Eflatun Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Eflatun kimdir?, Eflatun kaç yaşında?, Eflatun evi nerede?, Eflatun nerelidir? Eflatun ev adresi?, Eflatun kaç yaşında?, Eflatun nerede oturuyor?, Eflatun nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Eflatun hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. ??.??.0428??.??.0347 senesinde doğan Eflatun şu an için -81 yaşında ve burcundandır. Eflatun doğum yeri ise Atina, YunanistanAtina, Yunanistan olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise FilozofMatematikçi olarak devam ettirmektedir.

Eflatun Kimdir? – Eflatun Evi Nerede? – Eflatun Nerede Oturuyor?

Eflatun Kimdir?, evi nerede?

Bknz. Platon

Eflatun, Yunan filozof, yazar ve matematikçi. Düşünce tarihinde, tüm zamanların, kendinden sonraki dönemleri en fazla etkileyen isimlerinden biridir ve batı felsefesinin kurucularındandır. Socrates’ın öğrencisi ve Aristotales’in de hocası olan Eflatun (Platon), Socrates’ten miras aldığı “Bilgelerin Yönetimi” düşüncesini sistemleştirmiştir. Platon’un asıl adı olan Aristokles, çok fazla kullanılan “Aristokrat” ve “Aristokrasi” sözcüklerinin kökenini oluşturmuştur. Geniş omuzları ve atletik yapısı yüzünden Yunanca’da geniş göğüslü manasına gelen “Platon” lakabı ile tanınmış olan, fakat doğu felsefesine Eflatun adıyla geçen Platon, yaptığı çalışmalarla “Maddesel olmayan, yalnızca düşünsel oranda var olan” manasına gelen “Platonik” deyişiyle ilişkilendirilmektedir. İslam ve Hıristiyan felsefesine etkileri büyük olmuştur. Dünyanın ilk üniversitesi olanAkademia”nin kurucusudur.

Atina ya da Aegina’da dünyaya geldiğu tahmin edilen Platon’un doğum yılı hususunda da kaynaklarda kesin bir bilgi yoktur. Platon’un M.Ö. 428 ya da 427 senesinde dünyaya geldiği kabul edilmektedir. Diogenes Laertius’a göre, kökenleri, Atina’nın kralları olarak kabul gören Codrus’a ve Messenia, Melanthus’a dayanmaktaydı. Annesi Perictione’in akrabaları içerisinde ünlü kanun koyucu ve şair Solon bulunmaktaydı. Ayrıca yazdığı iki diyaloğa isimlerini de verdiği dayıları Charmides ve Critias ise Sparta oligarşisinin yandaşlarından oluşan Thirty Tyrants (Otuz Tiran)içerisinde yer almaktaydılar. Sparta Oligarşisi, Peloponnesian Savaşı sonunda Atina demokrasisinin çökmesiyle güçlenmiş olduğu için, Plato’nun ailesi o zamanda siyasal gücü ellerinde bulunduruyordu.

Yazar Apuleius’ün dile getirdiğine göre, çocukluk senelerında, çalışkan, hızlı düşünen ve alçakgönüllü olarak anılan Plato, dönemin ünlü öğretmenlerinden gramer, müzik ve jimnastik dersleri almış ve Isthmian oyunlarında güreşmişti. Plato, Socrates öncesi Yunan filozoflarından ve Heraclitus’un müritlerinden Cratylus’u da ilk tanıyanlardan biriydi.

PLATON FELSEFESİNİN TEMELLERİ VE BİLGİ KURAMI

Sofistlerin Yunan toplumu üzerindeki olumlu olmayan etkileriyle savaşmaya çalışmış olan Platon, felsefe kurslarına katılıyordu. Felsefe üzerine düşünmeye “İlk madde”yi ve bilgiyi arayarak başlayan düşünür mutlak ve kesin bir bilginin var olduğu hususunda tümüyle dogmatist bir tavır sergiliyordu. Platon’un ünlü “İdealar Kuramı” çıkış noktasını, onun evreni algılayış şekilinde buluyordu. Özellikle Republic (Cumhuriyet) adlı diyaloğunda bulunan ünlü “Mağara benzetmesi”, Plato felsefesinin temelleri hakkında mühim ipuçları sunuyordu. Felsefe tarihinde bi hayli ünlü olan ve insanın yaşam içinde bulunduğu noktayı anlatan bu mağara benzetmesi, Platon tarafından özet olarak şöyle bir dekor içinde aktarılıyordu :

Bazı insanlar karanlık bir mağarada, dünyaya geldikları günden beri mağaranın kapısına arkaları dönük olarak oturmaya mahkûmdurlar. Başlarını da arkaya çeviremeyen bu insanlar, mağaranın kapısından içeri giren ışığın aydınlattığı karşı duvarda, kapının önünden geçen başka bireylerin ve taşıdıkları şeylerin gölgelerini izlemektedirler. İçlerinden biri kurtulur ve dışarı çıkıp gölgelerin asıl kaynağını görür ve tekrar içeri girip gördüklerini anlatmaya başlar ama içerdekileri, duvarda gördüklerinin zahirî olduğuna ve gerçeğin mağaranın dışında cereyan etmekte olduğuna inandırması imkânsızdır.

Socrates’le yaptığı çalışmalarla düşünce dünyasını geliştiren Platon’un felsefesinde gerçeklik ikiye ayrılıyordu:
Dünya hakkındaki kesin olmayan bilgilere beş duyu organı yoluyla ulaşılabildiği “Duyular Dünyası” ve bilgilerin akıl yoluyla elde edilebilir olduğu üzerine temellendirilen “İdealar(Düşünceler) Dünyası”. Düşünüre göre, mutlak ve kesin bir bilgiye erişmek ve bu bilgiyi bir başkasına aktarmak durumundaysak eğer, değişen hiçbir zaman tam anlamıyla bilinemeyeceğinden, insan zihninden bağımsız olan, değişmez ve kalıcı varlıklar olmalıydı. Ancak doğadaki her şey “değişken”di ve hiç bir şeyin sonsuza kadar var olmadığı, şeylerin ortaya çıkıp kaybolduğu düşüncesi hâkimdi. Ancak idealar yani düşünceler dünyası duyu organları aracılığıyla algılanamamalarına rağmen mutlak ve değişmez nitelikteydiler. Bir masanın şekli zamanın akışı içinde değişse de, onun ‘dikdörtgen’ formunda olduğuna dair temel düşünce, değişmeden aynı biçimde kalıyordu. Misal verilecek olursa, dünya çapında 1 metre uzunluğu ölçmek için kullanılan milyarlarca 1 metrelik cetveller olmasına rağmen 1 metrelik cetvelin orijinali Paris’teki Luvr müzesinde özel şartlarda koruma altındaydı ve diğerleri ona çok ortalama uzunlukta olabileceği gibi mutlak eşitlikleri hususunda bir kesinlik söz konusu değildi. Algılamalardaki yanılsamalara bir örnek de felsefe dünyasında Heraclitus tarafından verildi: “Bir nehrin aynı sularından iki defa asla geçemeyiz, ama biz hep aynı nehri geçtiğimizi zannederiz

İDEALAR KURAMI

Platon’a göre idea (düşünce) kavramı, yalnızca nesnelerin düşünsel karşılıkları değildi. Nesnelerin olduğu kadar, somut karşılıkları bulunmayan, “adalet, eşitlik, güzellik” gibi soyut kavramların da, kendi ideaları olduğuna inanıyordu. Ve idealar evreninde, düşünceler, en üstlerinde Platon’un Tanrı ile özdeşleştirdiği “İyi İdeası”nın da bulunduğu bir sıra düzeni içindeydiler. Somut nesnelerin olduğu kadar soyut kavramların da ideaları olduğu düşünülerek, fizikî ve sanal evreni ayrı ayrı incelendiğinde; sanal evrende ki formlar hakkında bilgilerimizin tam ve kesin olduğunu, oysa fizikî evrende bulunan nesneler hakkında ise fakat bir kanı, ortalama bir bilgi sahibi olabildiğimiz ortaya çıkmaktadu. Çünkü fizikî evrende algılanan hiç bir nesne, zihinde canlandırılanlara tıpa tıp uymuyordu.

Platon, İdealar Kuramı üzerine, mantıktan metafiziğe, matematikten sanata ve teolojiden ideal toplum düzenine uzanan, günlük hayatı tüm boyutlarında anlatan sistemler inşa etti.

PLATON METAFİZİĞİ

Platon felsefesi, akılcılık ve spiritüalizmin temalarından esinlenerek bu iki felsefe akımının bileşimi şeklinde oluşmuştu. Gerçeği araştırmak için Socrates‘in soru yanıt yöntemini kullanan düşünür, matematik prensiplere hayran olduğu için tüm diğer konuların da matematik prensiplere dayandırılmasını istiyordu. Matematiği felsefe için bir giriş ve kesinlik ölçüsü olarak gördüğü için, Akademia’nın kapısına “Geometri bilmeyen buradan içeri girmesin” diye yazdırmıştı.

Platon, idealardan yaşanan ve akıl yoluyla anlaşılabilir dünya ile duyusal dünya içindeki bu ilişkiyi Parmenides ve Timaeos isimlerindeki diyaloglarında açıklamaya çalışmıştı. Düşünüre göre insan uzun seneler matematiksel bilimlerle ve diyalektikle uğraştıktan sonra, varlığın ve gerçekliğin kaynağı olan düşüncesini mistik bir tecrübeyle, özel bir sezgiyle tanıyordu. Çünkü bu düşünceler varlığın ötesinde olmasının dışında, insanın kavrayış gücünün sınırlarının da ötesindeydi, mistikti, tanımlanamaz, söze dökülemezdi ve açıklanamazdı, fakat her şeyi açıklayabilirlerdi.

İdealar (düşünceler) değişmez olduklarına göre, herhangi bir şey yapamaz ve bundan dolayı duyusal dünya çapındaki değişmeyi başlatamaz ya da bu değişmeye neden olamazlardı. Bundan dolayı, Plato’un metafiziğinde, akılla anlaşılabilir dünya ile duyusal dünya içindeki ilişkiyi sağlayacak, içinde yaşadığımız dünyaya, düşünceler dünyasının belirli yönlerini aktaracak aktif bir güce ihtiyaç duyuluyordu. Çünkü duyusal dünya çapındaki nesnelerle düşünceler tümüyle ayrı bölümden varlıklar oldukları için, birbirleriyle kendi başlarına ilişki kuramıyorlardı.

Platon, metafiziğindeki bu aktif dış gücü, düşünceler ve maddeler dünyası içindeki sınırda duran “Demiurgos” kavramıyla açıklıyordu. Madde tanımlanamıyordu fakat form kazanmaya, şekil almaya uygun bir yapıda olduğu için, Demiurgos ona düşünceler dünyasının detaylarını akılla anlaşılabilir bir formda yüklüyordu. Kare, üçgen, ağırlık, beyazlık gibi maddenin somut özellikleri, düşüncelerin maddi dünya çapında yaşanan görüntüleri ve soluk kopyalarıydı. Platon’a göre, maddi dünya sahip olduğu düzen ve belirliliği her şeyden önce düşünceler dünyasına ve bu dünyanın yapısını ve formlarını maddeye aktaran Demiurgos’un faaliyetine borçluydu. İnsanoğlu, Demiurgos tarafından maddeye yerleştirilen fiziksel formlar aracılığıyla, duyusal dünya çapında çeşitli zaman ve yerlerde var olan maddeleri saptayabiliyor ve tanımlayabiliyordu.

PLATON’UN İNSAN FELSEFESİ

Platon Bilgi Kuramı’ndaki akıl yürütmeyle bireylerin da ikiye ayrılmış yaratıklar olduğunu söylüyordu. Duyular dünyasına bağımlı olan, aynı biçimde tüm duyuların da bağlı olduğu, güvenilmez ve bu dünya çapındaki tüm diğer şeylerin kaderini paylaşan “Değişen” bir vücut ve ölümsüz olan ruh. Platon’a göre bilgi, ruh için yalnızca bir “hatırlama”ydı. Bu “doğuştan bilgi” ya da “ruhun hatırlayışı” konusu Platon’a göre yaşam öncesi bir hayatın varlığı, bundan dolayı ruhun ölmezliği hususunda mühim bir ispat oluşturmaktaydı. Platon, aklın yuvası olarak tanımladığı ruhun, düşünceler dünyasına girebildiği ve bir vücuda yerleşmeden önce de düşünceler dünyasında var olduğunu düşünüyordu. Bu anlayış onun düşüncesinin, Orfeuscu ve Pisagorcu köklerinin kesin işareti olarak görülmüştü.

İnsan, duyuları aracılığıyla dünyayla alakalı olarak güvenilmez bilgiler elde etmeye çalışıyor, maddenin peşinden koşarak birtakım fiziksel arzularını gerçekleştirmeye uğraşıyordu. Buna karşın, ruhun ait olduğu düşünceler dünyasına yönelmek, ezeli-ebedi gerçeklikleri bilmek arzusundan kaynaklanıyordu. Platon’a göre ruhun görevi, kendisini duyusal dünyanın sınırlamalarından, bedeninin ve duyusal dünyanın oluşturduğu hapishaneden kurtarmaya çalışması ve gerçek dünyayı bulma amacı taşımasıydı.

Platonn’a göre insan vücudu üçe ayrılıyordu: Baş, göğüs ve karın. Bu bölümlerin her biri ruhsal bir erdeme karşılık geliyordu. Başın akla, göğsün isteme, karnın da hazza ya da arzuya karşılık geldiği bu düşüncede, bu üç ruhsal yeti, bir ideale ya da bir değere bağlanıyordu. Aklın bilgeliğe ulaşmaya çalıştığı; isteğin cesaret gösterdiği; arzuların da insanın ölçülü olması için denetlendiği bir değerler sistemiydi bu. Platon’a göre insanın bu üç bölümü bir bütün içinde hareket etmeye başladığı zaman uyumlu ya da “bütünlüklü” bir insan yapısı ortaya çıkmaktadu.

PLATON’UN İDEAL DEVLET ANLAYIŞI

Platon, “Devlet” adlı diyaloğunda “İdeal devlet”i anlatmaktaydı. Burada anlatılan devlet “Ütopik” bir devleti betimliyordu. Platon, bu devletin filozoflar tarafından yönetilmesi gerektiğini söyleyerek, insanı bedensel donanımlarıyla üçe ayırdığı misal verilecek olursadeki gibi devleti de vücudun organlarıyla ilişkilendirerek üçe ayırıyordu. Vücudun “baş” kısmına yöneticileri, “göğüs” bölümüne bekçiler ve askerleri ve “karın” kısmına da çiftçileri koyuyordu. Ona göre sağlıklı ve uyumlu bir insan nasıl dengeli ve ılımlı ise, “adil” bir devlet de herkesin bütün içindeki yerini bilmesiyle ortaya çıkmaktadu.

Platon’un felsefesinde genellikle geçerli olan rasyonalizm devlet felsefesinde de yansımasını buluyordu. İyi bir devlet yaratmanın yolu, bu devletin mantıkla yönetilmesinden geçiyordu ve Platonn’a göre, başın vücudu yönetmesi gibi toplumu yönetenlerin de filozoflar olması gerekiyordu.

Platon, kadınların da yönetici olabileceklerini söylüyordu. Bunun da nedenini yönetimin akılla gerçekleştirilmesine bağlıyordu. Kadınlar da erkekler gibi aynı mantığa sahip olduklarından, kadınlarını yetiştirmeyen bir devletin yalnızca sağ kolunu çalıştırıp güçlendiren bir insana benzediğini söylemişti.

Platon, aile ve özel mülkiyeti de reddediyor, bunların devleti yönetenler ve koruyanlar tarafından idare edilmesi gerektiğini savunuyordu.

PLATON VE SOCRATES

Platon’un yaşamını sonsuza kadar değiştirecek olan şey, yirmi yaşındayken Socrates’la tanışması olmuştu. Sayısı 35’i bulan tüm eserlerini dialoglar şeklinde kaleme almıştı ve kişiliğistik özellikleri-yazılış tarihleri itibariyle üç evrede incelenen bu eserlerde, Socrates’ın derin etkileri görülmekteydi. Socrates’in düşüncelerinin bir kısmı Platon’nunkilerden farklı olmasına rağmen, tarihçiler var olan kaynaklara dayanarak, düşünürün savunduklarıyla alakalı olarak ayrım yapmada sıkıntı çektiler. Zira Socrates’ı anlamak için başvurulan, uzak ara en iyi kaynak Platon’la yaptığı diyaloglardı ve Platon, filozof olarak Socrates’tan bi hayli etkilenmiş ve onun stilini benimsemiş görünüyordu. Dolayısıyla ayrım yapmak güçleşiyordu. Bu görüşün karşısındaki tarihçiler her ne kadar Platon’un kendine özgü bir stili ve düşünceleri olduğunu benimsedilerse de Platon’u Socrates’ten ayırmakta onlar da güçlük çekiyorlardı. Sonuç olarak Platon’un felsefi görüşlerini Socrates’inkilerden ayırmak kolay değildi, fakat Plato’un yazdığı otantik diyalogların yazılış sırası hususunda toplumbilimcilerin ve tarih bilimcilerin araştırmaları neticesinde kesin olarak ulaştıkları bilgi, Platon’un Yasalar (Nomoi) başlıklı bir diyaloga son şeklini verirken yaşamını kaybettiğü üzerineydi. XIX. yy’ın sonunda başlayan ve bu son diyalogun üslubu üzerine yapılan bi hayli titiz bir inceleme neticesinde, Platon’un eserlerinin kronolojik bir sıralaması yapılabilmişti. Böylelikle ilk diyalogların açıkça Sokrates’ın düşüncelerinin etkisi altında oldukları ortaya çıkarılmış, bundan dolayı bunlara Socratik diyaloglar da denmişti. Buna karşılık, daha sonra düşünürün olgunluk ya da yaşlılık zamanında kaleme aldığı anlaşılan diyaloglarında yalnızca kendisine özgü bir felsefenin bulunduğu görülmüştü.

İkinci evre eserler, diyaloglar halinde olmayıp Platon’un kendi düşünce sistemini ortaya koyuyorlardı. Yaşlılık dönemine ait üçüncü ve son evre eserlerinde ise Plato, tekrar diyalog yöntemine ve kafasındaki ideal devlet yapısını tekrar tanımlamaya dönmüş, fakat bu kez toplumu eğitme görevini felsefeden daha çok din kurumuna emanet etmişti.

M.Ö 403’te Atina’da demokrasinin yeniden kurulması, oligarşi yönetimine olan sempatisiyle bilinen Socrates’in yeni rejimle sorunlar yaşamasına neden olmuştu. Daha sonra ise hakkında çıkan gençlerin ahlakını bozduğu ve yeni tanrılar yarattığı gibi asılsız dedikodular sebebiyle ölüm cezasına çaptırılması öğrencisi Platon’da derin izler bıraktı ve Platon bu olaydan sonra politikadan uzaklaştı.

Yıllar sonra hocasının dönemin yargı organı “Beşyüzler Meclisi” karşısında yaptığı savunmayı kaleme alarak
Socrates’in Savunması “ adlı yapıtta günümüze ulaştıracak olan Platon, Socrates’ı kaybettikten sonra, 389 senesinde o dönem Büyük Yunanistan denen ve Pisagorculuğun yoğun biçimde meydana geldiği Güney İtalya’ya, sonrasında Mısır’a gitti. Bu zamanda, Socrates’in öğretisindeki ruhun ölmezliği ile alakalı fikirlerin Orfeuscu kökenlerini inceleme fırsatı buldu.

AKADEMİA

Platon, Güney İtalya’dan Atina’ya dönüş yolunda, işgal altında olan Aigina kentinde tutuklandı. Kısa süren bir kölelik dönemi de yaşayan düşünür, onu tanıyan Kyreneli bir filozof tarafından satın alınarak hürriyetine kavuşturuldu. Daha sonra Platon bu parayı geri ödemeye çalıştı fakat Kyreneli filozof kabul etmediği için, bu parayla Atina’daki, dünyanın ilk yerleşik üniversitesi olacak ünlü okul Akademia’yı kurdu.

Platon, Akademia için, Kahraman Akademus’un türbesi yakınlarında bir yer seçti. Dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul gören Akademia’nin bir okuldan çok üniversite olarak adlandırılmasının sebebi, derslerin ve çalışmaların geleneksel felsefe ile sınırlı olmamasıydı. Matematik, gökbilim ve fiziksel bilimler gibi geniş bir ikincil bilimler merkezi olan Akademia’ya yalnızca Atina’dan değil dünyanın her yerinden öğrenciler kaydoldu. Ünlü matematikçi Eudoxus’un kendi Okul’u ile birlikte Kizikus’tan Akademi’ye gelmiş olması, Akademi’nin bilimsel ruhuna bir övgü ve yalnızca bir“felsefi-gizem” toplumu olmadığına bir ispat oluşturmaktaydı.

Akademia’daki çalışmaları yönetmenin bunun yanında, Platon, dersler de veriyordu. 367’de I.Dionisios‘un ölmesinden sonra, Dion, Platon’a o zaman otuz yaşlarında olan II.Dionisios’un eğitimini üstlenmesi görevini teklif edip, Siraküze’ye çağırdı. Platon, bu çağrıyı kabul ederek krala geometri dersleri vermeye başladı. Ancak kral Dion’u kıskanıyordu ve Dion’la birlikte Platon da oluşan bu gerilimli hava sebebiyle Siraküze’den ayrılıp Atina’ya döndü ve mektuplar yoluyla Dionisios’a eğitim vermeye devam etti. Gene de, felsefi çalışmalarını sürdürmeyi isteyen Dionisios’un içten dileği üzerine Platon, Siraküze’ye tekrar döndü. Platon görünüşte Kartaca tehlikesine karşı Yunan kentleri içerisinde bir konfederasyona gidilmesi için bir anayasa taslağı çıkarmayı umut ediyordu, ama muhalefet çok güçlü çıktı. Bundan dolayı Platon M.Ö. 360’da Atina’ya döndü.

M.Ö. 347’de hayata gözlerini yuman düşünür, yaşamını kaybettiğü tarihe değin tüm çalışmalarını Akademia’da sürdürmüştür.

PLATON’DAN

Adaletsizliği işleyen, çekenden daha sefildir.

Bilginin sevk ve idaresi olmadıkça halk nizamsız bir kütledir.

Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur.

En büyük zafer insanın kendine hâkim olmasıdır.

En yüksek yeri tutanda, en büyük zeka da bulunması lazımdır.

İhtiyat, bütün icatların anasıdır.

İnsanlar akılsızlıkları yüzünden “alınlarında yazılı olandan” daha çok acı çekerler.

İnsanlara kötülük etmek iyilik etmek basittir.

Kendini yenmek, zaferlerin en büyüğüdür.

Korku, köleliktir.

Kötülüklerin ilki ve en büyüğü haksızlıkların cezasız kalmasıdır.

Küçük şeylere fazla önem verenler ellerinden büyük şeyler gelmeyenlerdir.

Öl ve ol! İşte bunu bilmiyorsan zavallı bir misafirsin karanlık yeryüzünde.

Saygı olan yerde korku olur ama korku olan yerde her daim saygı olmaz.

Yeryüzünde iki kuvvet mevcuttur; kılıç ve zekâ… Çoğu zaman kılıç zekâya yenilmiştir.

PLATON’UN YAZILIŞ SIRASINA GÖRE DİYALOGLARI (ESERLERİ)

A-Sokratik Dönem:

1-Savunma: Sokrates’in yargılanmasındaki savunması.

2-Krito: Sokrates’ın haksız yargılanışına karşın Devletin yasalarına boyun eğen gururlu ve milliyetçi bir vatandaş olarak anlatıldığı diyalog. Krito tarafından kaçması önerilen ve para sağlanan Socrates, ilkelerine bağlı kalacağını bildirmiştir.

3-Euthiafron: Sokrates dinsizlik sebebiyle yargılanmasını bekler. “Euthiafron”, onun Tanrıya saygısının doğası üzerine yazılmıştır.

4-Lakes: Yüreklilik üzerine.

5-İon: Şairlere ve rapsodistlere karşı.

6-Protagoras: Erdem bilgidir ve öğretilebilir.

7-Kharmides:Ilımlılık üzerine.

8-Lisis:Dostluk üzerine.

9-Devlet. Kitap-1:Türe üzerine.

B-Geçiş Dönemi:

10-Gorgias: Kılgısal politikacı ya da felsefeciye karşı güçlerin hakları, ya da ne pahasına olursa olsun türe.

11-Meno: Erdemin öğretilebilirliği ideal kuram göz önüne alınarak düzeltilir.

12-Euthidemus: Geç Sofistlerin mantıksal aldatılarına karşı.

13-Hippias1:Güzel üzerine.

14-Hippias 2: İsteyerek mi yoksa istemeyerek mi haksızlık yapmak daha güzeldir?

15-Kratylus: Dil kuramı üzerine.

16-Menexenus: Dil uzluğu üzerine bir parodi.

C-Olgunluk Dönemi:

17-Sempozyum: Tüm dünyasal güzellik gerçek güzelliğin bir gölgesinden başka bir şey değildir ve ruh Eros yoluyla gerçek güzelliğe özlem duyar.

18-Fedon: İdealar ve ölümsüzlük.

19-Devlet:Devlet. İkicilik, metafiziksel ikicilik üzerine kuvvetli bir vurgu.

20-Fedrus: Sevginin doğası; felsefi dil uzluğunun olanağı. Ruhun üçe bölünmesi, “Devlet”de olduğu gibi.

D-İleri Yaş Yapıtları:

21-Theaetetus:(Son bölüm Parmenides’ten sonra yazılmış olabilir.) Bilgi duyusal-algı ya da doğru yargı değildir.

22-Parmenides: İdealar kuramının eleştiriye karşı savunusu.

23-Sofist: Yine idealar kuramı irdelenir.

24-Politikus: Gerçek yönetici bilendir. Tüzel Devlet geçici bir önlemdir.

25-Filebus: Haz ile iyinin ilişkisi.

26-Timaeus: Doğal bilim. Demiurge ortaya çıkar.

27-Kritias: İdeal tarım devleti emperyalist deniz-erki “Atlantis” ile karşı karşıya geldirılır.

28-Yasalar ve Epinomis:Plato olgusal yaşama ödünler verir. “Devlet”in ütopyacılığında değişiklikler yapar.

29-7. ve 8.Mektuplar: Dion’un ölümünden sonra yazılmış olmalıdırlar.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script