İskilipli Atıf Hoca Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

İskilipli Atıf Hoca kimdir?, İskilipli Atıf Hoca kaç yaşında?, İskilipli Atıf Hoca evi nerede?, İskilipli Atıf Hoca nerelidir? İskilipli Atıf Hoca ev adresi?, İskilipli Atıf Hoca kaç yaşında?, İskilipli Atıf Hoca nerede oturuyor?, İskilipli Atıf Hoca nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için İskilipli Atıf Hoca hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. ??.??.187504.Şubat.1926 senesinde doğan İskilipli Atıf Hoca şu an için 51 yaşında ve burcundandır. İskilipli Atıf Hoca doğum yeri ise Tophane köyü, İskilip, ÇorumAnkara olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Din Adamı olarak devam ettirmektedir.

İskilipli Atıf Hoca Kimdir? – İskilipli Atıf Hoca Evi Nerede? – İskilipli Atıf Hoca Nerede Oturuyor?

İskilipli Atıf Hoca Kimdir?, evi nerede?

Din adamı, din âlimi ve yazarı.

İskilipli Atıf Hoca, 1875 senesinde Çorum iline bağlı bir ilçe olan İskilip’in Tophane köyünde doğmuştur. Tam adı İskilipli Mehmed Âtıf Hoca’dır. Babası Akkoyunlu aşiretinin İmamoğulları ailesinden gelen Hasan Kethüdaoğlu Mehmed Ali Ağa, annesi Mekke‘den göç etmiş, Arap Ben-î Hattab aşiretinden Nazlı Hanım’dır. Altı aylıkken öksüz kalan Mehmed Atıf dedesi Hasan Kethüda tarafından büyütüldü. İlk dinî bilgileri köyde köy imamının yanında öğrendi. 1891 ve 1892 senelerında iki sene İskilip’de kalarak İskilip’te müderrislik yapan Hoca Abdullah Efendi’nin yanında eğitim hayatına devam etti. 1893 senesinin Nisan ayında İstanbul’a giderek medresede okumaya başladı. 1902’de medrese tahsilini bitirdi ve aynı yıl açılan ruûs imtihanına girerek “İstanbul müderrisliği”ni kazandı, ertesi yıl Fâtih Camii’nde ders vermeye başladı.

Aynı zamanda 1902 senesinde Darülfünun (İstanbul Üniversitesi) ilahiyat Fafültesine girdi. İskilipli Atıf Hoca, 1904 senesinde aslen Safranbolulu olan Fatma Zahide Hanım ile evlendi. 1905 senesinde fakülteyi bitirip Kabataş Lisesi Arapça öğretmenliğine tayin edildi. Burada görev yaparken Meşîhat-ı İslâmiyye Dairesi’nde bulunan dersiamların mağduriyetini giderme hususunda yaptığı çalışmalar üzerine Şeyhülislam tarafından Bodrum‘a sürüldü. Burada da para toplarken ihbar edilmesi üzerine Kırımlı İbrahim Tâli Efendi’nin pasaportu ile 1906 senesinde Kırım‘a kaçtı. Kırım’dan Varşova‘ya kadar giden İskilipli Atıf Hoca Temmuz 1908 ayında II. Meşrutiyetin ilânından bir hafta Önce İstanbul‘a döndü.

1910 senesinde medâris müfettişliğine getirildi. Bunun yanında Sebüürreşad ve Beyânül-hak’ta yazılar yazdı. Donanma Cemiyeti yararına kaleme aldığı Nazar-ı Şerîatte Kuvve-i Berriyye ve Bahriyye’nin Ehemmiyet ve Vücûbu adlı eseri bundan dolayı takdirname aldı. Âtıf Hoca’nın yazıları en fazla Beyanül’l-hak, Sebilürreşat, Mahfel mecmuaları ile Alemdar gazetesinde çıkmıştır. Sebilürreşat mecmuasında Mehmet Akif Ersoy, Bediüzzaman Said Nursi, Ahıskalı Ali Haydar, Eşref Sencer Kuşçubaşı ve Eşref Edip ile istişarelerde bulunurdu.

1909 senesinde 31 Mart vakasında bir gazetede çıkan yazısından dolayı bir hafta tutuklu kaldı. 31 Mart Olayı olarak anılan ayaklanmanın bastırılmasında ve Abdülhamit II‘in tahttan indirilmesinde rol oynamış olan Mahmud Şevket Paşa’nın 11 Haziran 1913 tarihinde uğradığı silahlı saldırı sonucu yaşamını kaybettirülmesi olayına dahil olduğu gerekçesiyle Sinop‘a sürüldü. Sürgünde halka vaaz vermesi ve talebelere ders vermesi yasaklanır. Çorum, Boğazlıyan ve Sungurlu’da ortalama bir buçuk yıl kadar sürgün hayatı yaşadı. Daha sonra yanlışlık olduğu söylenerek serbest bırakıldı ve İstanbul‘a döndü.

İstanbul‘a döndükten sonra 4 yıl görev alamadı. 1918 senesinden sonra Dârü’l-hilâfeti’l-aliyye Medresesi kısm-ı âlî tefsîr-i şerîf ve Medresetü’l-kudât’ta hikmet-i teşriiyye müderrisliğine tayin edildi. 1 Ocak 1919’da da İbtidâ-i Dâhil Medresesi umum müdürlüğü idarî görevine getirildi.

15 Şubat 1919‘da kurulan Cemiyet-i Müderrisin‘in Mustafa Sabri Efendi, Mustafa Saffet Efendi ve Bediüzzaman Said Nursi ile kurucuları içerisinde yer aldı, ikinci başkan oldu. Cemiyet, 24 Kasım 1919’da genel kurul toplantısında alınan karar gereğince Teâlî-i İslâm Cemiyeti adını aldı ve Mustafa Sabri Efendi’nin şeyhülislâmlık makamına tayini üzerine başkanlığa İskilipli Atıf Hoca getirildi.

Cemiyet, ilk olarak İzmir‘in Yunanlılar tarafından işgalini protesto eden bir beyanname yayımladı. İskilipli, işgal kuvvetlerine ve yeni bir tehlike olarak yaşanan Bolşevizm’e karşı olan beyannamelere de imza attı. Cemiyet kurtuluş olarak halifeye bağlı kalmayı, halifeliği kurtarmayı esas almıştı. Çünkü halifelik cemiyete göre İslam’ı ve Müslümanları temsil eden bir makamdı. Halifeliğin işgal kuvvetlerin hakimiyetine geçmesi Müslümanlar için bir felaket olurdu, bu sebeple işgalcilere karşı Müslümanlar halifelik şemsiyesi altında tek vücut olmalıydılar. Anadolu’nun çeşitli merkezlerinde şubeleri açılan Teâlî-i İslâm Cemiyeti birden fazla kitap bastırarak dağıttı ve köylü çocuklarının bilgilendirilmelerine öncülük etti, bunun bunun yanında bir ilmihal ile İslâm tarihi kitabı hazırlattı.

1922 senesinde Alemdar ve Mahfil gibi gazete ve dergilerde yazılar yazdı.

1924 senesinde yazıp Maarif Vekâleti’nin ruhsatı ile bastırdığı Frenk Mukallidliği ve Şapka adlı risalesi yüzünden şapka yasasına muhalefetten dolayı 7 Aralık 1925 tarihinde tutuklandı ve Ankaraİstiklâl Mahkemesi tarafından Giresun‘a sevkedildi. Âtıf Hoca kitabında özetle “Gayrimüslimi taklit şeriat nazarında caiz değildir.” diyordu.

Ankara, İstiklâl Mahkemesi Of, Erzurum, Rize vb. yörelerdeki şapka yasasına aykırı hareketlerle ilgisi olup olmadığını araştırdı. Söz konusu eserini, alakalı kanunun çıkmasından ortalama bir buçuk yıl önce yazmış olması ve suçunun sabit görülmemesi üzerine berat ettiyse de çok geçmeden İskilipli Atıf’ın, söz konusu kitabını, özellikle şapka karşıtı isyanların çıktığı bölgelere el altından dağıttığı anlaşılınca serbest bırakılmayarak İstanbul‘a getirildi, oradan da tekrar Ankara‘ya gönderildi.

1926 yılı başlarından beri Ankara İstiklâl Mahkemesi tarafından tutuklu olarak İskilipli Atıf, şapka karşıtı kitap yazmaktan değil, yazdığı bu kitabı –kitabın toplatılması ve satılmaması kararına rağmen- özellikle isyan çıkan bölgelere gönderip halkı Cumhuriyete karşı isyana ve irticaya teşvikten ve başkanı olduğu cemiyetin Milli Mücadele’deki ihanet bildirilerinden yargılandı. Savcı Necip Ali’nin iddia makamı olarak istediği üç yıllık kürek cezasına karşılık mahkeme heyetince idama mahkûm edildi. İskilipli Atıf Hoca, şapka inkılabında “halkı isyan ve irticaya teşvik” ettiği için ve Milli Mücadele’de başkanı olduğu Teali İslam Cemiyeti‘nin “ihanet bildirilerinden” dolayı, Ceza Kanunu’nun 55. Maddesi gereğince “anayasayı tağyir” suçuyla “vatana ihanetten ” 4 Şubat 1926’da Ankara‘da Eski Meclis binası yakınlarındaki Karaoğlan Çarşısı’nda Babaeski müftüsü Ali Rızâ Efendi ile beraber idam edildi.

İskilipli Atıf Hoca, 4 Şubat 1926 senesinde Ankara’da 51 yaşında idam edilmesi neticesinde ölmüştür.

İskilipli Atıf Hoca, 1904 senesinde aslen Safranbolulu olan Fatma Zahide Hanım ile evlendi. Ayşe Melahat adında bir kızı vardı.

Kitapları :
Mîrât-ül İslâm
İslâm Yolu
İslâm Çığırı
Dîn-i İslâm’da Men-i Müskirât
Nazar-ı Şeriatta Kuvve-i Berriye ve Bahriyye
Tesettür-ü Şer’î
Muâyenet-üt Talebe
Medeniyyet-i Şer’iyye

Frenk Mukallitliği ve Şapka

İskilipli Atıf Hoca, başkanlığındaki Teali İslam Cemiyetinin hazırladığı ihanet bildirisi 30 Ağustos 1920 tarihinde Yunan uçaklarıyla Anadolu’ya halkın üzerine atıldı. Bu ihanet bildirisinin bazı bölümleri aynen şöyle:

“Anadolu’nun masum ve mazlum ahalisine…”

Birinci Dünya Savaşı‘na katıldılar; yediler, içtiler, çaldılar, keyif ettiler, kalan herkes yaşamını kaybetti, sefalet, acılar çekti. İmparatorluk parçalandı. Şimdi de Anadolu’da Mustafa Kemal ve Kuvayı Milliye maskaraları çıktı…”

“Yazık, bin kere yazık ki gerek harp içinde ve gerek Mütarekeden sonra memleket, bunların fitne ve fesadı uğruna milyonlarca evladını telef ediyor da Talat, Enver, Cemal, Mustafa Kemal vesaire gibi beş on eşkıyanın vücudunu yok etmek için icap eden küçük fedakarlığı göze aldırmayarak memleketi ve kendilerini ebedi tehlikeden kurtarmak ve selamete çıkarmak yolunu idrak edemedi ve hâlâ edemiyor.”

“Millet aldanıyor, aldatılıyor. (…) Kendisini hâlâ aldatmaya çalışan heriflere diyemiyor ki, ‘Ey hainler! Ey Allah’tan korkmayan ve Peygamber’den haya etmeyen mahluklar; savaştınız, başımızı bin türlü belalara soktunuz, mağlup oldunuz, bizi de o yolda mahv ve perişan etiniz. (…)”

İngiltere ve Fransa gibi muazzam ve muntazam devletlere meydan okuyorlar. Bundan dolayı İngilizleri kızdırıp üzerimize Yunanları musallat ettiler. (…) Bir taraftan Yunanlarla savaşıp diğer taraftan kaçıyorlar. (…) Düşünmüyorsunuz ki, Yunanlara fazla zayiat verdirmek bile bundan sonra bizim için hayırlı ve menfaatli bir şey olmaz.”

“Hem, sizler, ey yalancı ve deni şakiler! Kendi memleketinize karşı ecnebi milletlerden hiçbirinin yapmadığı eşkıyalık ve kötülükleri yapıp, milleti, memleket eşrafını, ulemasını asıp keserek, mallarını yağmalarken kendinize ne hakla, ne yüzle, ne utanmazlıkla Kuvayı Milliye namını veriyorsunuz? Milleti yaşamını kaybettirerek, mahvederek milletin hukukunu koruyacaksınız, öyle mi?”

“Bu bagileri, bu asileri, bu eşkıyaları olabilecek olduğu kadar az zaman içinde yakalayıp yok etmek hepimiz için bir farzdır.”

“Ey kahraman askerler! Savaş senelerında sizi cephe cephe sürükleyen ve aç susuz süründüren ve din kardeşlerinizin, hemşehrilerinizin boş yere ölmesine neden olan birkaç kişi içerisinde Mustafa Kemal, Ali Fuat, Bekir Sami gibi zalimler de var idi. (…) Bugün yine o eşkıyalar, bagilerdir ki, elleri birtakım yetimlerin, dul kadınların kanlarına bulandığı halde kalbinize sokularak sizi mahvetmek, evlatlarınızı yetim, eşlerinizi dul bırakmak ve servet ve saadetinizi tamamiyle çalmak için şeytanın dahi aklına gelmeyen hile ve desiselere başvuruyorlar. Siz, bu zalimlerin cinayetlerine daha ne kadar göz yumacaksınız? Elinize aldığınız fetvayı şerif ki Allah’ın emridir, okuduğunuz hattı münif ki halifemizin, padişahımızın bir fermanıdır. Siz, Allah’ın emrine, halifenin fermanına uyarak bu canileri, bu katil canavarları, daha ziyade yaşatmamakla memur ve mükellefsiniz. Şu alçaklar ve hempaları, bu cinayetleri hep sizin sayenizde yapıyor. Bunların vücutlarını tamamiyle dünya çapından kaldırmak, beşeriyet için, Müslümanlık için bir farz olmuştur. (…) Askerler, bu kadar uyuduğunuz artık yeter, bu zalimlere alet olduğunuz artık yeter…”
Kaynak:Bilgisayfam.net

porno izle cm to inches
bestnich altyazılı porno porno nulled script