Hıncal Uluç Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Hıncal Uluç kimdir?, Hıncal Uluç kaç yaşında?, Hıncal Uluç evi nerede?, Hıncal Uluç nerelidir? Hıncal Uluç ev adresi?, Hıncal Uluç kaç yaşında?, Hıncal Uluç nerede oturuyor?, Hıncal Uluç nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Hıncal Uluç hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 01.Kasım.1939 senesinde doğan Hıncal Uluç şu an için 82 yaşında ve Akrep burcundandır. Hıncal Uluç doğum yeri ise Kilis olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Gazeteci olarak devam ettirmektedir.

Hıncal Uluç Kimdir? – Hıncal Uluç Evi Nerede? – Hıncal Uluç Nerede Oturuyor?

Hıncal Uluç Kimdir?, evi nerede?

Gazeteci ve televizyon sunucusu.

Hıncal Uluç, 1 Kasım1939‘da Kilis‘te dünyaya geldi. Çerkez kökenli büyük babası Hüseyin Bey Osmanlı zamanında önce Lübnan, Suriye sonra da Türkiye’ye Manyas‘a göçmüşlerdir. Dedesi (annesinin babası) Kilis müftüsü Muharrem Kemal Bilgiç’dir. Annesinin adı Suat’dır. Abisinin adı Öcal, erkek kardeşinin adı Hüseyin Kemal, kız kardeşinin adı Serpil’dir. Hıncal, üç yaşına kadar anneanne ve teyzesi tarafından büyütülür. Sebebi ise subay olan babasının o dünyaya geldiğunda İkinci Dünya Savaşı esnasında Alman tanklarının manevra yaptığı Bulgar sınırında görevli olmasıdır. Daha sonra babası Fuat Uluç Çaldıran’a tayin olduğunda küçük Hıncal da ailesine kavuşur. Ardından tayinler durmaksızın yaşanacaktir. 1945 senesinde Van‘da o ünlü Van zelzelesini yaşar Uluç ailesi. Daha sonra gidilen Bandırma’da Hıncal da ilkokula başlar. İki ayrı okulda ilk üç sınıfı okur. Bandırma’dan sonra 1950’de tekrar Kilis’e (Hıncal ilkokulu burada Kemaliye İlkokulu’nda bitirir) tayin olur Fuat Uluç.

Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı kuzenidir. Ahmet Taner Kışlalı’nın babası Hüsnü Bey, Uluç’un anneannesi Velime Hanım’ın kardeşidir. Yani Ahmet Taner Kışlalı’nın babası, Hıncal Uluç’un annesinin dayısı olur.

1952’de Antakya, 1955‘te de Ankara (Ortaokula Antakya‘da başlayan Hıncal, geri kalan eğitimini de Ankara Kurtuluş Lisesi’nde tamamlar) mevcuttur sırada. Çok mutlu bir ailede büyüyen Hıncal Uluç, 1980‘e kadar burada kalacaktır. Annesi doktor, babası mühendis olmasını isterken Uluç’un kendisi de avukat olmak istemektedir. Ama ne olursa olsun İngilizce’yi öğrenme hevesi yüzünden İstanbul Edebiyat Fakültesi’ne gelir. Bir sömestr sonunda tekrar Ankara‘ya döner. Bir sene sonra da 1958 senesinde Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanır.

Bunun yanında Demokrat Parti‘den ayrılmış bir grubun kurduğu Hürriyet Partisi, Yenigün adıyla bir yayın organı kurmuş, başına da Cihat Baban‘ı getirmiştir. Mehmet Ali Kışlalı da gazetenin spor müdürüdür: “Bir gün gazetenin yazı işleri kadrosu Cihat Bey’e isyan etmiş. Cihat Bey de reste meydan bırakmayınca hepsi bırakıp gitmiş. Mehmet Ali Kışlalı ile Cihat Baban kalmış gazetede yalnızca. Cihat Baban da M. Ali abiye ‘çıkart gazeteyi’ deyince o da hemen haber gönderiyor abime, bana ve kardeşine (Ahmet Taner Kışlalı).” Hıncal Uluç halen 17 yaşındadır. Sıkıyönetim gereği altı sayfa çıkan gazetenin spor sayfası bu genç delikanlıya emanet edilir: “İstediğin her kapı sana açık. En büyük yıldızla, sporcuyla konuşacağım diyorsun konuşuyorsun. Ve bunların hepsi de sana ‘buyur’ diyor, beyefendi muamelesi yapıyorlar. Şimdi böyle bir meslek insanı büyülemez mi? Siyasal Bilgiler’in isimsiz bir öğrencisi iken birdenbire Türkiye’nin en elit bin adamından biri haline geliyorsun. Siyasal Bilgiler’i bitireceksin de, kaymakam olacaksın da, 60 yaşında vali olup emekli olacaksın… 17 yaşında herşeysin zaten.”

Uluç, böylece gazeteciliğe adım atar; Oktay Kurtböke, Güneş Tecelli, Başkurt Okaygün, Kurthan Fişek, Güngör Sayarı, Ercan Tan gibi isimlerle beraber çalışır. Bunun yanında askere gitmemek için üniversiteyi geç bitirmeye karar verir. Ancak serde iyi öğrencilik olduğundan üç senede üç sınıf bitirip son sınıfa gelir. Tek çare rapor alarak okulu uzatmaktır: “Tanıdık bir ruh doktoruna gittim. İleride kariyer yönünden etkileyici olur diye entellektüel sürmenaj hastalığı yazdı rapora. En tehlikesizidir diye bunu yazarlardı doktorlar.” Raporu alan Uluç, okulunu bitirmiyor diye annesinin ağladığını görünce kararını değiştirir ve 1964’te Kutlu Aktaş, Burhan Özfatura gibi dostlarıyla beraber mezun olarak diplomasını alır.

Bir yıl sonra da Mamak Muhabere Okulu’nda Büyükelçi Yalçın Oral, Devlet Tiyatroları eski Genel Müdürü Bozkurt Kuruç, Galatasaray başkanlarından Saim Gogen‘in oğlu Fethi (daha sonra eniştesi olacaktır) gibi dostlarıyla beraber iki yıl askerlik yapar: “Askerlik dönemim benim en mutlu dönemimdir.” 1967 senesinde askerliğini bitirdi.

1960’lara bir daha dönelim. 27 Mayıs İhtilali, onun gazetecilik yaptığı bu ilk senelerda gelir dayanır kapıya. Uluç ihtilalin tam ortasındadır: “Baştan sona ihtilalin içinde idik. Onları anlatsam kitap olur. Fikir olarak da, eylem olarak da ihtilalin içindeydik. Bütün o ıslık çalanların başındaydık, ‘Olur mu böyle olur mu?’ diye gazeteyi bırakıp Kızılay’da yürüyüşlere katılırdık.”

Uluç, bu zamanlarda yazdığı yazılardan hukukçu ve mülkiyeli oluşu sebebiyle hiç bir ceza almaz: “Aslını söylemek gerekirse gazetecilik zamanları böyle zamanlardır. Meslek yaşamımın büyük bölümü sıkıyönetimlerle ve yayın yasakları ile geçti. İlk önceleri neyin yagizlendiği açık açık yazardı. Sonra askerler biraz daha uyanık yayın yasağı koymaya başladılar. Soyut tanımlamalar yaptılar. Böylelikle kendi kendini sansür etmeye başladın. Şunu da söyleyeyim Türkiye’de herkesin anladığı anlamda bir basın özgürlüğü olsa idi eğer, ben bu kadar iyi gazeteci olamazdım.”

Onun ihtilal olsun yürüyüşlerinde ön sırada yer almasının bir nedeni belki de babasıdır. 1955’te ailecek Ankara’ya gelinmiş, Hıncal 1980‘e kadar başka bir yere gitmemişti ama babası tayin ve bu arada terfi almaya devam etmiş, 1961’de albaylığa kadar yükselmişti. 27 Mayıs İhtilali olduğunda babası Fuat Uluç’un görev yeri, Çanakkale İl Jandarma Alay Komutanlığıydı. Fuat Uluç, 27 Mayıs‘ın önderlerinden Alparslan Türkeş‘le de çok yakın arkadaştı: “Bandırma‘da beraberdik zaten. Benim iki tane halam var, amcam yok ama Aslan Amca (Alparslan Türkeş) bizim ailenin amcası idi. Bütün kardeşler ona Aslan Amca derdik. Yetişmemize de katkısı olmuştur. Evlerimiz bir gibiydi.”

Bu kadar yakın olunca 27 Mayıs’tan sonra bir araya gelmemek olmazdı tabii: “Aslan amca ihtilalden sonra başbakanlık müsteşarı olunca babamın tayinini de Ankara’ya çıkarttı. Babam hemen Aslan Amca’nın karargahında görev aldı. Ve Aslan Amca bir araya getirdikları her şeyi babamla beraber hazırladı. Devlet Planlama Teşkilatı kurulduğunda babam da oranın ilk Sosyal Planlama Daire Başkanı’ oldu.”Ancak aylar ilerleyince Alparslan Türkeş 14’lerden biri olarak Hindistan‘a sürülür. Bunun yanında Eminsu hadisesiyle Milli Birlik Komitesi, Ağustos 1960’tan Şubat 1961’e kadar 235 general ve amiral ile beş bine yakın subayı emekli etmiş (Eminsu, bunların kurduğu Emekli İnkılap Subayları Derneği’nin kısa adıdır) geride kalanların yolu açılmıştır. Fuat Uluç da önü açılanlardan biri olma özelliğini taşır: “Babamın general yer alacağı kesin. O kararı nasıl verdiği benim için hâlâ bir soru işaretidir. Aslan Amca sürülmüştü, onların siyasallaşma sürecinde burada güvenilir bir odak noktasına ihtiyaçları vardı. Babam o odak noktası olabilmek için ordudan istifa etti. Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi (CKMP)’ne girdi, genel sekreter oldu ve babamın hazırladığı kongrede de Aslan Amca genel başkan seçildi.” Fuat Uluç, 1964’te de Mardin milletvekili olarak Meclis’e girer: “Ancak o dönemi tamamlayamadan 1968’de kalp rahatsızlığından yaşamını kaybetti. Buna rağmen şuna inanıyorum ki askerde kalsa idi yaşardı. Politikanın iki yüzlü yapısı, bütün bir yaşamını asker doğruluğu içinde yaşamış bir adama iyi gelmedi.”

Hıncal Uluç, askerden döndüğü 1967 senesinde, M. Ali Kışlalı başta olmak üzere eski Yenigün ekibinin çıkardığı Yankı’da çalışmaya başladı. Yankı´nın bunun yanında, Cumhuriyet´e spor yazıları da yazan Uluç, TRT´nin açılmasıyla birlikte Cumhuriyet´e televizyon sayfası da hazırladı. 1980´de Gelişim Yayınları´nın sahibi Ercan Arıklı´nın isteğiyle Gelişim Yayınları´na dergi hazırladı. Daha sonra Gelişim Yayınları Asil Nadir´e geçmesiyle işsiz kalan Uluç, Zafer Mutlu´nun daveti ile 1990´da Sabah´ta yazmaya başladı. O tarihten sonra Sabah´ta yazılarına devam eden Hıncal Uluç, televizyonda Şakamera adlı kamera şakası programının bunun yanında Kale Arkası, 90 Dakika gibi futbol programlarına yorumcu olarak imza attı.

Galatasaray‘a üye olan Hıncal Uluç, bunun yanında Mülkiyeliler Birliği, Türkiye Spor Yazarları Derneği ve İstanbul Gazeteciler Cemiyeti üyesidir.

1977 senesinde Yankı’nın İngilizce bir özetini çıkarmak için yabancı bir eleman ararken, iş başvurusunda bulunan Amerikalı arkeolog Holly Hartquist ile tanışıp evlendi. Çocuğu olmadan 1983 senesinde boşandı. Bir daha da evlenmedi.

1994 senesinde uğradığı silahlı saldırı sonucu topuğundan vurulmuştur. 2004 senesinde Antalya Valisi Alaaddin Yüksel hakkında yazdığı yazı sebebiyle, 2008 senesinde neticelenen mahkemece 1 ay hapis ve 898 YTL cezaya çarptırıldı.

Haftalık dergisinin 2005 yılı Sevgililer Günü sayısına manken Ece Gürsel ile birlikte kapak oldu.

Hıncal Uluç, Defne Joy Foster‘in ölümünden sonra ‘Bu nasıl bir mahalle baskısıdır?..’ isimli yazısı üzerine tazminat davası açıldı ve tazminata mahkum edildi.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script