İmran Öktem Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

İmran Öktem kimdir?, İmran Öktem kaç yaşında?, İmran Öktem evi nerede?, İmran Öktem nerelidir? İmran Öktem ev adresi?, İmran Öktem kaç yaşında?, İmran Öktem nerede oturuyor?, İmran Öktem nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için İmran Öktem hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. ??.??.190401.Mayıs.1969 senesinde doğan İmran Öktem şu an için 65 yaşında ve burcundandır. İmran Öktem doğum yeri ise İstanbulAnkara olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Hukuk Adamı olarak devam ettirmektedir.

İmran Öktem Kimdir? – İmran Öktem Evi Nerede? – İmran Öktem Nerede Oturuyor?

İmran Öktem Kimdir?, evi nerede?

Yargıtay eski başkanı

İmran Öktem, 1904 senesinde İstanbul’da doğmuştur. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1927 senesinde mezun oldu. Haziran 1927 tarihinde Sinop Mahkemesi Âza Mülâzımı olarak ilk meslek hayatına başladı.

İmran Öktem, daha sonra sırasıyla; Sarıkamış Hâkimliği, Uzunköprü Hukuk Hâkimliği, Ankara Ticaret Mahkemesi Âzalığı, Asliye Hukuk Hâkimliği ve Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Ağustos 1949’da Yargıtay Üyeliğine; Ekim 1952 senesinde da Yargıtay ikinci Başkanlığına atanan Imran Öktem, Mart 1966 günü Yargıtay Birinci Başkanlığına seçilmiştir.

Yargıtay Birinci Başkanı olarak görevini devam ettirirken 1 Mayıs1969 tarihinde Ankara’da 65 yaşında vefat etmiştir.

Öktem’in Yargıtay birinci başkanlığına getirildiği 1966’da, adli yılın açılışı bundan dolayı yaptığı konuşmada Nurcular hakkında dile getirdiği sözler, bu çevrenin tepkisine sebep oldu. 1968’de, bu kez din ve Tanrı hususunda açıkladığı görüşler tepkilerin daha da genişlemesine yol açtı. 3 Mayıs’ta Ankara Maltepe Camiinde yapılan cenaze töreninde, çoğunluğunu çember sakallı bireylerin oluşturduğu bir kalabalık cenaze namazının kılınmasını engellemeye çalıştı ve cami personelleri görevlerini yerine getirmekten kaçındı.

İmran Öktem, laikliği yorumlarken Voltaire‘in bir sözünü tekrarlayarak “Tanrı’yı da insan yaratmıştır.” Demiş ve 1966-1967 yeni Adli Yıl açılış konuşmasında Nurculuk aleyhinde ağır ifadeler kullanmıştı.

İmran Öktem, söz konusu konuşmasında:

“Nurculuk gibi Müslümanların çoğunluğu tarafından İslâm akideleri ile telifi olabilecek olmadığı kabul gören gerici ve sağcı cereyanlar yurt içinde çok tehlikeli bir hal almıştır. Aydın ve doğruyu gören vatandaşlarımın dikkat nazarlarını çekerim. Bu akımlara kapılan vatandaşlarımın mühim bir kısmı saf ve temiz insanlardır. Allah’a inanma ihtiyacı karşısında din bezirgânlarının ağalarına düşmüşler ve yollarını sapılmışlardır. Bunları kurtarmak lâzımdır.

Gerçekten bu gerici akımlar toplumu orta çağın başlarına itmekte bir kısmı ise vatandaşlar içerisinde ırk yönünden hizipler yaratmak, reformcu dinamizmi önlemek istemektedir. Bizim vazifemiz Türkiye’yi din ve şeriat oyunlarına sahne olmaktan korumak, gericiliği önlemek, devrimleri aynı canlılık ile ayakta tutmak, yalnız müsbet ilim metotları üzerinde yürümektir (En hakiki mürşit ilimdir). Atatürk’ün ölümünden beri 30 seneye yakın bir zaman geçmiştir. Bunları burada tekrar etmek lüzumunu duymak çok hazindir. Dindar görünmenin komünistliği önleyeceği iddiası da boştur. Milyonlarca koyu Müslüman topluluğunun demir perde gerisinde yaşadığı bir hakikattir. Fakat milliyet duygusunun zayıflaması, millî bütünlüğün çözülmesi, ister ırk, ister din, ister servet yönünden olsun herhangi bir nedenle vatandaşlar içerisinde ikilik şuurunun uyandırılması, fukaralık ve zaruretin artması, müsbet ilimden yana cehalet komünizm için en müsait bir ortamdır. Bu şartları haiz ve fakat çoğunluğu dindar bireylerin teşkil ettiği ortama komünizm din kılığı altında nüfuz etmeye çalışır. Bunu hiç unutmamak lâzımdır.”

“Türkiye’de İslam devleti ve hilafet rejimi kurmak, Türk milletini dini esaslara dayanan bir hukuk düzenine sokmak isteyen ve bunun için gizli ve açık çalışan bir avuç mistik meczup ruh hastası ve dini kâr metaı haline getirmiş kimseler, saf ve cahil yurttaşın varlığını, imanını geçim vasıtası yapmış olan bezirgânlar daima hüsrana uğrayacaklardır”

şeklinde sözler sarfetmiş ve şiddetle eleştirilmişti.

1 Mayıs 1969’da ölen İmran Öktem için 3 Mayıs’ta cenaze merasimi düzenlenmişti. Yargıtay’da yapılan resmi törenin sonrasında Türk bayrağına sarılı tabut Maltepe Camii’ne getirilmiş ve kılınan öğle namazının sonrasında cenaze musallaya konmuştu. Bundan sonra basındaki ifade ile “kara sakallı bir adam: Allah! Allahsızın cenaze namazı kılınmaz!” diye bağırmış ve polisler derhal duruma müdahale ederek adamı götürürlerken, Ali Uyar adlı bir kasapta elinde “Bu adamın cenazesini Moskova’ya gönderin. Namazını Lenin kılsın” yazılı bir pankartla İmran Öktem’i protesto etmişti.

Cemaatten bazıları da musalla taşının yakınına kadar gelerek “Yuh” çekmeğe başlamışlardı. Artan protestolarla birlikte imam da namazı kıldırmayacağını söyleyerek ortadan kaybolmuştu. Cenazenin bu biçimde ortada kalmasının sonrasında Ankara Müftüsü “Böyle bir şey yok. Bizim imamlarımız kıldıracak, arkadaşlar vazifelendirildi” açıklamasını yapmış, fakat namaz kıldıracak imam bulunamamıştı.

Cenaze Namazı için İmam arandığı sırada İsmet İnönü CHP il başkanı Rauf Kandemir’e “Namazı kılınacak kılınmadan gitmem” demiş ve olduğu yerde beklemeye başlamıştı. Namazın mezarlıkta kılınmasını teklif edenlere karşı İnönü camide kılınması hususunda ısrar etmiş ve bir imam getirilmesini istemişti. Ancak CHP il başkanının getirdiği imam da camiye girmiş ve çıkmamıştı.

Bu sırada bir adam İsmet İnönü’ye “Ben namazı kıldıracağım” demiş ve namaza başlamış fakat İnönü yanındakilere “Kıldırmayın namazı başka imam bulun” demişti. Bunun üzerine orada bulunan Yargıtay üyelerinden Abdullah Polat Gözübüyük’ün kardeşi İzzet Gözübüyük, İnönü’ye “Paşam benim imamlık iznim var. 60 yaşından sonra okulunu bitirdim” demiş ve kabul edilmesi üzerine namazı kıldırmıştı.

Namaz bittikten sonra da protestolar ve arbede devam etmiş dışarı çıkmak isteyen İnönü’yü polisler arka kapıya götürmek istemişlerse de İnönü bunu reddedip öfkeli kalabalığın üzerine doğru yürümüş ve bu sırada gericiler de İnönü’nün üstüne doğru yürüyünce cenazede bulunan Tuğgeneral Nabi Alpartun tabancasını çekerek “geleni vururum” diyerek İsmet İnönü’ye yol açmıştı.

Daha sonra Zafer Anıtı önünde İmran Öktem için iki dakikalık saygı duruşu yapılmış ve 27 Mayıs Derneği’nden Taylan Benli burada yaptığı konuşmada: “Bugünkü hadiseleri yaratanlar Derviş Vahdeti’nin torunları, Said Nursi’nin çömezleridir, onlara çanak tutan yöneticilerdir. Biz Ulusal Kurtuluş savaşını verecek olan devrimciler, Atatürk’ün huzurunda onlara layık oldukları dersi veriyoruz ve vereceğiz” demiştir. Konuşma esnasında da protestolar devam etmiş ve gruplar içerisinde arbede yaşanmıştı.

Olayların sonrasında yakalanan 13 kişiden 9 tanesi “ölünün naaşına hakaret suçundan” yargılanmak üzere tutuklanmış, 4 kişi ise serbest bırakılmıştır. Cenaze namazını kıldırmayan imam Ali Güran içinse “Musalla taşına gelen bir cenazenin namazını kıldırmayan imam, görevini ihmal değil suiistimal etmiştir, hakkında gerekli tahkikat yapılacak ve gereken ceza verilecektir.” Şeklinde sorumlu Bakanlıkça açıklama yapılmıştı.

İsmet İnönü olaylar hakkında, Her manasıyla kesin oranda bir 31 Mart Vakası‘dır derken, Başbakan Süleyman Demirel de “Hadise gayet üzücüdür” şekilinde konuşmuştu. İşin garibi, Başbakan Demirel Yargıtay Başkanı’nın cenazesine gitmemiştir. Olayla alakalı Meclis’e verilen soru önergesi üzerine yaptığı konuşmada, “hadiselerin bir irtica hareketi olarak değerlendirilemeyeceğini” söylemiştir. İnönü’yü koruyan general için de “Hiç kimse kendisine verilmeyen bir görevi üstlenemez” diye tepki göstermişti. 7 Mayıs’ta, töreni engellemek isteyen bireyleri ve onların koruyucularını protesto etmek için Ankara’da, Anıtkabir’de sona eren bir yürüyüş yapılmıştı.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script