Kanuni Sultan Süleyman Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Kanuni Sultan Süleyman kimdir?, Kanuni Sultan Süleyman kaç yaşında?, Kanuni Sultan Süleyman evi nerede?, Kanuni Sultan Süleyman nerelidir? Kanuni Sultan Süleyman ev adresi?, Kanuni Sultan Süleyman kaç yaşında?, Kanuni Sultan Süleyman nerede oturuyor?, Kanuni Sultan Süleyman nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Kanuni Sultan Süleyman hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 27.Nisan.149507.Eylül.1566 senesinde doğan Kanuni Sultan Süleyman şu an için 71 yaşında ve Boğa burcundandır. Kanuni Sultan Süleyman doğum yeri ise TrabzonMacaristan olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Padişah olarak devam ettirmektedir.

Kanuni Sultan Süleyman Kimdir? – Kanuni Sultan Süleyman Evi Nerede? – Kanuni Sultan Süleyman Nerede Oturuyor?

Kanuni Sultan Süleyman Kimdir?, evi nerede?

Kanuni Sultan Süleyman, 10.Osmanlı Padişahı. 46 yıllık padişahlık zamanında Türk hakimiyeti doruk noktasına ulaşırken, Osmanlı en yüksek dönemini yaşadı.

27 Nisan1495 tarihinde Trabzon‘da dünyaya gözlerini açan Kanuni’nin babası Yavuz Sultan Selim, annesi de Hafsa Hatun‘du. Babası tarafından küçük yaşlarından beri yetiştirilmeye başlanan Kanuni, çok iyi bir tahsil gördü. İlk eğitimini annesinden ve babaannesi Gülbahar Hatun‘dan alan Kanuni, yedi yaşına gelince öğrenimine devam etmesi için İstanbul‘a, dedesi Sultan II. Bayezid‘in yanına gönderildi. Süleyman, İstanbul’da Karakızoğlu Hayreddin Hızır Efendi‘den aldığı tarih, fen, edebiyat ve din derslerinin bunun yanında, savaş teknikleri hususunda da öğrenim görüyordu.

Birkaç sene babası Yavuz Sultan Selim’in yanında kalan Şehzade Süleyman, 1509’da kanunlar gereği sfakat istemesi üzerine, önce Şarki Karahisar‘a oradan da Bolu, kısa bir süre sonra da annesinin doğum yeri olan Kırım’daki, Kefe sfakatbeyliğine atandı.

Yavuz Sultan Selim’in 1512‘de tahta geçmesi üzerine İstanbul’a çağırılan ve babasının kardeşleriyle mücadeleleri esnasında İstanbul’da kalarak babasına yardım eden Süleyman, bu zaman içinde Saruhan sfakatbeyliği de yaptı. Yavuz Sultan Selim’in ölümü üzerine, 30 Eylül1520‘de 25 yaşındayken Osmanlı tahtına geçen ve kardeşleri içerisinde tek erkek çocuk kendisi olduğu için tahta geçişi kolay ve kavgasız olan Süleyman, hükümdar olmasından bir yıl sonra Belgrad‘ı Osmanlı topraklarına kattı.

Babasının yaptığı yeniliklerle sağlamlaşmış temeller üzerinde duran bir devletin başına geçen Kanuni, iç bunalımlarla çok uğraşmasına gerek kalmadan Batı dünyasını inceleme ve Osmanlı’yı gözlemlerine dayanarak geliştirme fırsatını buldu.

Yavuz Sultan Selim zamanında Mısır‘ın alınmasının sonrasında, Şam Valisi olarak atanan Canbirdi Gazeli‘nin çıkardığı ilk isyanla başlayan bir dizi isyanı kontrol altına almaya çalışan Kanuni, amacı Memlük Devleti’ni yeniden kurmak olan Canbirdi Gazeli’yi, Ocak1521’de Dulkadiroğulları’ndan Şehsuvaroğlu Ali Bey komutasındaki Osmanlı kuvvetleriyle bozguna uğratılarak yakalattı ve idam ettirdi. Takip eden senelerda yine Mısır’da sadrazamlık hakkının kendisinde olması gerektiğini savunan Ahmet Paşa, Anadolu‘da Safeviler‘in desteğiyle yaşanan Kalender Çelebi ve 1527’de vergi sistemini bahane ederek ayaklanan Baba Zünnun isyanlarıyla uğraşan, Kanuni Sultan Süleyman, çıkarılan bütün isyanları başarıyla bastırıldı.

Kanuni zamanında Avrupa‘nın en güçlü devleti olan Roma-Germen İmparatorluğu hükümdarı Şarlken, Macaristan‘a hakim olabilmek maksadıyla, Macar Kralı II.Lui ile yakın ilişkilere sahipti. II. Lui, Şarlken’e güvenerek vergilerini ödemiyor ve kendisine gönderilen Osmanlı elçilerini yaşamını kaybettirtüyordu. Bunun üzerine, Kanuni harekete geçti ve Belgrad, karadan ve Tuna Irmağı’ndan kuşatıldı. 29 Ağustos1521’de ele geçirilen şehre, Belgrad Muhafızı olarak Balı Paşa getirildi. Kanuni Sultan Süleyman’ın ilk fethi olan bu olay sonrasında, İstanbul’a gönderilen bazı Belgrad’lılar kurulan Belgrad köyüne yerleştirildi. Belgrad’ın fethinin mühim olmasının bir başka sebebi de bundan sonraki seferler yönünden, Osmanlı’nın Avrupa’ya açılan en büyük kapısı olmasıydı.

Alman İmparatoru Şarlken’in, fikirlerine karşı çıkan Fransa Kralı François‘yı esir almasının sonrasında, François’nın annesi Düşes Dangolen’in yardım istemesi üzerine, Barbaros Hayreddin Paşa’yı Fransa’nın Akdeniz kıyısındaki Nice şehrine gönderen Kanuni, Şarlken’in donanmasını alt ederek, hem Fransa’yı hem de Fransız Kralı’nı kurtardı.

Daha sonra François’nın da baskılarıyla Şarlken’e karşı savaş açmaya karar veren Kanuni, orduyu Tuna Nehri’nden geçirerek Macaristan’a soktu. 29 Ağustos1526 tarihinde I. Viyana Kuşatması’nın sonrasında Macar ordusuyla Mohaç‘ta yapılan savaş sonunda Budin alındı. Macaristan Osmanlı topraklarına katıldı ve başına Macar soylularından Jan Zapolya getirildi.

Macaristan’ın fethi, Osmanlı’yı Avusturya ile yüz yüze getirdi. Macaristan’ın Osmanlı hakimiyetine girmesini istemeyen Avusturya Dükü Ferdinand’ın, Şarlken’in de desteğiyle Jan Zapolya’yı tanımayarak ve Budin’e girmesinin sonrasında karşı sefere çıkan Kanuni, Budin’i geri aldı. Tekrar savaşa girmeyi göze almayan Ferdinand ve Şarlken’in Avusturya’nın başkenti Viyana‘ya çekilmelerinin sonrasında 26 Eylül1529 tarihinde Viyana kuşatıldı. Ancak kış mevsimine girilmesi sebebiyle 16 Ekim’de kuşatma kaldırıldı. Osmanlı’nın, Viyana kuşatmasından bir sonuç elde edememesine rağmen, Macaristan’daki durumunu güçlendirmesinin ve Avrupa’nın karşı saldırı yapmasını engellemesinin sonrasında, Kanuni’ye bir elçi göndererek, vergi karşılığında Macaristan’ın kendisine verilmesi isteğinin kabul edilmemesi neticesinde Ferdinand Budin’i kuşattı.

Bunun üzerine Almanya seferine çıkan ve Budin’i geri alıp Estergon‘a kadar ilerleyen Osmanlı ordusu, Avusturya ve Almanya içlerine akınlar düzenledi. Yedi ay süren Almanya seferi esnasında Avusturya’da birden çok kasaba, şehir ve kale fethedildi. Fetihlerin sonrasında Ferdinand’ın barış istemesi neticesinde 22 Temmuz1533 tarihinde imzalanan İstanbul Antlaşması ile bir süreliğine Ferdinand ve Şarlken’in hem Macaristan hem de tüm Avrupa’yı ele geçirme çabalarının önüne geçilmiş oldu. Ancak Ferdinand’ın Macaristan’dan vazgeçmeye niyetli değildi. Ferdinand’ın Budin’i tekrar kuşatmasının sonrasında 1540 senesinde Macaristan seferine çıkan ve Budin’e giren Kanuni’nin, Sigismund‘u Erdel Beyliği‘ne ataması ve Macaristan’ı Osmanlı Devleti’ne bağlı Budin eyaleti haline getirmesinin sonrasında Süleyman Paşa bu bölgenin beylerbeyliğine atandı. Avusturya’nın elinde yalnızca Kuzey Macaristan’ın kaldığı bu sefer sonrasında, Osmanlı-Macaristan, Almanya, Avusturya ilişkileri Kanuni’nin ölümüne kadar devam etti.

Kanuni Sultan Süleyman’ın Avrupa’ya yönelmesini değerlendirmek isteyen Safevi Devleti, doğuda Osmanlı İmparatorluğu için tehlike yaratmaya başladı. Avrupa’da İstanbul Antlaşması’yla geçici de olsa barışı sağlamasının ardınan, İran üzerine ilk seferine çıkan ve Azerbaycan, Tebriz ve Hamedan’ı alan Kanuni, Irakeyn seferiyle de 1534 senesinde Bağdat’ı ele geçirdi.

Kanuni’nin Avusturya’ya sefer düzenlemesinden yararlanmak isteyen Safevi Şahı Tahmasb’ın, kardeşinin Osmanlılar’a sığınmasını öne sürerek, Tebriz, Nahçıvan ve Van‘ı ele geçirmesi üzerine Kanuni, ikinci kez İran’a sefer düzenledi. 1548’de seferden Van ve Tebriz geri alınmış olarak dönüldü. 1553 senesinde tekrar saldırıya geçen Safeviler, Doğu Anadolu‘da ilerleyerek Muş‘a kadar gelip, Erzurum‘u kuşattılar. Bu olay üzerine üçüncü İran seferine çıkan Kanuni’nin, Revan, Nahçıvan ve Karabağ‘ı almasının sonrasında Şah Tahmasb’ın isteği üzerine barış yapıldı ve 1555’de Amasya Antlaşması imzalandı. Osmanlı İmparatorluğu ve İran içerisinde yapılan ilk resmi antlaşma özelliğini taşıyan antlaşma aracılığıyla, Yavuz Sultan Selim zamanından beri devam eden İran problemi çözüme kavuşurken, Doğu Anadolu, Tebriz ve Bağdat Osmanlı hakimiyetinde kaldı.

Denizciliğe önem verilen Kanuni zamanında Rodos Adası, St Jean Şövalyeleri’nin elindeydi. Korsanlık yaparak denizlerde huzuru bozan ve Türk donanmasına zarar veren Şövalyeler’i durdurmak için 1522 senesinde gerçekleştirilen seferle Rodos ele geçirildi.

Cezayir’in 1516‘da Baba Oruç ve kardeşi Barbaros Hayreddin Paşa tarafından İspanyollar’dan alınmasının ve 1518 senesinde Barbaros Hayreddin’in, Cezayir’in başına geçmesinin sonrasında Kanuni, 1533 senesinde Barbaros Hayreddin Paşa’yı İstanbul’a çağırarak Kaptan-ı Derya‘lığa getirdi. Böylelikle, Cezayir Osmanlı topraklarına katılmış oldu. Osmanlı Donanması’nın başına geçen Barbaros, daha sonra Ege Denizi‘nde Venedik’lilerin elinde bulunan adaları aldı. Osmanlı Devleti tarihine geçmiş denizcilerden biri olan, Kaptan-ı Derya Barbaros Hayreddin Paşa, Kuzey Afrika‘yı da ele geçirdi.

Osmanlılar’ın Akdeniz’de kuvvetlenmeleri ve tüm Ege denizine hükmetmeleri Avrupa’yı harekete geçirirken, devam eden Avusturya ve Macaristan seferleri büyük bir Haçlı donanması hazırlanmasına yol açtı. Venedik ve Ceneviz‘liler dışında Malta, Portekiz ve İspanya‘ya ait gemilerin de bulunduğu Andrea Doria komutasındaki Haçlı donanmasıyla, 27 Eylül1538‘de Preveze Körfezi‘nde yapılan savaşta, Barbaros Hayreddin Paşa komutasındaki Osmanlı donanması büyük bir zafer elde etti. Tarihe Preveze Deniz Zaferi olarak geçen bu savaş sonunda, Akdeniz’in hakimiyeti tamamiyle Osmanlı’nın eline geçti.

1541’de Haçlı donanması Cezayir’e saldırdıysa da Osmanlı donanması karşısında bozguna uğradı. Barbaros tarafından yetiştirilen Turgut ReisTrablusgarb‘ı karadan ve denizden kuşatarak aldığı seferle, 1551’de Bingazi de Osmanlı Devleti topraklarına dahil oldu.

Turgut Reis’in, İspanyollar’a ait olan Cerbe Adası’nı kuşatmasının sonrasında, Andrea Doria komutasındaki bir Haçlı donanması İspanyol güçlerine yardıma geldi. Savaş sonrasında kazanılan zaferle Cerbe Adası 1559 senesinde Osmanlı’nın oldu.

1522 senesinde, Rodos’un fethinin sonrasında Malta’ya yerleştirilen St. Jean Şövalyeleri’nin, Osmanlı için bir tehlike oluşturması sebebiyle, Trablus ve Cezayirin güvenliği için Malta’nın alınması gerekiyordu. Ancak 1565 senesinde çıkılan ve Turgut Reis’in yaşamını kaybettiiği kuşatma başarılı olmadı.

Coğrafi keşiflerin sonrasında sömürge arayışlarının başlamasının, Portekiz ve İspanya gibi devletleri sömürge elde etmeye yöneltmesi, Kızıldeniz ve Hint ticaret yollarına hakim olmaya çalışmaları ve Ümit Burnu’nun keşfi, Osmanlılar’ın baharat ticaretine büyük darbe vurdu. Bu sebeplerden ötürü Kanuni zamanında, dört kez Hint deniz seferi düzenlendi. Ancak Osmanlı donanmasının okyanus şartlarına uygun olmaması sebebiyle bu seferlerden hiçbiri tam başarıyla sonuçlanmadı. Ancak Yemen, Eritre, Sudan sahilleri ve Habeşistan‘ın bazı bölgeleri Osmanlı topraklarına katıldı. Arap yarımadası tamamiyle Osmanlı denetimine girerken, Kızıldeniz’de de Osmanlı egemenliği sağlandı.

1551 senesinde gerçekleştirilen İkinci Hint Seferinde Osmanlı donanmasının başında bulunan Piri Reis, bu sefer esnasında Maskat‘ı alarak Portekiz donanmasını bozguna uğrattıysa da, donanmayı Basra‘da bırakıp ganimetlerle geri döndüğü için Mısır‘da idam edildi.

15201566 seneleri içerisinde tahtta kaldığı 46 yıllık zamanda babası Yavuz Sultan Selim‘den 6.557.000 km kare olarak devraldığı Osmanlı topraklarını 14.893.000 km kareye çıkaran Kanuni Sultan Süleyman saltanatı zamanında mimari çalışmalara da önem verdi. Yavuz Sultan Selim tarafından temelleri atılan İstanbul’daki Sultan Selim Camii‘ni tamamlamasının bunun yanında zamanında, Gebze‘de Çoban Mustafa Paşa Camii ve Külliyesi, AfyonSincanlıSinan Paşa Camii, BozöyükKasım Paşa Camii gibi yapılar da inşa edildi.

Kanuni zamanında Osmanlı İmparatorluğu’nun en mühim ve tanınmış mimarı Mimar Sinan da birden fazla esere imza attı. Halep Hüsrev Paşa Camii, İstanbul Haseki Külliyesi, İstanbul Şehzade Camii ve Medresesi, Üsküdar Mihrimah Camii, İstanbul Süleymaniye Camii ve Külliyesi, Tekirdağ Rüstem Paşa Camii ve Külliyesi, Silivri Kapı İbrahim Paşa Camii, İstanbul Rüstem Paşa Camii, İstanbul Sinan Paşa Camii, Topkapı Kara Ahmet Paşa Camii ve Külliyesi, Fındıklı Molla Çelebi Camii, Babaeski Semiz Ali Paşa Camii, Büyükçekmece Kanuni Sultan Süleyman Külliyesi ve Köprüsü, Süleymaniye Tekkesi bunlardan en mühimleri içerisindedır.

Ciddiyeti, iradesi, ve kendine güveniyle tanınan Kanuni, etraflı düşünür, verdiği emirden asla geri dönmezdi. Kendisine “Kanuni” denmesinin sebebi, yeni kanunlar koymasından değil, mevcut kanunları kayda geçirip, çok sıkı bir halde uygulamasından dolayıydı. Batı kaynakları ve tarihçileri de, büyük ve kudretli vasfindan dolayı kendisini “Muhteşem” ve “Büyük” (Magnificent, Magnifique, Der Practige, Grand Turc) gibi isimlerle andılar.

Adaletli bir padişah olarak anılan Kanuni, Mısır’dan gelen vergiyi fazla bulup, halka zulm ettiği gerekçesiyle Mısır Valisi’ni görevden alması gibi örneklerle bu yönünü ortaya koyuyordu. Avrupa tarihçilerinin Muhteşem Süleyman şeklinde andıkları Kanuni, büyük dedesi Fatih Sultan Mehmed gibi bir çok seferde ordusunu direkt yönetti. Devlet adamı vasıflarının yanında, Kanuni bunun yanında ünlü bir şairdi.

Son seferi olan Macaristan seferinde Zigetvar Kalesi’ni kuşatan Kanuni’nin, 7 Eylül 1566 tarihinde, kuşatma devam ederken ölmesine rağmen kale fethedildi. Kanuni Sultan Süleyman’ın cenazesi Mimar Sinan‘a yaptırdığı Süleymaniye Camii‘nin avlusundaki türbeye gömüldü. Daha sonra karısı Hürrem Sultan da buraya gömüldü.

II. Selim, Bayezid, Abdullah, Murad, Mehmed, Mahmud, Cihangir, Mustafa adlarında sekiz erkek çocuğu ve Mihrimah Sultan, Raziye Sultan adında da iki kız çocuğu olan Kanuni’den sonra tahta, Hürrem Sultan’dan olan oğlu II. Selim geçti.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script