Gelibolulu Mustafa Ali Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Gelibolulu Mustafa Ali kimdir?, Gelibolulu Mustafa Ali kaç yaşında?, Gelibolulu Mustafa Ali evi nerede?, Gelibolulu Mustafa Ali nerelidir? Gelibolulu Mustafa Ali ev adresi?, Gelibolulu Mustafa Ali kaç yaşında?, Gelibolulu Mustafa Ali nerede oturuyor?, Gelibolulu Mustafa Ali nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Gelibolulu Mustafa Ali hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 28.Nisan.1541??.??.1600 senesinde doğan Gelibolulu Mustafa Ali şu an için 59 yaşında ve Boğa burcundandır. Gelibolulu Mustafa Ali doğum yeri ise GeliboluCidde olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Tarihçi olarak devam ettirmektedir.

Gelibolulu Mustafa Ali Kimdir? – Gelibolulu Mustafa Ali Evi Nerede? – Gelibolulu Mustafa Ali Nerede Oturuyor?

Gelibolulu Mustafa Ali Kimdir?, evi nerede?

Osmanlı tarihçisi.

16.yy‘ın en şöhretli tarihçilerinden biri olan Mustafa Âlî, Osmanlı Devleti‘nde en mühim kültür şehirlerinden biri olan Gelibolu‘da dünyaya geldi. Babası Ahmet ticaretle uğraşan biriydi. Devrin tanınmış alimlerinden iyi bir tahsil görerek yetişti. Okula altı yaşında başladı ve Habîb-i Hamidî‘den Arapça, kendisi gibi Gelibolulu olan Surûrî‘den tefsir ve fıkıh dersleri aldı. Medrese eğitimini İstanbul’da Rüstem Paşa, Haseki ve Semaniye medreselerinde aldı. Şiire başlamasında hocası Surûrî’nin etkisi büyüktür. Önce “Çeşmî” daha sonra “Âlî” mahlasını kullandı. Kütahya’da Şehzade II. Selim‘e bağlılığını bildirerek onun divan katibi olan Âlî,”Mihr ü Mâh” adlı ilk eserini II. Selim’e sunmuştur. Daha sonra II. Selim’in lalası Mustafa Paşa’nın divan katibi olmuş, onunla birlikte Mısır‘a gitmiştir.

Lala Mustafa Paşa‘nın Kıbrıs‘ın fethi çalışmalarına şahit oldu. Şehzade Selim’in yanındaki hizmeti 1563 yılına kadar devam etti. Mustafa Paşa’nın Yemen‘in fethiyle görevlendirilmesi üzerine Paşa ile birlikte Mısır’a gitti. Ancak, çeşitli siyasi nedenlerle her ikisi de görevlerinden azledildi. Esas mesleği maliyeci olan Âlî; Halep, Erzurum, Bağdat defterdarlıklarında bulundu.

Mustafa Âlî, Manisa‘ya vali olan Şehzade Murat’ın yanına gitti. Daha sonra onun aracılığıyla 1569‘da İstanbul’a döndü. O sırada yazdığı Kanuni Sultan Süleyman‘nın son seferi olan Zigetvar Savaşı‘nı konu alan “Heft-Meclis” adlı eserini Sokullu Mehmet Paşa‘ya sunmuş ve sonrasında Kilis Sfakatbeyi olan Ferhad Bey’in yanına 1570‘te dîvan kâtibi olarak gönderilmiştir. Ferhad Bey’in Bosna Beylerbeyi olmasıyla onunla birlikte 1571 senesinde Banyaluka’ya gitti. 1588‘de Sivas Defterdarlığına atandı.

1595‘te son görevi olan Cidde Sfakatbeyliğine başladı.Eseri “Mevâidü’n-Nefâis“i padişahdan Mısır Beylerbeyliğini istemek üzere Mekke‘de bitirdi. 1600 senesinde Cidde Sfakatbeyi iken vefat etti.

Resmi hizmetleriyle dikkat çekmeyen Âlî, yoğun ve verimli edebi faaliyeti ve tarihçiliği ile ün yapmıştır. Çoğu bir görev elde etmek için yazılmış irili ufaklı, manzum ve mensur 50 kadar eserin sahibi olan ali’nin yazılış tarihi yönünden ilk tarih eseri, Kanuni’nin oğullarından Şehzade Bayezid ile kardeşi Selim’in aralarındaki savaşı konu alan “Nâdirü’l-Mehârib” adlı eseridir. Çoğu Farsça şiir ve nesir den yaşanan bir eserdir. Eser, 1569‘da II. Selim‘in tahta çıkışıyla son bulur.

Geniş ve kapsamlı edebi kudreti ile birden fazla eser vermesine rağmen mevki ve servet hırsı, kibir ve gururu sebebiyle devrinde pek sevilmemiş; çoğu kez layık olduğu mevkilere getirilmemiş ya da azlledilerek tahkir edilmiş edilmiş ve bu sebebiyetle karşısındakilere hırçın olmuştur. Âlî’nin tarih eserlerinin 16. yy Osmanlı Devleti için eşsiz bir değer taşıdığı bilinmektedir. Âlî, aradğını bulamayan, bulduğu ile yetinmeyen bir tip olarak karşımıza çıkar. Onun bu sık görülen görev değişiklikleri bu görüşü doğrulamaktadır. Çok yönlü bir yazar olan Mustafa Âlî, değişik alanlarda eserler vermiştir. Eserleri konularına göre tarih, edebiyat ve sosyal konular ile alakalıdir.

Tarihe dair eserlerinden “Künhü’l-Ahbâr” başta olmak üzere bir çok eseri mevcuttur. Âlî, bu eseriyle özleştirilmiştir. Künhü’l-Ahbâr, Türkçe genel bir eser olup, eserde sırasıyla Peygamberler tarihi, İslam Tarihi, Türk ve Moğol tarihi ve en son olarak Osmanlı Tarihi anlatılır. Eserde Osmanlı alim ve şairleri için de öenmli bir yer mevcuttur. Eser, uzun bir mukaddime ile yazarın “Rükn” adını verdiği dört bölümden meydana gelmiştir. Birinci Rükn‘de dünyanın yaratılışından Hz. Adem’e kadar geçen zaman içinde yaratıkların ortaya çıkışı, hayvanlar, balıklar, dağlar, denizler, nehirler, adalar ve iklimlerin oluşumu anlatılmıştır. İkinci Rükn‘de Hz. Adem’den başlayarak peygamberler, Arap ırkı, Hz.Muhammed’in hayatı, Emeviler, Abbasiler, Arap emirleri, bilginler ve hekimler anlatılır. Üçüncü Rükn‘de Türk ırkı, Oğuzlar, Türk ve Çerkez Kölemenleri, Fatimiler, Eyyübiler, Akkoyunlu ve Karakoyunlular ve diğer Türk halklarından söz edilir. Dördüncü Rükn‘nun tamamı Osmanlı Tarihine ayrılmıştır. Devletin kuruluşundan 1596 yılına kadar geçen olaylar, padişahlar, şehzadeler, devlet adamları, şeyhler, bilginler ve şairler hakkında bilgi mevcuttur. Eserin ilk üç Rükn’u ile dördüncü Rükn’u İstanbul’un fethine kadar olan bölümü 5 cild halinde İstanbul’da basılmıştır. En mühim bölüm olarak görülen döerdüncü Rükn, iki cild olarak düzenlenmiştir. Birinci cild ilk etaptan Yavuz Sultan Selim devri sonuna kadar, ikinci cild ise Kanuni Sultan Süleyman devrinden Sultan III. Mehmet devrinin başlarına kadar yani 1596 yılına kadar olan dönemi anlatır. Her padişah dönemi tahta çıkışla başlayıp, padişahın kişiliği, şehzadeleri ve yaptıkları olarak anlatılmıştır. Ayrıca padişahın zamanındaki şeyhler, şairler ve bilim adamları hakkında da bilgi verilir. Yazar eserini 130 kaynağa dayanarak yazmıştır. Kaynakların listesini eserinin başında vermiş ve yeri geldikçe kaynağını metin içinde göstermiş, kimi zamanda kaynakların karşı karşıya geldirmasına yer vermiştir. Âlî’nin bu eserinde 291’i şair olan bir çok biyografi bulunmaktadır.

Menâkıb-ı Hünerverân” adlı eseri Âlî’nin Bağdat hazine defterdarlığı esnasında (1587) yazdığı eserdir. Eser hat tarihinden, ünlü hathatlar, nakkaşlar ve mücellitlerden oluşur. Âlî’nin bu eseri yazmasında Hoca Sadeddin Efendi‘nin mühim bir yeri olmuştur.

Nusretnâme” adlı eseri ise Lala Mustafa Paşa’nın 1578‘de Gürcistan, Azerbaycan ve Şirvan fethinde serdar tayin edildiği dönem yazılmıştır. Âlî bu savaşlarda sır katibi olarak yer almıştır. Lala Mustafa Paşa’nın galibiyeti üzerine padişaha ve diğer devlet adamlarına yazılan fetihnameler de bu eserde yer alır.

Nushatü’s-Selâtin” adlı eseri sosyal hayatla alakalıdir. Doğu dünyasındaki siyasetname geleneğinin bir örneği olan bu eser, padişahlara yol göstermek üzere yazılmıştır. Âlî, bu eserini Halep Tımarı iken 1580 senesinde yazmıştır. Bu eser o devrin siyasi ve sosyal durumunu göstermesi yönünden mühimdir. Ayrıca eserde otobiyografik özellikler bulunmaktadır. Eser bir önsöz, dört bölüm ve bir sonuçtan bir araya gelmektedir. Önsözde padişahın devlet idaresi esnasında yapması gereken şeyleri, birinci bölümde padişaha gerekli işler, ikinci bölümde kanunsuz karışıklıklar, dördüncü bölümde ise Ali’nin hayatı ve sıkıntıları anlatılmıştır.

Mevâidü’n-Nefâis fî Kavâidi’l-Mecâlis” adlı eseri ise Âlî’nin en mühim eserlerinden biri olup, görgüyle alakalıdir. Eser özellikle Osmanlı toplumunun, Âlî’nin yaşadığı döenmin bir aynasıdır.

Tüm Eserleri:

Künhü’l-Ahbâr, Menâkıb-ı Hünerverân, Hâlâtü’l-Kâhire mine’l-Âdâti’z-Zâhire, Fusûlü’l-Hallü ve’l-Akd fî Usûli’l-Harcı ve’n-Nakd,Nusretnâme, Fursatnâme, Nâdirü’l-Mehârib, Heft-Meclis, Zübdetü’t-Tevârih, Mirkatü’l-Cihâd, Câmiü’l-Buhûr der-Mecâlis-i Sûr, Dîvan, Farsça Dîvan, Mihr ü Mâh, Mihr ü Vefâ, Tuhfetü’l Uşşâk, Riyâzü’s-Sâlikin, Nushatü’s-Selâtin, Mevâidü’n-Nefâis fî Kavâidi’l-Mecâlis, Mehâsinü’l-Âdâb, Hülâsatü’l-Ahvâl der-Letâif-i Mevâiz-i Sahîh-i Hâl, Tuhfetü’s-Sulehâ, Nevâdirü’l-Hikem, Hakâyıku’l-Ekâlim, Menşeü’l-İnşâ, Münşeât
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script