Ali Nasuh Mahruki Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Ali Nasuh Mahruki kimdir?, Ali Nasuh Mahruki kaç yaşında?, Ali Nasuh Mahruki evi nerede?, Ali Nasuh Mahruki nerelidir? Ali Nasuh Mahruki ev adresi?, Ali Nasuh Mahruki kaç yaşında?, Ali Nasuh Mahruki nerede oturuyor?, Ali Nasuh Mahruki nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Ali Nasuh Mahruki hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 21.Mayıs.1968 senesinde doğan Ali Nasuh Mahruki şu an için 53 yaşında ve İkizler burcundandır. Ali Nasuh Mahruki doğum yeri ise İstanbul olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Dağcı olarak devam ettirmektedir.

Ali Nasuh Mahruki Kimdir? – Ali Nasuh Mahruki Evi Nerede? – Ali Nasuh Mahruki Nerede Oturuyor?

Ali Nasuh Mahruki Kimdir?, evi nerede?

Akut’taki başarılı çalışmaları ile bilinen işinde uzman dağcı. AKUT‘un kurucu üyesidir ve yönetim kurulu başkanlığını yaptı.

 Ali Nasuh Mahruki, 21 Mayıs1968’de İstanbul’da dünyaya geldi. Babası Cem Mahruki’dir. Babası annesiyle 2 yaşındayken ayrılmış, Nasuh’u babaannesi büyütmüştür. İlk ve orta öğrenimini Şişli Terakki Lisesi’nde bitirdiktan sonra 1992 senesinde Bilkent Üniversitesi İşletme Fakültesi’nden mezun oldu.

Nasuh Osmanlıca; ‘nasihat eden, öğüt veren’ demek, bir de saf ve temiz demek. Ayrıca Kur-an’da Nasuh Tövbesi var. Mahruki de Osmanlıca. ‘Yanarak ölen, yanmış’ demek. Büyük büyük büyük dedesi II. Mahmut Dönemi’nde Osmanlı Donanması’nın başındaki Deniz Kuvvetleri Komutanı olan Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa‘dır. Kaptan-ı Derya Nasuhzade Ali Paşa, Sakız ayaklanmasını bastırıyor. Daha sonra Yunanlıların denizcisi Kanaris bir halde limana sızarak bomba dolu gemisiyle Osmanlı amiral gemisini yakıyor. Bu sırada yanarak ölen dedesi için geride kalan ailesine “yanık” manasına gelen Mahrukizade ismi veriliyor ve soyadı kanunundan sonrada “Mahruki” soyadıyla sürüyorlar.

Dağcılıkla 1988 sonlarında, isim babalığını ve üç yıl boyunca başkanlığını yaptığı Bilkent Üniversitesi Doğa Sporları Topluluğu’nda tanıştı. Yazar, fotoğrafçı ve işinde uzman sporcu olan Mahruki, dağcılık, mağaracılık, yamaç paraşütü, aletli dalış, motor sporlarıyelken ve bisiklet sporlarıylada profesyönel olarak alakadar olmaya başladı.

19921994 senelerı içerisinde, Rusya’nın en yüksek (7000 metrenin üzerinde) beş dağına tırmanarak, (Khan TengriLeninKorjenevskoyCommunismPobeda) Rusya Dağcılık Federasyonu tarafından verilen “Kar Leoparı” ünvanını alan az sayıdaki batılı dağcıdan biri oldu. Dünyanın en zorlu ve tehlikeli 7000’lik dağlarından biri olan Pobeda dağının 8. solo tırmanışını yaptı.

Takvimler 1995‘i gösterdiğinde, Everest dağına tırmanarak, Everest‘e tırmanan ilk Türk ve dünya çapındaki ilk müslüman dağcı oluyordu.

1996 senesinde, Camel Trophy Türk Takımına girerek Kalimantan’da Türkiye’yi temsil etti. Ekibiyle birlikte, Takım Ruhu değerlendirmesinde dünya ikincisi, genel sonuçlarda dördüncü oldu. Aynı yıl, dünyanın yedi kıtasının her birinin en yüksek dağına tırmanmayı içeren, “Yedi Zirveler” projesini tamamlayan dünya çapındaki 44. dağcı ve en genci oldu. (Everest, Aconcagua, Vinson, Kilimanjaro, Mc. Kinley, Elbruz, Kosciusko.)

1997 senesinde, motosiklet ile Türkiye, İran, Pakistan, Hindistan, Nepal ve Sıkkım’ı içeren 21.000 kilometrelik bir yolculuk yaptı. 8201 metrelik Cho Oyu Dağına yaptığı tırmanışla, Türkiye’nin en yüksek solo tırmanışını gerçekleştirdi. Ertesi sene 8516 metrelik Lhotse Dağına tırmandı. Bu bunun yanında Türkiyenin en yüksek oksijensiz tırmanış rekoruydu.

Nasuh Mahruki, 14 Mart 1996’da ilk etapta 7 arkadaşıyla beraber kurduğu Arama Kurtarma Derneği (AKUT) ile 17 Ağustos 1999 Marmara Depremi’nde 220 kişiyi enkaz altından kurtardı. Yalnızca can kurtarmakla kalmayıp Türkiye’nin dört bir yanından gelen gönüllüleri de örgütleyerek, gelen yardımların toplanması, tasnif edilmesi, ihtiyaç sahiplerinin belirlenmesi ve yardımların sevkiyatı çalışmalarını da ilk günlerde onlar sağladı.

Depremden sonra AKUT çok popüler oldu. Bütün Türkiye, hatta Birleşmiş Milletler, NATO AKUT’dan bahsetmeye başladı.

2000 senesinde, dünyanın en zorlu ve tehlikeli dağlarının başında gelen, PakistanÇin sınırı üzerinde bulunan K2 Dağı, 8.611 metreye ulaşan yüksekliğiyle Everest‘ten sonra dünyanın en yüksek ikinci dağının ilk Türk tırmanışını, oksijensiz olarak gerçekleştirdi.

2001 senesinde, Kuzey Alaska’nın son derece sert iklimi ve coğrafyasında, çok özel olarak hazırlanan “Arktik Şartlarda Hayatta Kalma” eğitimi aldı. 7546 metrelik Muztag Ata Dağına tırmandı. Bu bunun yanında Türkiye’nin en yüksek kayaklı tırmanışıydı.

2002 senesinde, Himalayaları motosikletle aşarak Batı Tibet’teki kutsal Kailash Dağını ve Everest dağının Ana Kampını ziyaret etti.

2003 senesinde bugüne dek yalnızca bir kez gerçekleştirilen, dünyanın en kuzeyindeki 7000 metreden yüksek dağ olan Pobeda dağının kış tırmanışını denedi.

20032004 senelerı içerisinde, 55. Dönem Milli Güvenlik Akademisi eğitim – öğretim dönemini bitirdi. 2004 senesinde, Kuzey Hindistan’ın Himachal Pradesh, Ladakh, Zanskar ve Keşmir eycihazlarıni içeren, “5602” ve “5328” metrelerle dünyanın en yüksek araç kullanılabilen yollarının aşıldığı bir motosiklet seyahati gerçekleştirdi. ABD’nin 4 farklı eyaletinde, 4 üniversite, 2 doğada önderlik okulu, 5 arama ve kurtarma ekibi ve 3 Türk Derneğinde, dağcılık, önderlik, arama ve kurtarma, Türkiye ve Türk Gençliği konularında seminerler verdi ve konuşmalar yaptı.

Liderlik, takım çalışması, kişisel gelişim, kendini tanıma, hedef odaklılık, kararlılık, disiplin, risk yönetimi gibi konularda motivasyon konuşmaları yapmakta ve seminerler vermektedir ve bir üniversitede “Takım Çalışması ve Liderlik” dersi vermiştir. 8-15 yaş arası çocuklara ve yetişkinlere Doğada Liderlik kampları düzenlemektedir. Çeşitli gazete ve dergilerde köşe yazarlığı yapmıştır ve çeşitli televizyon kanallarında belgesel programları hazırlamıştır, halen Sözcü gazetesinde yazmaktadır.

Arama Kurtarma Derneği (AKUT) kurucuları içerisinde yer aldı ve dernek başkanı olarak vazifeye başladı. Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Derneği (UGSAD), Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, Sualtı Araştırmaları Derneği (SAD), Gezginler Kulübü ve Türk Eğitim Derneği (TED) derneklerine üye oldu. Bahçeşehir Üniversitesi‘nde iki yıl “Takım Çalışması ve Liderlik” dersi verdi. Hürriyet ve Cumhuriyet gazeteleri eklerinde köşe yazarlığı yaptı. Çeşitli televizyon kanallarında belgesel programları hazırladı.

Nasuh Mahruki, 2001 senesinde İzmir‘deki Avrupa Ralli Organizasyonu’nda tanıştığı Mine Özvardar‘la dokuz yılın sonunda 2009 senesinde Himalayalar’da Bhutan Krallığı’na yaptıkları bir motosiklet yolculuğu esnasında geleneksel bir düğün töreniyle evlendi. Nikahı daha sonra Bangladeş Büyükelçiliğinde resmileştirdi. Barlas (d.26 Haziran 2013) adında bir oğlu ve Bilge Mahruki (d.4 Nisan 2015) adında bir kızı mevcuttur..

Nasuh Mahruki, 6 adet de kitap yazmıştır.

En son katıldığı bir televizyon programında sarf ettiği sözler sebebiyle hakkında açılan soruşturma kapsamı içinde, ’Cumhurbaşkanına hakaret’ suçundan tutuklanması talebiyle mahkemeye sevk edilen Nasuh Mahruki, adli kontrol tedbiri uygulanarak serbest bırakıldı.

22 Kasım 2016 günü yaplacak olan AKUT yönetim kurulu olağanüstü kongresinde AKUT derneğinin başkanlığından ayrılacağını duyurmuştur. 28 Kasım 2016’da Yönetim Kurulu Başkanlığı ve Yönetim Kurulu Üyeliğinden istifa eden Mahruki, AKUT Onursal Başkanı olarak görevini sürdürmektedir.

AKUT Derneği Onursal Başkanıdır. AKUT Vakfı Mütevelli Heyet ve Yönetim Kurulu Başkanıdır, AKUT Spor Kulübü Yönetim Kurulu Başkanıdır. UGSAD – Ulusal Güvenlik ve Stratejik Araştırmalar Derneği, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi, SAD – Sualtı Araştırmaları Derneği, Gezginler Kulübü Derneği üyesidir. Ortak İdealler Derneği’nin ve Türkiye’de kurulan ASHOKA Vakfı’nın Kurucu Yönetim Kurulu Üyesidir.

Yazdığı Kitapları :
1995 – Bir Dağcının Güncesi
1995 – Everest’te İlk Türk
1996 – Bir Hayalin Peşinde
1999 – Asya Yolları, Himalayalar ve Ötesi
2002 – Yeryüzü Güncesi
2007 – Vatan Lafla Değil Eylemle Sevilir
2010 – Kendi Everest’inize Tırmanın

Dünyaca ünlü dağcı Nasuh Mahruki, 2013 10 Kasım’da Atatürk‘ün 75. ölüm yıl dönümü bundan dolayı bir mektup kaleme aldı ve “Sana bu mektubu içim burkularak ve utanarak yazıyorum” dedi.

Ey büyük ATA’m,
Aramızdan ayrılışının 75. senesinde, sana bu mektubu içim burkularak ve utanarak yazıyorum. Yanlış anlama, ben seni utandıracak bir şey hayatım boyunca yapmadım ve hiçbir zaman da yapmayacağım ama yine de en büyük eserini, birinci vazifemiz olarak bizden istediğin gibi de koruyamadım. Utancım yaptığım bir şeyden değil yapamadığım bize verdiğin birinci ve en büyük görevden. Gençliğe Hitabeyi kendimi bildim bileli büyük bir gurur, coşku ve aşkla okurum, hissederim, yaşarım ama utana – sıkıla söylüyorum ki, gereğini yapamadım, halen hiçbirimiz yapamadık…

Çok üzülerek sana söylemek zorundayım ki, bu acıklı günlerin asıl sorumlusu, milletin bağımsızlığı ihlal edilirse bunun vebali Subaylara ait olacaktır dediğin gibi, silah dostların subaylardır. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin subayları, hepsi asil, yiğit, fedakar, balakalı, kültürlü, adam gibi adam insanlar. Sahte ispatlarla ve iftiralarla hapislere atılmalarına rağmen boyun eğmez, dimdik duruşlarına, Türk Subayına yaraşır kibarlıklarına ve beyefendiliklerine, askerliklerine bir sözüm yok. Ama içlerinde bir tane önder de yok.

Türk Silahlı Kuvvetleri, Subaylara kahramanlığı, askerliği, emir komutayı, ölüme gülerek gitmeyi her şeyi çok iyi öğretmiş ama önderliği ne yazık ki öğretememiş. Koskoca Türk Silahlı Kuvvetleri’nde sana layık olabilecek önder vasıflı bir tek subay bile yokmuş. Düşman, senin de uyardığın gibi, Cumhuriyeti bozmak, kazanımlarını elimizden almak ve bağımsızlığımızı ele geçirmek için, ilk önce subaylarımızı hor görmüş ve aşağılamış, alçakça saldırılarına onların üzerinden başlamıştı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’ni pasifize etmek ve onun yenilmez koruyucu kalkanının yokluğunda, Türkiye’mizi bölmek, dincileştirmek ve sömürgeleştirmek olan şeytani amaçlarına ulaşmak için, türlü türlü sahte ispatlarla, gizli tanıklarla, iftiralarla, bütün dünyanın gözü önünde, bir çoğu 60 – 70 küsur yaşında olan, dünyanın en kaliteli, en yiğit, en fedakar insanları Türk Subaylarına, teröristmiş gibi gösterip ağır hapis cezaları vererek küçük düşürmekte ve aşağılamaktadırlar. Memlekete kelle koltukta onsenelerca hizmet etmiş kahraman Türk Subayı, kendi vatanında, senelerdır düşman hukukuna maruz bırakılmasına rağmen, dışarıdaki silah dostları tarihsel sorumluluklarını yerine getiremediler ve en büyük eserinin yıpratılmasını seyretmekten başka bir şey de yapamadılar.

Sen ki, beni olağanüstü bir kişi olarak yorumlamayınız. Doğuşumdaki tek olağanüstülük Türk olarak dünyaya gelmemdir. Türklük, benim en derin güven kaynağım, en engin övünç dayanağımdır, dediğin halde ve Ne Mutlu Türküm Diyene sözüyle bizleri birleştirdiğin halde, ülkede bugün yaşanan bu eziyet, Türklüklerinden utananlar ve Türk düşmanı vatansızlar tarafından yaşatılıyor hepimize. 1933′ten beri içimiz titreyerek, gözlerimiz dolarak gururla dile getirdiğimiz, Türklüğümüzü haykırdığımız Andımız’ın da, Cumhuriyet’in 90. yılına günler kala yagizlendiğinı da söylemek zorundayım ne yazık ki. Senin en güzel sözlerinden; Ne Mutlu Türküm Diyene sözünü de, fırsatını buldukça kaldırıyorlar yazıldığı yerlerden ve silmeye çalışıyorlar asil milletimizin hafızasından. Hep aynı Türk düşmanı zihniyet tarafından…

Ey büyük ATA’m, bunları söyleyerek seni üzmek istemezdim ama ne yazık ki ülkede bugün yaşanan durum bu. Yine de, her ne kadar Subaylar, onlara verdiğin vazifelerini yerine getirememiş olsalar da, Cumhuriyeti emanet ettiğin gençler, birinci vazifelerinin çok açık olarak farkındalarmış. 10 senedir yaşadığımız bu Cumhuriyet düşmanı zamanda yaşananlar, gençlerin üzerinde herkesin tahmin ettiğinden daha büyük bir birikim yaratmış ve bir gün, bir yerde bu birikim patladı ve büyük bir kitle ayağa kalktı. Sen yine geleceği doğru okumuşsun ve en büyük eserini gençlere emanet ederek en doğrusunu yapmışsın.

Bugün artık Lise öğrencileri, üniversite öğrencileri ayağa kalkmış durumdalar ve kendi gelecekleri için, Cumhuriyet’in kazanımları için mücadeleyi başlattılar ve inan bana, hepsi muhtaç oldukları kudretin damarlarında dolaştığının farkındalar. Zor zamanlar yaşadık, Cumhuriyet’in birden çok mühim kazanımı alt üst edildi, demokrasimiz ve hukukumuz, demokrasi ve hukuktan başka bir şeye dönüştürüldü. Büyük haksızlıklar, ihanetler, yolsuzluklar ve insan hakları ihlalleri yapıldı, yapılıyor ama sonunda Türk Genci, kendi geleceğini güçlü ve becerikli ellerine almaya karar verdi. Sen Milletini çok iyi tanıdığın için bilirsin, oraya zor gelir ama, bu Millet bir kere gayrı yeter dedi mi, düşmanın kaçma zamanı gelmiş demektir. Bundan sonrası çok daha kolay olacaktır. Yaşamdaki en büyük öğretilerini senden almış olan bir Türk genci olarak, sana bir dahaki mektubumda çok daha güzel haberler vereceğime emin olabilirsin.

Her geçen gün seni daha çok özlüyoruz ATA’m… Bizim için yaptığın her şey için sonsuz teşekkürlerimle…”
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script