Neyzen Tevfik Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Neyzen Tevfik kimdir?, Neyzen Tevfik kaç yaşında?, Neyzen Tevfik evi nerede?, Neyzen Tevfik nerelidir? Neyzen Tevfik ev adresi?, Neyzen Tevfik kaç yaşında?, Neyzen Tevfik nerede oturuyor?, Neyzen Tevfik nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Neyzen Tevfik hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 24.Mart.187928.Ocak.1953 senesinde doğan Neyzen Tevfik şu an için 74 yaşında ve Koç burcundandır. Neyzen Tevfik doğum yeri ise Bodrum, Muğlaİstanbul olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise ŞairMüzisyen olarak devam ettirmektedir.

Neyzen Tevfik Kimdir? – Neyzen Tevfik Evi Nerede? – Neyzen Tevfik Nerede Oturuyor?

Neyzen Tevfik Kimdir?, evi nerede?

Şair ve neyzen. Gerçek adı Tevfik Kolaylı‘dır. Neyzenliğinin bunun yanında yergi ve taşlamaları çok fazla kullandığı şiirleriyle adını duyuran Tevfik, bu türün Nefi ve Şair Eşref‘ten sonra üçüncü mühim temsilcisi sayılmaktadır. Kara mizahın da ustası olan Tevfik’in şiirleri
Azâb-ı Mukaddes adındaki kitapta toplanmıştır. Toplumsal kaideleri hiçe sayan yaşam tarzı ve sınır tanımaz hicivleriyle döneminin en fazla öne çıkan isimlerinden biri olan Tevfik, yergilerini genellikle siyasal ve dinsel baskıya, çıkarcılığa yöneltmiş, toplumdaki tüm haksızlıkları çekinmeden dile getirmiştir. Yüz kadar plak dolduran Tevfik’in en ünlü eseri “Nihavent Saz Semaisi“dir.

24 Mart1879‘da rüştiye mektebi muallimi Hasan Fehmi Bey ve Emine Hanım‘ın çocuğu olarak Bodrum‘da dünyaya geldi. Babasının görevi sebebiyle Urla‘da yer alıyorlardı. Tevfik’in usta bir neyzen olan Berber Kazım‘la tanışması yaşamındaki dönüm noktalarından biri olacaktı. Zira Berber Kazım’dan nota ve usul bilgileri öğrenerek başladığı ney çalışmalarını kendi kendine ilerletecekti. Neyzen Tevfik’in şiire olan ilgisi de Bodrum’daki çocukluk senelerına rastlıyordu. Dönemin gezgin saz şairlerinden dinlediği “Leylâ İle Mecnun“, “Tahir İle Zühre“, “Arzu İle Kamber“, “Ferhat İle Şirin” gibi halk hikâyeleri Neyzen’i çok etkiliyordu.

O zamanda ilk sara krizini geçiren Tevfik, okulu bıraktı fakat bir süre sonra babası onu İzmir İdadisi‘ne kaydettirdi. Ancak hastalığı sebebiyle burda da eğitimini tamamlayamayan Tevfik, kendi kendine Farsça öğrendi ve Ney’e duyduğu tutkuyla
İzmir Mevlevihanesi’ne girdi. Burada Tokadizade Şekip, Tevfik Nevzat, Ruhi Baba ve Şair Eşref gibi birden fazla ünlü isimle ile tanışan Tevfik’e Şair Eşref hicvin kapılarını açtı.

1898 senesinde, medrese öğrenimi almak için İstanbul‘a taşınan ve Fethiye Medresesi‘ne başlayan Tevfik’in o zamanda ilk şiiri “Muktebes” dergisinde yayımlandı. Okuldan çok Galata ve Kasımpaşa Mevlevihaneleri‘nde zaman geçiren Tevfik, 1902‘de Bektaşi dervişi oldu. Mehmet Akif Ersoy‘la tanıştıktan sonra dönemin seçkin müzisyen ve edebiyatçılarının olduğu entelektüel bir çevreye giren Tevfik, 1901 senesinde, cüppe ve şalvar giyilen medresede Akif’in verdiği setre pantolonunu giyince dışlandı ve bu yüzden Fethiye Medresesi’nden ayrıldı. Babasının da arkadaşı olan Musa Kâzım Efendi aracılığıyla
Ahmet Mithat Efendi, Muallim Naci, Şair Şeyh Vasfi, İbnülemin Mahmut Kemal, Tevfik Fikret, Uşakizade Halit Ziya (Halid Ziya Uşaklıgil), Ahmet Rasim, Tanburi Cemil Bey, Hacı Arif Bey ve Yunus Nadi Abalıoğlu gibi edebiyatçılarla tanışan Tevfik öte yandan da Mehmet Akif’ten Farsça ve Fransızca dersleri alıyordu.

Gramofonu Türkiye’de ilk kez, sahibi olduğu “Gülistan Plak Mağazası”nda satan Hâfız Âşir Bey‘le bir plâk kaydeden Tevfik, öte yandan da kendisi gibi istibdata karşı olan dostlarıyla bir araya geliyordu. Sirkeci‘deki Güneş Kıraathanesi’nde toplandıkları bir gün Tevfik’in Jön Türk hareketiyle alakalı düşüncelerini öğrenen Ziya Şakir onu ihbar etti ve Tevfik 15 gün süreyle göz altında tutuldu. Serbest bırakıldıktan sonra Sütlüce Bektaşi Tekkesi’ne devam eden Tevfik, siyasi baskının artması sebebiyle yurt dışına gitmeye karar verdi. 1902 senesinde Mısır‘a giden Tevfik, burda neyzenler kahvehanesi açtı ve plak da doldurdu. Bir dost toplantısında Jön Türklerle alakalı olarak çıkan tartışmada sarhoşluğunun etkisiyle tabancasını ateşlediğinden altı ay hapse mahkum edilen Tevfik, birbuçuk ay sonra özgürlüğüne kavuştu. Tevfik bunun bunun yanında Deccal dergisine yazdığı ve Abdülhamit II‘yi hicveden şiirinden dolayı idama mahkum edildi ve bir süre Bektaşi tekkelerinde gizlendi.

II. Meşrutiyet‘in ilânından sonra Mısır‘dan ayrılan Tevfik Çemberlitaş‘ta bir han odasına yerleşti. Ferah Tiyatrosu’nda sahnelenen “Sabah-ı Hürriyet” adlı oyunun İttihat ve Terakki‘ce yasaklanması üzerine yaptığı konuşma yüzünden tutuklanan şair kısa bir süre sonra serbest bırakıldı. 1910 senesinde babasının onaylamadığı fakat annesinin ısrar ettiği bir evlilik yapan Neyzen Tevfik’in Cemile Hanım’la evliliği kızı Leman’ın doğumundan üç ay sonra bitti.

Neyzen Tevfik, I. Dünya Savaşı senelerında, Ahmet Muhtar Paşa‘nın emrinde mehterbaşı olarak askerlik yaparken, Paşa’yla kavga etti ve askerden atıldı. Daha sonra dönemin harbiye nazırı Enver Paşa‘nın yalısında mehter takımının verdiği konserde Romanya kuvvet komutanının ilgisini çeken Tevfik, davetli olarak gittiği ülkede piyano eşliğinde bir konser verdi.

1919 senesinde, ilk kitabı “Hiç”i yayınlayan Tevfik, 1923‘te, kardeşi Şefik Kolaylı‘nın bulunduğu Ankara‘ya gitti ve bu zaman içinde Ulusal Kurtuluş Savaşı‘nı ve Mustafa Kemal ATATÜRK‘ü yücelten şiirler yazdı. 1924‘te arkadaşı Hasan Sâit Çelebi‘nin yardımları ile yazdıklarını Azâb-ı Mukaddes adı altında yayımlamaya çalışan şairin bu girişimi başarılı olmayacaktı. Zira iki formadan sonra noktalanan bu çabası şairi bi hayli üzecekti.

1926 senesinde çok sevdiği Atatürk‘le tanışan Tevfik, bir yıl sonra sara nöbetleri ve alkol yüzünden artık sık sık gideceği Zeynep Kâmil Hastanesi’nde tedavi görmeye başladı. 1928 senesinde, dostu Mehmet Akif Ersoy‘u görmek için tekrar Mısır‘a giden ve bir yıl kadar Akif’in yanında kalan Tevfik, İstanbul‘a döndükten sonra dönemin valisi ve belediye başkanı Muhiddin Üstündağ‘ın girişimi ile konservatuvarda vazifelendirildi.

40’lı senelerda Mazhar Osman ve Rahmi Duman‘ın çabasıyla Bakırköy Akıl Hastahanesi’nin 21 nolu koğuşu Tevfik’e ayrıldı. Tevfik
9 Mart1946‘da basın yararına gerçekleştirilen bir konserde verdiği ney resitaliyle şairliği kadar neyzenliğinin de bi hayli başarılı olduğunu bir kez daha ispatlamış oldu. Daha önce yapmak istediği fakat başarısız bir girişim olarak neticelenen “Azâb-ı Mukaddes” isimli kitabının yayımlanması yakın dostlarından İhsan Ada‘nın çabasıyla 1949 senesinde gerçekleşti.

1951 senesinde “Onu Affettim” adlı bir filmde mühim bir kişiliği canlandıran Neyzen Tevfik, daha sonra Suzan Yakar‘la başrollerini paylaştığı “Ağlayan Şarkı” adlı filmde kamera önüne geçti. Bir yıl sonra yakın dostlarının ısrarlarıyla Şehir Komedi Tiyatrosu’nda jübilesini yapan Tevfik’in hayatı 28 Ocak1953‘te bitti. Cenaze namazı Beşiktaş‘taki
Sinan Paşa Camii‘nde kılınan ünlü şairin cenazesine aralarında devlet adamları, siyasetçiler ve sanatçıların da olduğu büyük bir kalabalık katıldı.

Neyzen Tevfik’ten

Ne ararsın Tanrı ile aramda,

Sen kimsin ki orucumu sorarsın?

Hakikaten gözün yoksa haramda,

Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne,

Yoksa sana bir zararı içerim

İkimizde gelsek kıldan köprüye

Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken olabilecek müdür ibadet

Yatıp kalkıp Atatürk`e dua et…

Senin gibi dürzülerin yüzünden

Dininden de soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma

Atatürk`e dil uzatma sebepsiz

Sen anandan yine çıkardın amma

Baban kimdi bilemezdin şerefsiz.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script