Enis Behiç Koryürek Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Enis Behiç Koryürek kimdir?, Enis Behiç Koryürek kaç yaşında?, Enis Behiç Koryürek evi nerede?, Enis Behiç Koryürek nerelidir? Enis Behiç Koryürek ev adresi?, Enis Behiç Koryürek kaç yaşında?, Enis Behiç Koryürek nerede oturuyor?, Enis Behiç Koryürek nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Enis Behiç Koryürek hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 11.Mart.189118.Ekim.1949 senesinde doğan Enis Behiç Koryürek şu an için 58 yaşında ve Balık burcundandır. Enis Behiç Koryürek doğum yeri ise İstanbulAnkara olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise ŞairÖğretmenDiplomatBürokrat olarak devam ettirmektedir.

Enis Behiç Koryürek Kimdir? – Enis Behiç Koryürek Evi Nerede? – Enis Behiç Koryürek Nerede Oturuyor?

Enis Behiç Koryürek Kimdir?, evi nerede?

Enis Behiç Koryürek Hecenin beş şairinden biridir. Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç ve Halit Fahri Ozansoy‘dan oluşan, “Hecenin Beş Şairi“nden (Beş Hececiler) biri oldu.

Enis Behiç Koryürek, 11 Mart 1891 tarihinde İstanbul’da doğmuştur. Babası Doktor Yarbay İsmail Behiç Bey, annesi Fâika Hanım’dır. Babasının görevi sebebiyle çocukluğu Makedonya’da geçti. İlköğrenimini babasından ve özel hocalarından aldı. İlköğrenimini evde yaptıktan sonra, Selanik ve Üsküp İdadileri ile İstanbul Sultanîsi (Lise) okudu ve 1909 senesinde mezun oldu. 1913 senesinde Mülkiye Mektebi’ni birincilikle bitirdi. Hariciye Nezareti’nde (Dışişleri Bakanlığı) Ticaret İşleri Şubesinde kâtip olarak çalışmaya başladı. Birinci Dünya Savaşı başlarında Bükreş’te Şehbender (konsolos, 1915) ve Budapeşte’de Şehbender Yardımcısı (1916) ve Basın Ataşesi olarak görev yaptı. Budapeşte’de bir Fransız kızıyla evlendi.

1919 senesinde İstanbul’a dönerek Hariciye Nezâretinde çalışmaya devam etti. Aynı senelerda Vefa ve Kabataş liselerinde Fransızca ve edebiyat dersleri de verdi.

1921 senesinde Kurtuluş Savaşı‘nı destekleyen “Müdafaa-i Milliye” adlı gizli örgüte katıldı. Kurtuluş Savaşı‘ndan sonra 1922 senesinde Ankara hükümeti tarafından Edirne Valiliği Hukuk İşleri Müdürlüğüne atandı. Bu görevde iken Cumhuriyetin ilanından sonra Edirne Lisesinde Fransızca ve edebiyat öğretmenliği yaptı.

Enis Behiç Koryürek, ilk şiirlerini 19 yaşında iken “Ruhum Şiirlerimde Tecessüm Eder Benim” başlığı altında yayımladı. Kısa bir süre Fecr-i Ati topluluğu içinde yer aldı ve birkaç ay toplantılarına katıldı. “Namık Kemal‘in ruhuna” ithaf ettiği “Vatan Mersiyesi” şiiriyle geniş yankı uyandırdı.

1912-1914 senelerında Şehbal dergisinde yayımlanan ilk hamasî şiirlerinde Servet-i Fünûncuların etkisinde olduğu görüldü. Daha sonraki şiirlerinde hece ölçüsünü kullandı ve Millî Edebiyat akımı içinde yer aldı.

Enis Behiç Koryürek, Orhan Seyfi Orhon, Faruk Nafiz Çamlıbel, Yusuf Ziya Ortaç ve Halit Fahri Ozansoy‘dan oluşan, “Hecenin Beş Şairi“nden (Beş Hececiler) biri oldu.

Şiirleri, başta Şehbâl olmak üzere, Hürriyet-i Fikriyye, Donanma, Türk Yurdu, Yeni Mecmua gibi dergilerde yayımlandı. İstanbul’da geniş bir edebiyatçı ve sanatçı çevresi oldu. Ziya Gökalp, Ali Canip Yöntem, Ömer Seyfettin ve Celâl Sahir Erozan ile dostluklar kurdu.

Enis Behiç Koryürek, İlk eşinden ayrılarak Fahri Paşa’nın kızıyla evlendi. 1926 senesinde Ticaret Vekâleti Ticaret Muâhedâtı (Antlaşmaları) Dâiresi başkan yardımcısı olarak Ankara’ya tayin edildi. Uzun seneler Ticaret, İktisat ve Çalışma bakanlıklarında çalıştı. Bu görevi esnasında da Ankara Ticaret Lisesinde Fransızca öğretmenliği yaptı.

1930 senesinde Sovyet Rusya hükümetiyle ticaret müzakerelerinde bulunan heyetle birlikte Moskova’ya gitti. Daha sonra Başbakanlığa bağlı Yüksek İktisat Meclisi genel sekreterliği (1930-36) yaptı. 1941’de Ekonomi Bakanlığında İş ve İşçiler Dairesi Başkanı, daha sonra Çalışma Bakanlığı Müsteşarı oldu.

Enis Behiç Koryürek, 1934-1936 senelerı içerisinde Fransızcadan demografi (nüfus meseleleri) üzerine beş kitap çevirdi. Ayrıca Türkiye’de işçi poblemlerina eğilerek çözüm yolları için kurumlaşmanın yollarını açan ilk bürokratlardan biri oldu. 1946 senesinde siyasete girip milletvekili adayı olmak için görevinden istifa etti.

1946 yılı seçimlerinde Demokrat Parti‘den Zonguldak milletvekili adayı oldu, seçilemedi.

Yaşamının son dönemini zorluklar içinde geçirdi. Servet-i Fünun etkisi taşıyan ilk şiirleri 1912’de “Şehbal” dergisinde yayınlandı. Daha sonra Ziya Gökalp‘in etkisiyle hece veznini benimsedi ve Milli Edebiyat akımına katıldı. Ulusal duyguları ön plana çıkaran ve yiğitlik temalarını uç noktalara götüren şiirler yazdı. Bazı şiirlerinde şekil yönünden hece kalıplarını kırma çabası da gösterdi. 1946’dan sonra mistik bir şiire yöneldi. Bir mevlevinin ruhuyla bağlantı kurduktan sonra yarattığını öne devam ettiği tasavvufi şiirler yazdı.

Enis Behiç Koryürek, 18 Ekim 1949 tarihinde Ankara’da 58 yaşında ölmüştür.

Kitapları :
Şiir :
1927 – Miras 
1949 – Varidat-ı Süleyman (Çedikçi Süleyman Çelebi Ruhundan İlhamlar)
1952 – Güneşin Ölümü 

Şiirlerinden Örnekler:
Ey Türk Eli!..
Ey Türkeli, ben uzaktan gelen yorgunum. 
Dinle beni, ben de senin bir öz oğlunum. 
Geceleyin çölde yalnız kalan yolcu bir 
Solgun ışık farkedince nasıl sevinir, 
Nasıl bütün ümidini bağlarsa ona, 
Ben de öyle yadelinden baktım vatana. 
Sen uzaktın benden, fakat kalbim senindi. 
Ey Türkeli, hasretin ta ruhuma sindi. 
Bir kasırga alt üst etti dünyayı bütün. 
Kanlı, viran mabedinde tarihin bugün 
Kaç hükümdar tacı kandil olup asıldı… 
Kaç istiklal gömmek için mezar kazıldı… 
Bu kazılan mezarlardan biri en derin. 
Bu en derin mezar senin, ey vatan senin! 
Kızıl gökten çalacaktı ayla yıldızı 
Ölümünden şenlik yapan kefen hırsızı. 
O karanlık günlerinde, gönlümüz kara, 
Bağrımızda sefillerin açtığı yara, 
Ellerimiz bağlı matem zincirleriyle. 
Neslimizin bezgin ömrü bütün hâile, 
Şehid olan emellere hep hazin, hazin 
Ağlamaktan nuru söndü gözlerimizin. 
Dinleyerek baykuşların kahkahasını 
Millet kara bayraklarla tuttu yasını. 
Bugün ki biz Hak yolunda kanını döken, 
Bugün ki biz bin kahrile hurdahaş iken 
Yekpâre bir çelik olmuş sine sahibi 
Bir milletiz, kükremişiz yanardağ gibi… 
Bugün ki biz, alçakların hakaretinden 
Varlığında kıyametler kopup cûşeden 
Yıldırımlı bir ummanız, uğulduyoruz; 
Zulme karşı Tanrı hışmı oldu Ordumuz. 
Biz daha dün öyle bedbaht olanlarız ki. 
Öyle göğsü hicran ile dolanlarız ki. 
Rûhumuzun zırhı oldu ıztırâbımız… 
Bahtımızla budur, dedik, son hesâbımız. 
Varsın gelsin arzın daha bin beliyyesi! 
Öcümüzün sayhasıdır topların sesi. 
Felaketler pençemizde oyuncak oldu… 
Yangınlarla bütün vatan alsfakat oldu… 
Bir kırılmaz yalınkılıç gibi hıncımız. 
İmanını kalkan etti her akıncımız… 
Tayfunlara yoldaş oldu nâra salan Türk!.. 
Hey koca Türk, Tanrısından kuvvet alan Türk!.
“Zafer” azgın bir küheylan; koşar, şahlanır; 
Sırtındaki şehsuvarı pek çabuk tanır. 
Bu şehsuvar, küheylâna daha binerken 
Yelesinden bir tutar ki, azgın at hemen 
İlk mahmuzda anlar nasıl binicisi var. 
Yol ver artık küheylana, şanlı şehsuvar! 
Sen korkusuz, güçlü, hakim bi hayli ata 
Atın seni erdirecek her saltanata. 
Onu ne dağ, ne deniz durduracaktır.

“Zafer” seni uçuracak… Uçuracaktır… 
Fakat bil ki: İrâdende sarsıntı varsa, 
Gönlünü bir lâhza için korku sararsa, 
Ya gözlerin kararırsa böyle uçuştan, 
Veya biraz mestolursan, dalgınlaşırsan 
“Zafer” seni birdenbire sırtında atar; 
Attan düşen nallarının altında yatar…
İşte biz ki ta ezelden beri atlıyız, 
Asırların göklerinde biz kanatlıyız. 
Kanımızın ateşinden şimşek yarattık; 
Bu şimşekle küheylana bir kırbaç attık. 
“Allah!” diye haykırarak “Zafer” imize 
Hurûşettik Sakarya’dan ta Akdeniz’e… 
Âtîlere koşuyoruz gençlikle, şanla… 
Şan beraber koşar Hakka doğru koşanla.

Tuna Kıyısında
Evimden uzakta, annemden uzak; 
Kimsesiz kalmışım yad ellerinde. 
Bir vefa ararım kalbe dolacak 
Gurbetin yabancı güzellerinde. 
Tuna’nın üzerinde güneş batarken 
Sevgili yurdumu andırır bana. 
Bir hayal isterim Boğaziçi’nden 
Bakarım “İstanbul!” diye her yana. 
İstanbul! Ey sedef mehtaplarından
Hülya gözlerime ilk ışık veren! 
Buranın ufkunda yanıp tozlanan 
En munis renge de biganeyim ben. 
Ah, orda renklerin -şark güneşile 
Naz eden- sihirbaz ahengi mevcuttur. 
Bu akşam yurdumu andırsa bile 
Ah, orda akşamın bin rengi mevcuttur.

Hatıra
Geçsin günler, haftalar, 
Aylar, mevsimler, seneler… 
Zaman, sanki bir rüzgar 
Ve bir su gibi aksın… 
Sen gözlerimde bir renk, 
Kulaklarımda bir ses 
Ve içimde bir nefes  Olarak kalacaksın…

Gemiciler
Biz dalgalar, fırtınalar kahramanı yiğitleriz. 
Ufuklardan ufuklara haber sorar, gezeriz. 
Güneşlerde uyuklayan yamaçları, 
Kalbi durgun tarlaları bıraktık. 
Gölge veren ağaçları 
Sevmiyoruz biz artık. 
Sevgilimiz, 
Ey deniz! 
İşte biz; 
Nihayetsiz 
Mavilikler yolcusu! 
Ruhumuzun kardeşidir 
Güneşlerde parlayan bu yeşil su. 
Bayrağımız yeşil sular ateşidir. 
Biz bayrağın fedaisi sayısız Türk genciyiz. 
Biz hilale şan arayan korku bilmez gemiciyiz. 
Ey vatandan müjdelerle bize kadar gelen rüzgâr! 
O sarışın sahillerde kara gözlü genç kızlar, 
Yaz gecesi mehtap ile konuşurken, 
Doğru söyle, sordular mı bizleri? .. 
Nasıl cevap verdiği gökten 
Gemimizin rehberi, 
O vefakâr 
Yıldızlar? .. 
Poyraz var; 
Yelken dolar. 
Gemi sanki kanatlı! 
Enginlerde pembe güneş 
Gülümserken bu yolculuk ne tatlı! 
Çal sazını kalenderce yiğit kardeş! 
Nağmelerin yorulmayan dalgalardan bahtiyar. 
Gönderelim bu ahengi o sevgili yurda kadar…

Kaynak:Bilgisayfam.net

porno izle cm to inches
bestnich altyazılı porno porno nulled script