Claude Bernard Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Claude Bernard kimdir?, Claude Bernard kaç yaşında?, Claude Bernard evi nerede?, Claude Bernard nerelidir? Claude Bernard ev adresi?, Claude Bernard kaç yaşında?, Claude Bernard nerede oturuyor?, Claude Bernard nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Claude Bernard hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 12.Temmuz.181310.Şubat.1878 senesinde doğan Claude Bernard şu an için 65 yaşında ve Yengeç burcundandır. Claude Bernard doğum yeri ise Saint-Julien köyü, Lyon, FransaParis, Fransa olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Doktor olarak devam ettirmektedir.

Claude Bernard Kimdir? – Claude Bernard Evi Nerede? – Claude Bernard Nerede Oturuyor?

Claude Bernard Kimdir?, evi nerede?

20 Nisan 1862 tarihinde ilk pastörizasyon deneyi Louis Pasteur ve Claude Bernard tarafından gerçekleştirildi.

Claude Bernard, 12 Temmuz 1813 tarihinde Fransa, Lyon yakınlarında Saint-Julien’de doğmuştur. Bernard’ın babası Pierre bir şarap üreticisi; annesi Jeanne Saulnier köylü kökenliydi. Claude Bernard, kasabanın rahibinden Latince eğitim gördü ve daha sonra doğal bilimlerin öğretilmediği Villefranche’deki Cizvit okulunda okudu. Thoissey’deki liseye başladıysa da, ailenin parasal poblemleri giderek fazlalaştığından, 1831’de öğrenimini yarım bıraktı. Orta halli bir ailede yetişen Claude Bernard, tıp öğrenimine başlamadan önce Lyon’da bir eczanede çırak olarak çalıştı.

O sıralar en büyük düşü tanınmış bir oyun yazarı olmaktı. Boş zamanlarında yazdığı La Rose du Rhöne (“Rhöne’un Gülü”) adlı bir vodvilden ilk parasını kazanınca, eczanedeki işini bırakıp oyun yazarlığına dört elle sarıldı. 1834 senesinde Arthur de Bretagne adlı beş perdelik trajedisini bitirip Paris’e ünlü eleştirmen Saint-Marc Girardin’e götürdüğünde yapıtından ve başarısından çok umutluydu. Ne var ki Girardin 21 yaşındaki gence oyun yazmayı bırakıp bir tıp okuluna devam etmesini, salık verdi. Claude Bernard eleştirmenin bu öğüdünü tuttu ve giderlerini karşılamak için geceleri ders vererek tıp öğrenimini güçlükle sürdürdü.

Paris Üniversitesi Tıp fakültesinden 1843 senesinde tıp doktoru olarak mezun oldu. Claude Bernard, 1839’da Paris’teki hastanelerde staj yaparken fizyolog François Magendie gibi kıymetli bir hekimle çalışma fırsatı bulmuştu. Okulu bitirince de Hötel-Dıeu ve College de François Magendie’nin asistanlığını yapmaya başladı. 1844’te tıp fakültesinde ders verebilmek için başvurduysa da açılan sınavda başarılı olamadı.

1845 senesinde Parisli zengin bir doktorun kızıyla evlenmiş, fakat bu evlilik ona yeni sorunlardan başka bir şey getirmemişti. Karısının özel doktor olması yolundaki isteklerine ve evinin bodrumunda canlı hayvanlar üzerinde yaptığı deneylere devamlı karşı çıkmasına karşın, klinik çalışmalarını giderek azaltıp tüm zamanını laboratuar araştırmalarına verdi.

Modern deneysel fizyolojinin öncülerinden biri olarak kabul edilir.

Claude Bernard, esas olarak pankreasın sindirimdeki rolü, karaciğerin glikojenik işlevi hakkındaki keşifleriyle tanınır.

Claude Bernard, 1854 senesinde Bilimler Akademisi’ne seçildi, aynı yıl Sorbonne Üniversitesi Fizyoloji Kürsüsü’ne getirildi. 1855 senesinde deneysel tıp profesörü oldu. 1841 senesinde fizyolog François Magendie’nin yanında asistan olarak çalışmaya başlayan Claude Bernard, 1847 senesinde profesör yardımcılığına atandı. 1855 senesinde ölen fizyolog François Magendie’nin yerine “College de France’da Magendie”ye müdür olarak başına getirildi.

1860’tan sonra derslerinden arta kalan zamanını dünyaya geldiğu kasabada geçirmeye başlayan Claude Bernard, uğraşılarını bilim felsefesi üzerinde yoğunlaştırdı. Karısından ayrılmış, Yahudi asıllı Rus öğrencisi Marie Raffaloviç ile platonik bir ilişkiye girmişti.

1864 senesinde Fransız imparator III. Napolyon’un yaptırmaya başladığı Jardin des Plantes Doğa Tarihi Müzesi’nde bir laboratuar inşa ettirdi. Sorbonne Üniversitesinde bir laboratuara sahip olmayan Claude Bernard, 1868 senesinde Sorbonne’dan ayrılarak buraya geldi.

1868 senesinde Académie Française’e seçildi; 1869 senesinde senatör oldu.

1868 senesinde sağlığı iyice bozuldu; karaciğer ve pankreasında başlayan hastalık böbrek iltihabına dek ilerlediğinden, 1868’de Sorbonne’daki kürsüsünü öğrencisi Paul Bert’e bıraktı, yalnız College de France’taki derslerini sürdürdü. 1869’da Fransız Akademisi’ne seçildi, aynı yıl 1854’ten beri üyesi olduğu Bilimler Akademisi’nin başkanlığına getirildi. 28 Aralık 1877’de College de France’ta son dersini verdikten sonra sağlık durumu giderek ağırlaştı.

Claude Bernard, yaşamının 30 yılını insanın sindirim sistemini, metabolizmasını ve sinir sistemini incelemeye adadı. Pankreasın sindirim işlevlerini ilk kez ortaya koydu. Damarların kasılıp gevşemesini denetleyen sinirleri buldu. En mühim buluşu ise, karbonhidrat içeren glikojenin karaciğerdeki işlevidir.

Claude Bernard, 1845 senesinde Parisli zengin bir doktorun kızı Marie Françoise Martin ile evlendi. 2 kızı oldu. 1869 senesinde boşandı.

Claude Bernard, 10 Şubat 1878 tarihinde Paris, Fransa‘da 65 yaşında böbreklerin iltihaplanması sonucu ölmüştür. Daha önce hiç bilim adamına Fransa’da yapılmamış resmi bir cenaze töreni yapıldı. Paris‘te Père Lachaise Mezarlığına defnedilmiştir.

Çalışmalarıyla dört kez Bilimler Akademisi’nin Deneysel Fizyoloji Ödülü’nü almış, 1849 senesinde III. Napolyon tarafından Legion d’honneur nişanıyla ve 1876’da Londra’daki Royal Society’nin Coplev madalyasıyla ödüllendirilmiştir.

Claude Bernard’ın 1843 senesinde hazırladığı “Mide Özsuyu ve Beslenmedeki Rolü Üstüne” adlı bitirme tezi sindirimle alakalıydi. 1847 senesinde College de France’ta başladığı araştırmalarının ilk mühim bulguları da gene sdüşüşe ilişkindir. Hayvanlar üzerinde yaptığı bu araştırmalarda gıdaları doğrudan doğruya onikiparmak barsağına vererek, sindirim olayının büyük bir kısmının midede değil incebarsakta gerçekleştiğini göstermiştir. Bu bulgu, eski bilgileri geçersiz kılacak yeni bir yaklaşımdı. Ayrıca pankreas salgısının da sindirim olayında mühim bir görev üstüne aldığıni saptayan Claude Bernard, yağ moleküllerinin parçalanarak yağ asitleri ve gliserole dönüştüğünü de ilk kez açıklığa kavuşturdu.

1856’da, karaciğerde nişasta benzeri bir maddenin varlığını saptayan ve buna “glikojen” adını veren Claude Bernard, bu karmaşık yapılı molekülün vücut tarafından şekerden üretildiğini de gösterdi. Bu inceleme, vücudun basit moleküllerden yararlanarak yüksek yapılı maddeleri kendiliğinden üretebildiğinin ilk ispatıydı. Çalışmalarını sürdürerek, glikojen moleküllerinin bir depo görevi üstüne aldığıni açıklayan da ilk Claude Bernard oldu. Onun açıklamasına göre vücuttaki şeker miktarı fazlalaştığında glikojene dönüştürülerek depolanır, gerektiği zaman bu glikojen molekülleri şekere dönüştürülerek vücuda enerji sağlanabilir.

Söz konusu yapım-yıkım işlemleri, vücutta belirli dengelerin muhafaza edilmesinı sağlamak maksadıyla kandaki şeker miktarını belli bir düzeyde tutmaya yönelik bir zamantir. Nitekim sonraki araştırmalar bu mekanizmada rol oynayan maddelerin pankreasın salgıladığı insülin ve glükagon hormonlarınca denetlendiğini ortaya koyarak Claude Bernard’ın eldeki verilerin ı doğrulamıştır.

Gerçekten de insülin fazla şekerin karaciğerde glikojene çevrilerek depolanmasını, glükagon ise açlık esnasında azalan kan şekerini yükseltmek maksadıyla karaciğer hücrelerindeki glikojenin parçalanarak şekere dönüştürülmesini sağlar. Pankreas insülin sentezini başaramaz ya da yeterince salgılayamazsa, kan şekerinin düzeyi kontrol edilemez ve şeker hastalığına yol açar. Claude Bernard ’ın glikojen metabolizmasına ilişkin çalışmaları, binlerce kişiyi etkileyen şeker hastalığının bilinmesinda ve tedavi yollarının araştırılmasında mühim bir adım olmuştur.

Claude Bernard bunun bunun yanında zehirli maddelerin ve anesteziklerin insan vücudu, özellikle sınır sistemi üzerindeki etkilerini araştırmış, karbonmoııoksidin oksijenin verini alarak hemoglobine bağlanabileceğini ve sonuçta oksijen yetersizliğine yol açabileceğini göstermiştir. Kürarla yaptığı deneyler neticesinde, zehirli maddelerin hareket (motor) sinirleri üzerindeki felç yapıcı tesirini de ilk kez o tanımlamış, bu bulgular ilaçların insan vücudu üzerindeki etkilerine dikkati çekerek deneysel farmakoloji alanında yeni ufuklar açmıştır.

Claude Bernard’ın üzerinde çalıştığı konular ve vardığı sonuçlar, bugünkü deneysel tıbbın temeli ve fizyolojinin olgusal içeriğinin ayrılmaz bir parçasıdır. Söz konusu alanların en mühimlerinden bir diğeride, ilk kez Claude Bernard ’ın vurguladığı canlı yapıdaki “iç ortam” kavramıdır. Bu yaklaşıma göre hücreler, vücudun organik sıvılarında yaşamsal etkinliklerini sürdürebilmek için gerekli her şeyi bulur. Böylelikle organizma dengelenmiş bir dizi kimyasal tepkime yoluyla ve “dış ortam”dan etkilenmeksizin mühim iç etkinliklerini devam ettirebilir. Bu tepkimelerin denge durumunu koruması, yaşamın sürmesi için gerekli bir ön koşuldur. Organizmalar geliştikçe, iç ortamı daha dengede ve dış ortamdan daha bağımsız tutma eğilimi giderek artar ve sonuçta, misal verilecek olursa basit organizmaların donarak ölmesine neden olan elverişsiz dış koşullara gerekli tepkiyi gösterebilir. Daha 1851’de dış etkilere yanıt olarak sinir sisteminin kan damarlarının gevşeme ve kasılmasını denetlediğini saptayan Claude Bernard bu gerçeğe ilk kez dikkati çekmişti. Claude Bernard ’ın iç ortam kavramı, yaşam süreçlerinin kendi kendini ayarlaması demek olan bugünkü “homeostasis” kavramına temel olmuş, içsalgı bezlerinin düzenleyici işlevi açıklığa kavuşturulduğunda da yeni bir anlam kazanmıştır.

Çağının sınırlı teknolojik olanaklarına karşın elde ettiği her bulgu bugünkü tıp bilgileriyle doğrulanmış olan ve öğrencilerine de deneysel yöntemin önemini aşılayan Claude Bernard, deneysel tıbbın kurucusu sayılır.

Sözleri :
Bildiğimizi zannetmemiz öğrenmemizin en büyük düşmanıdır.
Sanat “Ben”dir; Bilim “Biz”dir.

Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script