İsmail Safa Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

İsmail Safa kimdir?, İsmail Safa kaç yaşında?, İsmail Safa evi nerede?, İsmail Safa nerelidir? İsmail Safa ev adresi?, İsmail Safa kaç yaşında?, İsmail Safa nerede oturuyor?, İsmail Safa nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için İsmail Safa hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 21.Mart.186724.Mart.1901 senesinde doğan İsmail Safa şu an için 34 yaşında ve Koç burcundandır. İsmail Safa doğum yeri ise Mekke, Suudi ArabistanSivas olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise YazarŞair olarak devam ettirmektedir.

İsmail Safa Kimdir? – İsmail Safa Evi Nerede? – İsmail Safa Nerede Oturuyor?

İsmail Safa Kimdir?, evi nerede?

Muallim Naci‘nin “Şair-i maderzad” (anadan doğma şair) dediği İsmail Safa içli şiirleriyle tanındı ve Tanzimat’tan Servet-i Fünûn dönemine geçiş dönemi şairlerindendir.

İsmail Safa, 21 Mart 1867 tarihinde Mekke, Suudi Arabistan’da doğmuştur. Dedesi Trabzonlu bir tacir olan İsmail Safa, babası ise şiirler de yazmış olan Mehmed Behçet Efendi’dir. Anne tarafından aile soyu Fatih Sultan Mehmed‘in hocası Akşemseddin‘e kadar ulaşan İsmail Safa, babasının görevi esnasında 1867’de Mekke’de dünyaya geldi. Annesini altı yaşında, babasını ise on bir yaşında kaybetti. 1878’de kardeşleri ile birlikte Mekke’den İstanbul’a geldi. Aile büyüklerinin yardımıyla, erkek kardeşleri Ahmed Vefa (1869-1901) ve Ali Kâmi Akyüz (1871-1945) ile Darüşşafaka‘ya kayıt edildiler. Okulda başarılı bir öğrenci olmasına rağmen, öte yandan öksüz olmanın getirdiği hüzün, diğer yandan kardeşlerinin kendisine yüklediği sorumluluk, o senelerın sıkıntılar içinde geçmesine yol açtı.

1886 senesinde Darüşşafaka’yı bitirerek Evkaf Nezareti’nde bir memuriyete girdi. Az bir zaman sonra da İstanbul Telgrafhanesi muhabere memuru oldu, 1887 senesinde da ‘Mekteb-i İdâdî-i Mülkî’ son sınıf edebiyat öğretmenliğine getirildi. Ardından 1890 senesinde Meclis kaleminde vazifeye başladı. Bunun yanında 1893 senesinde veremden ölen ilk eşi Refia Hanım’ın kaybı, şairi derinden etkiledi.

İkinci evliliğinin hemen sonrasında, 1895’te bu kez kendisi verem hastalığına yakayı ele verdi. Doktorların önerisi ile Midilli‘ye hava değişimine gitti. İstanbul’a dönüşünde hastalığının iyileştiği düşüncesindeydi.

İsmail Safa, Abdülhamit II baskısına cephe alan o dönemin aydınlarındandır. Kendi görüşünde olan Ubeydullah Bey, Hüseyin Siret, Tevfik Fikret, Abdullah Cevdet gibi dostlarıyla sık sık toplantılar yapıyordu. O günlerde yazdığı “Ey Halk Uyan” ve “Sultan Hamid’e” adlı şiirleri büyük ilgi, bir o kadar da tepki uyandırdı. Diğer dostları gibi o da, devlet yönetimi tarafından devamlı gözaltında tutuldu.

Sonunda 29 Nisan 1900 tarihinde Sivas’ta bir anlamda sürgün olarak bir vazifeye atandı. Bu yaşamın getirdiği sıkıntıların üzerine şair, o tarihlerde kızları Selma ve Ulya’yı kısa aralıklarla kaybeder. Acılarını ilk eşinden dünyaya gözlerini açan Selâmi Safa, ikinci eşinden dünyaya gözlerini açan İlhami Safa ve Peyami Safa ile dindirmeye çalışır.

Bu sıkıntılar üzerine hastalığı yeniden ortaya çıkar ve 24 Mart 1901 tarihinde Sivas’ta vefat eder. “Garipler Mezarlığı”‘na gömülür. Ancak, sonraki senelerda, bir dönem Sivas milletvekilliği yapmış olan Ziya Başar‘ın çabalarıyla cenazesi Garipler Mezarlığı’ndan alınarak, Paşa Camisi Mezarlığı’na aktarılır. Bir süre sonra bu kez Paşa Camisi’nin yıkımına karar verilmesiyle, aynı senelerda Sivas Lisesi’nde öğretmenlik yapmakta olan, halkbilimci Eflatun Cem Güney’in çabaları ile cenazenin yeri ikinci defa değiştirilerek Ali Ağa Camisi Mezarlığı’na gömülür.

İsmail Safa, hiçbir eskilik ve yenilik iddiası taşımadan, bu hususta esaslı bir fark gözetmeden eserler meydana getirmiş olan bir şâirdir. Bunun içindir ki şiirlerinde hem eskilik, hem de yenilik fanatiklerinın tatmin kalabilecekleri özellikler görülür, ilk yazıları, Tanzimat edebiyatının son dönemine rastlar. Bu dönemin eskilik – yenilik kavgalarına – iki tarafı da kırmayacak biçimde – hafif dokunmalarla karışmış, her iki tarafın da iyi yönlerini görmeğe çalışmıştır. Çok hisli, nazik ve alçak gönüllü oluşu da başka hareket etmesine zaten engeldi. Vezine, kafiyeye ve dilin kaidelerine gösterdiği bağlılıkla o devrin eskilik fanatiklerina temayül ettiği hâlde, anlayışça yeni şiiri tercih etmiş gibidir. Esasen yakın dostluklarını da çok, yeni edebiyatın genç mensupları ile kurmuş yer alıyordu.

Tanzimat’tan Servet-i Fünûn edebiyatına geçiş dönemi şairlerinden olan İsmail Safa daha çok Muallim Naci, Recaizade Mahmut Ekrem ve Abdülhak Hamit Tarhan etkileri taşıyan içli ve lirik şiirleriyle tabiat, aşk, aile, Allah, kâinat ve ölüm temalarını işledi.

Yazar Peyami Safa ve gazeteci İlhami Safa’nın babasıdır. Zaman zaman “Kâmil” takma adıyla da şiir ve yazılar yazmıştır.

Muallim Naci‘nin “Şair-i maderzad” (anadan doğma şair) dediği İsmail Safa içli şiirleriyle tanındı ve Tanzimat’tan Servet-i Fünûn dönemine geçiş dönemi şairlerindendir.

İsmail Safa, 24 Mart 1901 tarihinde Sivas’da 34 yaşında verem hastalığından ölmüştür.

Şiir kitapları:
1889 – Sünühat
1891 – Huz mâ Safâ
1891 – Mağdûre-i Sevdâ
1895 – Mevlid-i Peder-i Ziyâret
1896 – Mensiyyât
1912 – Hissiyât (Ölümünden sonra)
1912 – İntâk-ı Hakk’ın Tahmisi (Ölümünden sonra)

Edebi eleştiri kitapları:
1897 – Mülâhazat-ı Edebiyye
1913 – Muhâkemât-ı Edebiyye (Ölümünden sonra)

Çeviri:
Vehâmetli Sevdâlar (Kardeşi Ahmed Vefa ile birlikte, Emmanuel Gonzales’ten çeviri)

Eserleri:

1. Sünûhât (İstanbul 1306, 1328).
Terciibend şeklindeki eser on bendden meydana gelmektedir. Dağınık hâtıra, üzüntü ve özlemlerle tabiat-insan, Allah-tabiat, çalışkanlık, sıhhat, aklın âcizliği ve hayat gibi temaların işlendiği eserde güzel mısra yok denecek kadar azdır. Bundan dolayı şair tenkit edilmiştir.

2. Huz Mâ-Safâ (İstanbul 1308).
İki bölümden oluşan eserin ilk bölümünde babası Mehmed Behçet Efendi’nin, II. bölümde kendisinin şiirleri bulunmaktadır. Kitabın mukaddimesinde Mehmed Behçet Efendi’nin şairliği ve şahsiyeti hakkında bilgi verilmiştir. Eser düzenlenişi yönünden bir divançeyi andırır. Dinî şiirlerle çocukluk senelerını ve Mekke topraklarına hasretini dile getiren şiirlerin bunun yanında aşk, tabiat ve fânilik temalarının işlendiği manzumelerden oluşan Huz Mâ-Safâ Muallim Nâci tarafından övülmüştür.

3. Mağdûre-i Sevdâ (İstanbul 1308, 1328).
274 beyitlik manzume 34. sayfaya kadar mesnevi, daha sonra gazel şeklindedir.
Abdülhak Hamit Tarhan’ın Kahbe yahud Bir Sefîlenin Hasbıhâli’ne nazîre olan ve monolog tarzında yazılan eserde sevdiği erkek tarafından aldatılan bir kadının acıları dile getirilmektedir.

4. Mevlid-i Pederi Ziyâret (İstanbul 1312).
Şairin, kardeşi Ahmed Vefâ ile birlikte babasının doğum yeri olan Trabzon’a yaptıkları seyahati anlatan eserde babasının hayatına ait bilgiler de bulunmaktadır.

5. Mensiyyât (İstanbul 1312, 1328).
Tevfik Fikret’e ithaf edilen eserde şairin 1890-1896 senelerı içerisinde çeşitli dergilerde paylaştığı şiirler bulunmaktadır.

6. Mülâhazât-ı Edebiyye (İstanbul 1314).
Eserde sanatın menşei, sanat ve güzellik, sanatçının özellikleri, üslûp kaideleri, hitabetin unsurları vb. konular ele alınmıştır. Düzenlenişi ve ihtiva ettiği fikirler yönünden Recaizade Mahmut Ekrem’in Ta‘lîm-i Edebiyyât’ına benzer.

7. Hissiyât (İstanbul 1328).
Şairin ölümünden sonra bastırılan eserin başında Ali Kâmi’nin “Merhum İsmâil Safâ Bey’in Tercüme-i Hâli” başlıklı bir makalesi bulunmaktadır. Çoğu 1896 senesinden sonra yazılan şiirlerden oluşan Hissiyât’ta dinî ve 1897 Türk-Yunan savaşıyla alakalı millî şiirlere de yer verilmiştir.

8. İntâk-ı Hakk’ın Tahmîsi (İstanbul 1328).
Damad Mahmud Celâleddin Paşa’nın İntâk-ı Hak adlı hiciv manzumesinin tahmîsidir.

9. Muhâkemât-ı Edebiyye (İstanbul 1329).
Şairin ölümünden sonra yayımlanan kitapta on sekiz makale mevcuttur. Bu makalelerde daha çok şiirle alakalı konulara temas edilmekte ve devrin muhtelif şairlerinin şiirleri eleştirilmektedir.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script