Miguel de Cervantes Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Miguel de Cervantes kimdir?, Miguel de Cervantes kaç yaşında?, Miguel de Cervantes evi nerede?, Miguel de Cervantes nerelidir? Miguel de Cervantes ev adresi?, Miguel de Cervantes kaç yaşında?, Miguel de Cervantes nerede oturuyor?, Miguel de Cervantes nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Miguel de Cervantes hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 29.Eylül.154723.Nisan.1616 senesinde doğan Miguel de Cervantes şu an için 69 yaşında ve Terazi burcundandır. Miguel de Cervantes doğum yeri ise Alcalá de Henares, İspanyaMadrid, İspanya olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise YazarŞair olarak devam ettirmektedir.

Miguel de Cervantes Kimdir? – Miguel de Cervantes Evi Nerede? – Miguel de Cervantes Nerede Oturuyor?

Miguel de Cervantes Kimdir?, evi nerede?

Don Kişot romanının yazarıdır.

Miguel de Cervantes, 29 Eylül 1547 tarihinde Alcalá de Henares, İspanya’da Madrid yakınlarında annesi Dona Leonor, gezgin bir eczacı cerrah olan babası Ruy (Rodrigo)’nun yedi çocuğundan dördüncüsü olarak doğmuştur. Düzenli bir eğitim görmemesine karşın, sonradan başkent olan Madrid‘de kendi kendini yetiştirme olanağı buldu. Bu sırada, halen yirmibir yaşındayken, yazdığı şiirler onun üstün hayal gücünü, yazı kabiliyetini gösteriyordu.

Miguel de Cervantes, 1568 senesinde yirmi bir yaşındayken Madrid’de bir kadın meselesi yüzünden düelloda rakibini ağır bir halde yaralar. O dönem kanunlarına göre düello kesinlikle yasaktır ve yapanlara ağır cezalar verilmektedir. Cervantes’in gıyabında yapılan duruşmada halk önünde sağ elinin bilekten kesilmesine ve on yıl için İspanya Krallığı sınırları dışına sürülmesine karar verilir. Bu durum üzerine Cervantes kaçarak Madrid’den ayrılıp İtalya’ya Roma’ya gitti, 1570’de Kardinal Giulio Acqua Vivâ’nın maiyetinde mabeyinci olarak çalıştı.

1570 senesinde Osmanlı padişahı II. Selim Kıbrıs’ı ele geçirince Papa V. Pius Osmanlılara karşı birlik çağrısında bulundu. Çağrıya yalnızca İspanya ve Venedik karşılık verdi. Miguel de Cervantes, 1571 senesinde, İspanya ile Venedik’in Türkler’e karşı hazırladığı deniz seferlerine bir asker olarak katıldı, 7 Ekim 1571 tarihinde yapılan İnebahtı Deniz Savaşı‘nda katılan ve Marquesa adlı kadırgada bulunan Cervantes, iki kez göğsünden yaralı olarak kurtuldu, bir top güllesiyle sol kolu sakat kaldı.

26 Eylül 1575 tarihinde Napoli’den İspanya’ya dönerken, bulunduğu gemi Türk korsanlarının eline geçti, Miguel de Cervantes yakayı ele verdi ve köle olarak Cezayir’e götürüldü. 1575-1580 senelerı içerisinde Cezayir‘de yaşadı. Kılıç Ali Paşa Camii’nin inşaatında duvar işçisi olarak çalıştırıldı. Burada beş yıl esir kaldıktan sonra İspanya’daki ailesinin istenen fidyeyi sağlaması üzerine serbest bırakıldı. Hayatının bu beş yıllık devresinde, birkaç kere kendisini ve esir dostlarını kurtarmaya kalkıştıysa da başarısızlığa uğradı. Cervantes Sonradan yarattığı «Don Kişot» adlı eserinde bu serüvenlerinin büyük etkisi mevcuttur.

19 Eylül 1580 tarihinde İspanya’ya ulaştıktan sonra saraydan görev alamayınca düş kırıklığına uğradı. 1581 senesinde İspanya Kralı II. Felipe’in Oran’a gönderdiği Cervantes bir süre sonra tekrar işsiz kalır. İş bulmak maksadıyla Güney Amerika kolonilerindeki arayışları da boşa çıkınca 1583 senesinde Madrid’e döner ve bundan sonraki yaşamında en iyi yapacağı işe girişip edebiyata yöneldikten sonra yirmi otuz civarında oyun yazdı. 1584 senesinde La Galatea adlı romanını yayımladı. Aynı yıl Ana Franca de Rojas adlı birinden bir kızı olsa da, bunun yanında zengin bir çiftçinin kızı Catalina de Salazar ile evlendi ve ailesini geçindirmek için donanmada ambar sorumlusu olarak çalışmaya başladı. Görevi esnasında bazı usulsüzlükler sebebiyle, dolaylı olarak suçlu bulunduğu için hapis cezası alır. Hapisten çıktıktan sonra vergi toplayıcısı olarak işe başlar, fakat 1597’de bilinmeyen bir nedenle bu devlet memurluğundan kovulur.

Miguel de Cervantes, İspanya’ya döndükten sonra bütün ilgisini edebiyat üzerinde topladı. Yazdığı şiirler, piyesler ve «Galetea» adlı romanı ona ne maddî, ne de manevi bakımdan bir şey kazandırmadı. Çok fakir bir hayat yaşıyordu. Cervantes nihayet 1605 senesinde «Don Quijote» (Don Kişot)’u yazdı. Bu eserde İspanya’daki hayatı ve insanları, kuvvetli hayal kuvvetiyle ve büyük yazı yeteneği ile hicvediyordu. Bu, çok yönlü, eşi bundan öncekilerde denenmemiş bir eserdi. Cervantes, genel ahlak fikriyle bireylerin psikolojik ve estetik tecrübelerini öylesine kaynaştırabilmiştir ki, sonradan «roman» adını alan edebi türün gelişmesi «Don Kişot» un etkisiyle olabilecek olmuştur.

Don Kişot romanının asıl tam adı La Mançalı Yaratıcı Asilzade Don Kişot (El Ingenioso Hidalgo Don Quijote de la Mancha)’dır. Don Kişot’un iki dünya içerisinde sıkışıp kalmış olması gibi Cervantes de Homeros ile Balzac’ın içerisinde sıkışıp kalmıştır. Bu sebeple Miguel de Cervantes, destan söyleyen son ozan ve modern anlamda bir roman kurgulayan ilk romancıdır. Don Kişot’un 1605’te ilk cildini, 1615’te ise ikinci cildini yayımladı.

Don Kişot, şövalyelerin kahramanlık öykülerini okuya okuya hafiften aklını kaçırmış yaşlıca bir kişidir. Okuduğu öykülerin gerçek olduğunu sanarak, kendi de şövalye olmaya ve kahramanlıklar yapmaya karar verir. Cervantes bu romanında şövalye kahramanlık öyküleriyle alay eder. Don Kişot hanları şato, yel değirmenlerini dev sanır; kurtarılmak istemeyen genç kızları kurtarır; olmayan tehlikeleri sezer ve atıldığı serüvenlerden düş kırıklığına uğrayarak üzüntü ve utanç içinde geri döner. Cervantes’in Don Kişot’ta insan doğasını çok derinden kavradığı görülür.

Brüksel’deki Don Kişot heykeli.

Don Kişot adlı eseri ile tüm dünya çapında tanınmıştır. Eserde yazarın kendi hayatıyla alay ettiği ve kahramanla aralarında çokça benzerlikler olduğu görülür. Don Kişot dünyanın en fazla okunan eserlerinden biridir ve 38 dile çevrilmiştir. Bu eser hâlâ dünyanın en fazla okunan romanları içerisindedır.

Miguel de Cervantes, o zamanlar Ana Franca de Rojas adlı birinden bir kızı olsa da 1584 senesinde Catalina de Salazar ile evlendi.

1600’lü senelerın başlarında yazdığı tahmin edilen Oviedolu Katalina Sultan, yazarın İstanbul ve Topkapı Sarayı hakkında bilgilerin en fazla bulunduğu eseridir. Cervantes bu eserde otobiyografik kesitler sunarken, bunun yanında döneminin bazı gerçeklerine de değinir. Oviedolu Katalina Sultan, Cervantes’in manzum olarak yazılmış, üç perdeden oluşan tiyatro eserlerinden biridir. Olay örgüsü XVI. yüzyılın sonlarında, III. Murat’ın padişahlığı esnasında İstanbul ve Topkapı Sarayı’nda geçmektedir.

Cervantes’in hayatı, bütün dehasına ve şöhretine rağmen ihtiyaç içinde geçmiştir. 1616’da, 23 Nisan günü, Stratford-on-Avon’ da ünlü İngiliz edebiyatçısı William Shakespeare ölürken, Madrid’te de aynı gün büyük İspanyol yazarı Miguel de Cervantes, çok fakir bir insan olarak hayata gözlerini ybekliyordu.

Miguel de Cervantes, 23 Nisan1616 tarihinde İspanya, Madrid’te 69 yaşında ölmüştür.

Kitapları :
1584 – La Galetea
1600 – Oviedolu Katalina Sultan
1605 – Don Quijote / Don Kişot
1613 – Novelas Ejemplares (Örnek Alınacak Hikayeler)
1614 – Viaje del Parnaso (Parnassus’a Yolculuk) uzun bir şiiri
1615 – Entremeses Nuevos (Yeni Araoyunlar)

DON KİŞOT – Roman br>
Don Kişot, Manchalı bir asilzadedir ve şövalye romanlarının etkisiyle haksızlıklara karşı savaşmak için, sıska atı Rossinante ile evinden ayrılır. İlk macerası yeldeğirmenleriyle savaşmak olur, yaralanır ve eve dönüşünde komşusu onu yaralı halde yolda bulur. İyileşir iyileşmez aynı maceraları tekrarlamak üzere yanına yardımcısı Sancho Panza’yı da alıp yola koyulur. Don Kişot ve Sancho, yollarına devam ederler. Don Kişot ve Sancho tekrar, dayak yedikleri pazar yerine gelirler. Don Kişot, düşman ordusu zannederek bir koyun sûrüsüyle çatışmaya girer… Şarap fıçılarını dev gibi görür ve onlara karşı savaşır. Kutsal Kardeşlik Birliği, Don Kişot’u durdurur ve onu kandırarak köyüne gönderir.

“O sırada, o ovada bulunan otuz kırk yeldeğirmenine rastladılar; Don Quijote onları görür görmez, silahtarına dedi ki: “Talihimiz, hadiseleri bizim isteyebileceğimizden de daha güzel bir halde yönlendiriyor. Bak şuraya, arkadaşım Sancho Panza, ileride otuz ya da biraz fazla, azman dev var. Onlarla savaşıp hepsini yaşamını kaybettirmek niyetindeyim, elde edebileceğimiz ganimetle zenginleşmeye başlarız. Bu kötü tohumları yeryüzünden silmek hayırlı bir savaştır, Tanrı’ya büyük hizmettir.” “Hangi devler?” dedi Sancho Panza. “İşte şu gördüklerin,” diye cevap verdi efendisi; “Şu uzun kollu yaratıklar; kiminin kolları iki fersaha varır bunların.” “Ama efendim,” dedi Sancho, “o görünenler dev değil, yeldeğirmeni; kola benzeyen şeyler de, kanatları; rüzgâr onları döndürdükçe onlar da değirmentaşını hareket ettirir.” “Serüven hususunda tecrübeli olmadığın belli,” dedi Don Quijote. “Bunlar dev; sen korkuyorsan kenara çekil, bu arada dua et; ben kıyasıya dövüşmeye gidiyorum tek başıma.” Bunları söyleyip atı Rocinante’yi mahmuzladı; silâhtarı Sancho’nun saldıracağı şeylerin kesinlikle dev değil yeldeğirmeni olduklarına dair haykırışlarına kulak bile vermedi. Dev olduklarından o kadar emindi ki, ne silâhtarı Sancho’nun sesini duyuyor, ne de, epeyce yaklaştığı halde, ne olduklarını farkediyordu.”

Miguel de Cervantes’den manalı sözler :
– Her güzellik âşık etmez; bazılarına bakmaktan hoşlanılır ama istek uyandırmazlar; her güzellik âşık etse, istek uyandırsa, kalpler karmakarışık olur, yolunu şaşırır, nerede duracaklarını bilemezlerdi; çünkü sayısız güzel insan olduğundan, istekler de sayısız olurdu.
– Herkes yaptığıyla ölçülür.
– Kötü hareketler, ne kadar yerden aniden biten bitkilere benzese de, gene de insan onlardan basit bir şekilde bir çok şeyler öğrenebilir.
– Yaşamak ve öğrenmek güzel şeylerdir.
– Akıllı insan, bütün yumurtalarını bir tek sepete koymaz.
– Aşk, herkesi eşit kılar.
– Aşkın gözlükleri öyle pembedir ki, bakırı altın, yokluğu varlık, gözdeki çapağı inci gibi gösterir.
– At, sahibine göre kişner.
– Bal, eşeğin ağzı için değildir.
– Kuru pantolon ile balık tutulmaz.
– Borcunu ödememek kararıyla alışveriş yapan için, fiyatın önemi yoktur.
– Herkesin kendine göre birtakım dertleri mevcuttur, ama bu kiminde gramladır, kiminde kiloyla.
– Dost mu dedin? Kulağa kaçan piredir o.
– Fakirlik, aşkın büyük düşmanıdır.
– En büyük felaket ölümdür.
– Bir kapı kapanırken, öteki açılır.
– Şiddetli fırtınanın arkasından sükunet gelir.
– Dürüst bir kadının güzelliği ateşe benzer: Yaklaşmayana hiçbir zararı dokunmaz.
– Aşk ne ile beslenir? İltifat ile.
– Aşağılık insanlara iyilik etmek, denize su taşımaya benzer.
– Önüne kötülük etme fırsatı çıkmamış insana, iyiliğinden ötürü teşekkür edilebilir mi?
– Eldeki serçe, uçan turnadan iyidir.
– Bütün acılar azalır, yeter ki ekmeğin olsun.
– Açlık, dünyanın en güzel salçasıdır.
– İyi bir ağaca sarılan gölgesiz kalmaz.
– Zamanın unutturamayacağı anı, ölümün dindiremeyeceği acı yoktur.
– Askerler için barut kokusu, lavanta kokusundan üstündür.
– Tecrübe bilginin anasıdır.
– Şerefim yaşamımdan daha kıymetlidir.
– Arkadaş uğrunda ölmek kolay, fakat uğrunda ölünecek arkadaşı bulmak zordur.
– Zengin dullar bir gözleriyle ağlarlar, öbürünü kırparlar.
– İnsan eğitimle doğmaz, ama eğitimle yaşar.
– Hayat bozuk para gibidir. İstediğiniz kadar harcayabilirsiniz. Ama yalnızca bir kez.
– Aşk saadetini kim elde eder? Susan kimse.
– İhanet insanın hoşuna gider ama hainler iğrençtir.
– Bir yılda zenginleşmek isteyen, altı ayda asılır.

Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script