Fatih Sultan Mehmed Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Fatih Sultan Mehmed kimdir?, Fatih Sultan Mehmed kaç yaşında?, Fatih Sultan Mehmed evi nerede?, Fatih Sultan Mehmed nerelidir? Fatih Sultan Mehmed ev adresi?, Fatih Sultan Mehmed kaç yaşında?, Fatih Sultan Mehmed nerede oturuyor?, Fatih Sultan Mehmed nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Fatih Sultan Mehmed hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 30.Mart.143203.Mayıs.1481 senesinde doğan Fatih Sultan Mehmed şu an için 49 yaşında ve Koç burcundandır. Fatih Sultan Mehmed doğum yeri ise EdirneGebze olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Padişah olarak devam ettirmektedir.

Fatih Sultan Mehmed Kimdir? – Fatih Sultan Mehmed Evi Nerede? – Fatih Sultan Mehmed Nerede Oturuyor?

Fatih Sultan Mehmed Kimdir?, evi nerede?

Fatih Sultan Mehmed, II. Mehmed, İstanbul‘u fethetmesinden sonra “Fatih” lakabını alan, yedinci Osmanlı padişahı.

30 Mart1432‘de, o zamanda Osmanlı Devleti’nin başkenti olan Edirne‘de, II. Murat’ın Hüma Hatun‘dan olan oğlu olarak dünyaya gözlerini açan Fatih Sultan Mehmed, Molla Gürani gibi dönemin ünlü bilginlerinden özel dersler alarak yetişti. 1443’te, çocuk yaşta sfakatbeyliğine atanmasının sonrasında, hocaları ve danışmanlarıyla birlikte Manisaya giden Mehmed, daha sonra babası II. Murat tarafından, Edirne’ye çağırıldı ve Ağustos1444’te, halen 12 yaşında deneyimsiz bir çocukken tahtı devraldı.

Osmanlı’nın düşmanlarını umutlandıran bu olayın, bir Haçlı ordusunun, Tuna Irmağı‘nı geçerek, Varna’yı kuşatmasıyla sonuca varılmasının sonrasında, Anadolu‘da bulunan II. Murat, Sadrazam Çandarlı Halil Paşa tarafından Edirne‘ye çağırıldı.

10 Kasım 1444’te, Varna Savaşı’nda Haçlı ordusunu alt eden ve savaşın sonrasında, tahtı II. Mehmed’e tekrar devrederek Manisa’ya dönen II. Murat’ın dönüşü, Türk soylu Çandarlı Halil Paşa ile genç Mehmed’i destekleyen devşirme kökenli Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa içerisinde şiddetli bir çekişmeye sebep oldu. II. Murat’ın tahta dönmesini isteyen Çandarlı Halil Paşa’nın organize ettiği yeniçeri ayaklanması yüzünden, Mehmed tahtı bırakmak durumunda kaldı.

Mayıs1446’da, II. Murat’ın Edirne’ye gelerek tahtı tekrar devralmasından sonra, sfakatbeyi olarak Zağanos Paşa ve Şihabeddin Paşa eşliğinde Manisa‘ya dönen ve 1448 ve 1450 senelerinde gerçekleştirilen Arnavutluk seferlerine katılan Mehmed, 3 Şubat1451’de babası ölünce, Edirne’ye giderek 18 Şubat1451’de ikinci kez tahta çıktı. II.Mehmed’in tahta ikinci çıkışında hala genç ve deneyimsiz olması, Karamanoğulları’nı harekete geçirdi. Karamanoğulları’nın Seydişehir ve Akşehir‘i ele geçirmelerinin sonrasında, Bizans da papaya başvurarak yeni bir Haçlı seferi düzenlenmesini istediyse de olumlu yanıt alamadı.

Osmanlı Devleti‘nin Rumeli‘deki ilerlemesine ve büyümesine engel olan, Anadolu beyliklerini kışkırtarak Türk birliğini bozmaya çalışan ve Hıristiyan dünyasını kışkırtıp, Haçlı Seferleri‘ni tetikleyen Bizans İmparatorluğu’nun başkenti olan İstanbul’u işgal ederek, Anadolu ve Rumeli içindeki askeri geçişi ve bağlantıyı kolaylaştırabilmeyi, boğazlar aracılığıyla ekonomik canlılığı sağlayabilmeyi, İpek Yolu‘nun Avrupa tarafına hükmedebilmeyi amaçlayan II.Mehmed’in diğer bir düşüncesi de, Hz Muhammed‘in; “İstanbul elbet fetholunacaktır. Ne güzel kumandandır o kumandan ve ne güzeldir o askerler” hadisine layık olabilmekti.

Balkanlar’da güven ve istikrarı sağlamak maksadıyla, Macarlar ve Venedik‘liler ile bir barış antlaşması yapan ve Karamanoğulları ile anlaşarak, Anadolu’da güvenliği sağlayan II. Mehmed, İstanbul’un fethi için zemin hazırlığına başladı.

Bizans‘a Karadeniz‘den gelecek yardımları engelleyebilmek için, Yıldırım Bayezid‘in İstanbul kuşatması esnasında yaptırdığı Anadolu Hisarı’nın karşısına, Boğazkesen Hisarı diye de anılan Rumeli Hisarı‘nı yaptırıldıktan sonra, 400 parçadan oluşan bir donanma inşa edildi. Turhan Bey komutasındaki bir Osmanlı donanması Mora‘ya gönderildi ve İstanbul’a yardım gelmesi engellendi. İstanbul’un güçlü surlarında gedikler açabilmek için de, devrin mühendislerinden Musluhiddin, Saruca Sekban ile Bizans‘ın hapisanesinden Macar Usta Urban kaçırıldı, Edirne’de, “Şahi” adı verilen, zamanın en büyük topları döktürüldü ve askerlerin surlara çıkabilmesini sağlayacak tekerlekli kuleler yapıldı.

Osmanlı tarafında kuşatma çalışmaları devam ederken Bizans‘lılar da surları sağlamlaştırdılar ve Osmanlı Donanması’nın Haliç‘e girmesine engel olmak için, Haliç’in ağzını zincirle kapattılar. Ayrıca, suda yanabilen barut, neft yağı ve kükürt ile yapılan Rum Ateşi adlı silahı geliştiren Bizans’lılar, yiyecek, silah, mühimmat depolamaya başladılar.

Fatih Sultan Mehmed, çalışmalar tamamlandıktan sonra, Bizans İmparatoruna bir elçi göndererek, kan dökülmeden şehrin teslim edilmesini istedi. Fakat Konstantin’den, “savaşa hazırız” mesajının gelmesinin üzerine, İstanbul’un kara surları önüne gelen Osmanlı donanması ise Haliç’in girişinde ve Sarayburnu önünde demirledi.

23 Mart1453‘te Edirne’den yola çıkan ordusuyla, 6 Nisan 1453’te İstanbul’u kuşatan II. Mehmed, aralıklı olarak 53 gün süren çatışmalar esnasında, Çandarlı Halil Paşa’nın İstanbul’un fethine karşı bir tutum sergilemesi üzerine, son saldırı çalışmalarını yapması için Zağanos Paşa’yı görevlendirdi.

17 Nisan 1453’te de İstanbul Adalar‘ı fethedildi. Yardım gelmesini önlemek için, Marmara Denizi ile Çanakkale Boğazı‘nın kontrol altında tutulması aracılığıyla, hiçbir yerden destek alamayan Bizans’ın başkenti, 29 Mayıs 1453 tarihinde ele geçirildi.

II. Mehmed bu tarihi olayla, bin yılı aşkın sürelik Bizans İmparatorluğu‘na son verdi ve “Fatih” ünvanını aldı. 1459’da, o zamanda dünyanın dört büyük bazilikasından biri olan Ayasofya’yı camiye dönüştüren Fatih, İstanbul’u Osmanlı İmparatorluğu’nun başkenti yaptı.

Fetihin sonrasında kuşatma esnasında, Bizans yanlısı tutum içinde olduğu gerekçesiyle Çandarlı Halil Paşa’yı 10 Temmuz 1453 tarihinde idam ettiren Fatih, İstanbul’u, farklı dinlerden bireylerin bir arada yaşadığı, ticaret ve kültür merkezi olan bir başkent yapmayı amaçladı. Fatih Sultan Mehmed, Galata’dan kaçan Rumların ve Ceneviz‘lilerin dönmesini sağlamasının ve Rum Patrikliği’nin yeniden açılmasına izin vermesinin bunun yanında, Yahudi hahambaşlığı ile bir Ermeni Patrikhanesi kurdurdu.

Dünyada Orta Çağ kapanıp, Yeni Çağ açılırken, Osmanlı’da da bu olay, Kuruluş Dönemi’ni sonlandırarak, Yükseliş Dönemi’ni başlattı. Bu zamanda Osmanlı Devleti’nin İslâm Dünyası’ndaki saygınlığı artarken, Fener Rum Patrikhanesi de bu tarihten beri Osmanlı himayesine girmiş oldu.

Türk ve dünya tarihi yönünden oldukça öneme sahip bu olayın sonuçlarından bir diğeride, fetih esnasında kullanılan büyük topların, en güçlü surları bile yıkabileceğinin görülmesinin, Avrupa’daki derebeyliklerin yıkılmasına ve merkeziyetçi krallıkların güçlenmesine neden olmasıdır.

İstanbul’un fethinden kısa süre sonra, batıdaki hakimiyeti pekiştirmek, sınırları genişletmek, İslam’ı en uzak yerlere kadar yaymak ve Hıristiyan birliğini bozmak maksadıyla Avrupa üzerine birden çok sefer düzenledi. Ticaret yollarının güvenliğini sağlamayı ve korsanlardan kurtulmayı amaçlayan Fatih, Ege adaları üzerinde siyasetini ağırlaştırarak, buraya seferler düzenledi. Yeni tersaneler ve gemiler inşa edildi. 1454 ve 1455 senelerinde gidilen, Güney Sırbistan’ı ve Ege Denizi’ndeki bazı mühim adaları Osmanlı topraklarına dahil etmesinin sonrasında, 1459‘da Sırbistan Krallığı’nın yok etti. Rodos seferine çıkıldıysa da başarılı olunamadı.

Venedik ve Ceneviz‘lilerin İslam dünyasının aleyhine yaptıkları esir ticaretini önlemek, İstanbul’a gelen ticari malların taşınmasında esas rolü oynayan Kırım sahillerini ele geçirmek ve Karadeniz’in tamamına hakim olmayı amaçlayan, Fatih Sultan Mehmed, 1459’da Cenevizlilerin mühim üslerinden Amasra‘yı fethederek planını hayata geçirmeye giden ilk adımı attı.

1460‘ta, Bizans’ın son toprakları olan Mora’yı ele geçiren Fatih, aynı sene, Candaroğulları Beyliği‘ne son vererek Sinop’u, 1461‘de Rum Pontus Devleti‘nin başkenti Trabzon‘u, 1475‘te de Kırım‘ın ele geçirilmesiyle, planını başarıyla neticelendirmış oldu ve böylece, Karedeniz’deki Ceneviz üstünlüğü bitti ve İpek Yolu’nun tüm denetimi Osmanlı Devleti‘ne geçti.

Fatih, 1462‘de tekrar Rumeli seferine çıktı. Eflâk’ı Osmanlı Devleti’ne bağlamasının ve 1463‘te Bosna‘yı tamamiyle ele geçirmesinin sonrasında yine o sene, Ege Denizi‘ndeki Midilli Adası‘nı da ele geçirince, Venedik’lilerle ilişkiler bozulmaya başladı. Bu olay sonrasında, 1479‘a kadar süren bir savaşı başlatmış olan Fatih, Ege’de Taşoz, Eğriboz, Limni, Semadirek, İmroz ve Bozcaada’yı aldı.

Han” ünvanını ilk defa kullanan Fatih zamanında, Yıldırım Bayezid zamanında elden çıkan topraklar yeniden kazanılarak, Rumeli ve Karadeniz kıyılarında da yeni yerler alınarak, Anadolu birliği tamamlandı ve Rumeli’deki Türk varlığı Belgrad‘a kadar uzandı.

1465‘te Hersek‘in büyük kısmını, 1466‘da da Arnavutluk‘taki bazı kaleleri fethetti.

Osmanlı Devleti‘nin hızlı gelişimi ve büyümesi karşısında Karamanoğulları’nın, Mısır‘daki Memlûklar ile Doğu Anadolu‘daki Akkoyunlular‘la ittifak kurmasının sonrasında, 1466’da yeni bir Anadolu seferine çıkan Fatih, Karamanoğulları’nın o zamanda başkenti olan Konya‘yı ele geçirdi. Daha sonra Fatih’in İstanbul’a dönüşünü fırsat bilen Karamanoğulları’nın, Osmanlılar’a geçen yerleri geri aldılar. Akkoyunlular’ın, 1471‘de, Osmanlı Veziri Gedik Ahmet Paşa tarafından bir kez daha yenilgiye uğratılan Karamanoğulları’nı desteklemeye devam etmeleri üzerine Fatih, 11 Ağustos1473‘te Otlukbeli Savaşı’nda Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ı ağır bir yenilgiye uğrattı ve takip eden sene de Karamanoğulları beyliğini yok etti.

1477‘de, Kırım Hanlığı‘nı Osmanlı Devleti‘nin egemenliği altına alan ve takip eden sene Arnavutluk seferinde yeni yerler ele geçiren Fatih, 1479‘da bir antlaşma yaparak Venedik’le 16 yıllık savaşa sona verdi. Arnavutluk‘taki kaleleri Osmanlılara bırakan Venedik, karşılığında Mora’daki bazı iskelelerden yararlanma hakkı elde etti.

Venedik‘le anlaşmaya varmasının sonrasında, Fatih’in İtalya‘nın öteki mühim kent devletlerine savaş açarak, 1480‘de İtalya‘nın güneyindeki, Roma‘ya giden yolda önemi büyük olan, Otranto limanını ele geçirmesi Avrupa’da büyük yankı uyandırdı. 16 yıl süren Osmanlı – Venedik Deniz Savaşları sonunda Venedik barış imzalamayı kabul etti. Roma‘nın fethi yönünden çok mühim bir merkez olan Otranto, Fatih Sultan Mehmed ölünce kaybedildi.

Anadolu’ya doğru yeni bir sefere çıkan, fakat yolun başında hastalanan ve 3 Mayıs1481’de Gebze‘deki ordugâhında ölen Fatih Sultan Mehmed, 1467’de yapımına başlanan ve 1470’de sona eren, Fatih Camii‘nin yanındaki Fatih Türbesi‘ne toprağa verildi. Gevherhan Sultan adında bir kızı olan Fatih Sultan Mehmed’in ölümünden sonra, Mustafa, II. Bayezid, Cem Sultan ve Korkud adındaki dört oğlu içerisinden II. Bayezid tahta geçti.

Askeri başarılarla Osmanlı Devleti’ni büyük bir imparatorluğa dönüştüren Fatih, çıkardığı yasalarla da devleti mühim oranda yeniden şekillendirdi. Klasik anlamda, Osmanlı devletinin idari kurucusu olarak tanımlanabilinecek Fatih Sultan Mehmed, İstanbul’un fethinden sonra kendisini, “Kaiser-i Rum” ilan etti ve devlet kurumlarını düzene soktu.

Fatih, Osmanlı Devleti’ne sağlam ve devamlı bir yapı kazandırmak için mühim düzenlemeler yapan Fatih’in, yönetim, maliye ve hukuk alanında koyduğu kaideleri içeren Fatih Kanunnamesi ile Kanunname-i Ali Osman adı verilen, Atam-Dedem Kanunu denen gelenekleri yazılı hale soktu. Tahta çıkan padişaha, devletin geleceği için kardeşlerini yaşamını kaybettirme hakkı veren bu kanunname de, Fatih’in Osmanlı devlet düzenine ilişkin temel ilkelerin pek çoğu gibi, Tanzimat dönemine kadar geçerliliğini korudu.

Divanın idaresini sadrazamlara bırakarak, işleri kafes arkasından takip etmeye başlayan, mutlak vekilim dediği sadrazamı geniş yetkilerle donatan Fatih, defterdar, kazaskerler ve diğer üst düzey devlet erkanının görevlerini de tanımladı. Bu zamanda yeniçeri ordusu 10.000’e çıkarılarak kuvvetli bir merkezi ordu teşkil edildiğinden uç beylerinin önemi azaldı, böylece merkezi idare sağlamlaştırılmış oldu.

Saltanatı boyunca 500’den fazla mimari yapı yapılan Osmanlı İmparatorluğu topraklarında, adına yapılan en mühim yapı, İstanbul’un Fatih semtinde bulunan, bir cami ile medrese, kitaplık, imarethane, darüşşifa, hamam, kervansaray gibi bölümleri olan, Fatih Külliyesi’dir.

Avni” takma adı altında, şiirler yazan, Türkçe‘den başka Arapça, Latince ve Yunanca kitaplardan oluşan özel bir kütüphaneye sahip olan Fatih, edebiyatın bunun yanında, bilime, tarihe ve felsefeye de ilgi duyardı. 1904 senesinde, 14 gazeli Divân-ı Avni adı altında Berlin’de basıldı.

Şiirleri, Fatih Divanı (1944), Fatih’in Şiirleri (1946), Fatih ve Şiirleri (1959) gibi kitaplarda toplanan Fatih, bilim adamlarını ve edebiyatçıları desteklerdi. Nesir ustası Sinan Paşa ve şair Ahmed Paşa‘yı vezirliğe kadar yükselten, 1466 senesinde Batlamyos Haritası‘nı yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime oldukça önem veren Fatih Sultan Mehmed yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul’a getirtirdi. Ünlü matematikçi ve astronomi bilgini Ali Kuşçu‘nun İstanbul’da kalmasını sağlayan Fatih, 1479 senesinde İtalyan ressam Gentile Bellini‘yi İstanbul‘a getirterek fotoğraflarını yaptıran ilk padişah oldu.

Bu tablo 25 Haziran 2020 tarihinde Londra’daki Christie’s müzayede evinde 770 bin sterline (6.5 milyon TL) satıldı. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu sosyal platform hesabından tabloyu kendilerinin aldığını açıkladı. Vergi ve komisyonlarla beraber İBB’nin tabloya 982 bin Sterlin yani ortalama 8 milyon 366 bin Türk Lirası ödeyeceği altı çizildi.

İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdıran ve bunları inceleyen Fatih’in en değer verdiği alimlerden bir diğeride, bundan öncekilerdeden öğrencisi olduğu, üstün zekası ve anlayışı, yılmak bilmeyen çalışma kuvvetiyle kendini kitaplara adamış, başta İslami ilimler olmak üzere tıp, astronomi, biyoloji ve matematikte adından söz ettiren ve Akşemseddin olarak bilinen, Şemseddin Muhammed Bin Hamza’ydı. İstanbul, Fatih zamanında bir ilim ve sanat merkezi halini aldı, Fatih medreseleri klasik Osmanlı medreselerinin temelini oluşturdu.

Azmi, aldığı kararları uygulama tarzı ve iradesiyle tanınan Fatih Sultan Mehmed, 1481 yılına kadar sürdürdüğü 30 senelik hükümdarlığı boyunca, ordusunun başında, direkt kendisinin idare ettiği 25 sefere katıldı. 900.000 kilometrekare olan Osmanlı topraklarını, 2.214.000 kilometrekareye çıkardı.

1463’te Bosna’yı fethetmesinin sonrasında, Osmanlı Devleti’nin politikası ışığında, bölge halkına dini serbestlik veren Fatih Sultan Mehmed’in, 1478’de, buradaki latin papazlarına verdiği ferman şöyleydi;

“Nişanı-ı hümayun şu ki Ben ki Sultan Mehmed Han’ım; üst ve alt tabakada bulunan bütün halk tarafından şu biçimde bilinsin ki, bu fermanı taşıyan Bosna rahiplerine lütufta bulunup şu konuları buyurdum: Sözkonusu rahiplere ve kiliselerine hiçkimse tarafından engel olunmayıp rahatsızlık verilmeyecektir. Bunlardan gerek ihtiyatsızca memleketimde duranlara ve gerekse kaçanlara emn-ü aman olsun ki, memleketimize gelip korkusuzca sakin olsunlar ve kiliselerinde yerleşsinler; ne ben, ne vezirlerim ne de halkım tarafından hiç kimse bunlara herhangi bir halde karışıp incitmeyecektir.

Kendilerine, canlarına, mallarına, kiliselerine ve dışardan memleketimize getirecekleri kimselere yeri ve göğü yaratan Allah hakkı için, Peygamberimiz Muhammed Mustafa hakkı için, yedi Mushaf hakkı için, yüz yirmi dört bin peygamber hakkı için ve kuşandığım kılıç için en ağır yemin ile yemin ederim ki, yukarıda belirtilen hususlara söz konusu rahipler benim hizmetime ve benim emrime itaatkâr oldukları sürece hiç kimse tarafından muhalefet edilmeyecektir.”
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script