Nilüfer Şasev Özbek Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Nilüfer Şasev Özbek kimdir?, Nilüfer Şasev Özbek kaç yaşında?, Nilüfer Şasev Özbek evi nerede?, Nilüfer Şasev Özbek nerelidir? Nilüfer Şasev Özbek ev adresi?, Nilüfer Şasev Özbek kaç yaşında?, Nilüfer Şasev Özbek nerede oturuyor?, Nilüfer Şasev Özbek nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Nilüfer Şasev Özbek hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. senesinde doğan Nilüfer Şasev Özbek şu an için yaşında ve burcundandır. Nilüfer Şasev Özbek doğum yeri ise İvrindi, Balıkesir olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Ressam olarak devam ettirmektedir.

Nilüfer Şasev Özbek Kimdir? – Nilüfer Şasev Özbek Evi Nerede? – Nilüfer Şasev Özbek Nerede Oturuyor?

Nilüfer Şasev Özbek Kimdir?, evi nerede?

Babasının yargıç olmasından dolayı bir çok ilde çocukluğu geçen Nilüfer Şasev Özbek, Balıkesir İvrindi’de dünyaya geldi. İlk Orta ve lise öğrenimini İstanbul’da bitirdi.

Sanata yatkınlığından dolayı lisans eğitimini plastik sanatlar üzerine yapma kararı aldı. Marmara Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Seramik ve Cam Bölümü’nü bitiren sanatçinin öğrenciyken yaptığı çalışmaları çeşitli karma sergilerde yer aldı.

Öğrenim gördüğü senelerda uzunca bir süre edebiyata da yöneldi, özellikle biyografileri inceledi.

Lisans eğitimini bitirdiktan sonra bir dönem biyografi kitapları yazdı. Yüksek Lisans yapmak için Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdi ve Resim bölümünde master’ını bitirdi. Bu zamanda yaptığı eserleri çeşitli sergilerde yer aldı.

Ressamların eserleriyle psikolojik profili içindeki etkileşimler ilgi alanına girdiği için, yüksek lisans tezini “ÇAĞDAŞ SANAT AKIMLARI RESSAMLARININ PSİKOLOJİK DURUMLARININ ESERLERİNE YANSIMASI” hususunda hazırladı

Son dönem resim çalışmalarında ağırlıkla “jilet” imgesi ile öne çıkan ressam, halen Ergin İnan Sanat Atölyesi’nde ve kendi özel atölyesinde çalışmalarını sürdürmektedir

Evli ve bir çocuk sahibi olan Nilüfer Şasev Özbek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde Felsefe eğitim hayatına de devam ediyordir.

Jilet Giyinmiş Kadın” isimli yapıtı bu çerçevede anlam kazanmaktadır. Kadının üzerinde bulunan Straplez elbisenin tamamı jiletten oluşturulmuştur. Bu keskin jiletler hem tehlikeyi işaret etmekte hem de jiletler başka bir objeye dönüştürülerek şiddet kabul edilebilir düzeyye çekilerek işlevsizleştirilmektedir.

Aslını söylemek gerekirse Özbek’in vurgulamak istediği şey bunların da ötesine geçerek, kadın-güzellik, güzellik-cinsellik, cinsellik-sahiplenme, sahiplenme-tehlike sarmalına da bir gönderme olarak okunabilir. Yalnızca kadının değil, kadının istemi dışında ona dokunmaya çalışacak ellerin de kesileceğinin bir uyarısıdır bu.

Sanatçı niçin yaratır, yaratmanın kaynağı nedir, yaratıcılık süreci nasıl işlemektedir ve yaratıcılığın motivasyonları nelerdir?” gibi sorulara psikanaliz, Freud’un çalışmalarını referans alarak ‘bilinçaltı’ cevabını vermişti. Böylelikle insan zihnini topografik ve yapısal olarak ele alan Freud, esas vurguyu bilinçaltına yaparak, sanatçının bastırma süreci sonunda başta çocukluktan kalma kompleksleri olmak üzere tatmin edemediği arzu ve isteklerini sanatı yoluyla doyuma eriştiğini öne sürmüştü.

Sanatçı psikolojisinin, biyografisinin, kişilik yapısının ve bilinçaltı gibi hususi detaylarının, eserine yansıdığı üzerine temellenen psikanaliz, sanatçıya dönük bir eleştiri kuramıdır.

Freud’un bu analizlerini esas alarak, “İkinci Bölüm”de “Ressamın Psikolojik Durumu”nu incelerken, sanatçının ruhsal gel-gitlerini, ahlak anlayışını, zevklerini, üzüntü, acı, keder, sevinç, heyecan, mutluluk gibi duygularını resme yansıttığından ve aynı anda da kendi aydınlanma ve bilinçlenme macerasıni yaşadığından bahsetmiştik. Bunun yanısıra, çevresel/dönemsel etkenlerin de sanatçının eserleri ve yaratıcılığı üzerinde olumlu/kötü neticeler yarattığı söylenebilir.

Bu bağlamda, Nilüfer Şasev Özbek’in son dönem resim çalışmalarıyla psikolojik profili içindeki etkileşimler irdelenebilir.

Nilüfer Şasev Özbek’in son dönem resim çalışmalarına bakıldığında ağırlıkla “jilet” imgesinin öne çıktığı görülecektir. Bu imgenin, bunun yanında yaptığı diğer eserine de sirayet etmesinin bunun yanında, kendi otoportresiyle resmettiği “Jilet Giyinmiş Kadın”, yine kendi bedenini bir obje olarak kullandığı “Jilet Kanatlı Melek” ve “Tarlabaşı” çalışmalarında da jilet imgesi direkt kullanılmaktadır.

Jilet’in sözlük manasına bakıldığında “İnce çelikten yapılmış iki yanı ya da tek yanı keskin tıraş bıçağı” diye tanımlanır. (TDK Sözlük)

“Jilet gibi” sözcüğü günlük yaşamımızda çok sık kullanılır. “Jilet gibi adam”, “jilet gibi pantolon”, “sözleri jilet gibi”.. Buradaki kasıt, düzgün, keskin, ödün vermeyen anlamlarını içermektedir. Diğer yandan yine toplumumuzda çok sık kullanılan “jilet atmak” deyimi ise, “kendine jilet ile zarar vermek ya da jilet ile birine saldırmak” şeklinde tanımlanmakta ve yazar Kerim Korcan’dan “İki jilet at, çiçeğe yatmış hasta gibi hurda et yüzünü!” alıntısıyla tanımlamasını temellendirmektedir.

Evet, çok açıktır ki toplumumuzda “jilet” kavramının kullanıldığı yer, Kerim Korcan’dan yapılan alıntıda da çok bariz görüldüğü üzere “kesmek, parçalamak, ödün vermemek” üzerine kuruludur. Toplumumuz yaşadığı poblemleri ve aldığı yaraları iyileştirmek yerine “jilet atmak”la çözmektedir. Yani sorunlar kesilip atılmaktadır. Ve bu kesip atma eylemini yapanlara, toplum hayranlık duymaktadır. Dolayısıyla bu haliyle de toplum, evlerden, sokaklardan başlayarak hayatın bütün dokusuna yayılan kabullenilmiş, alışılmış bir şiddetle ve gizli bir “tehlikeyle” yüz yüzedir.

Nilüfer Şasev Özbek’in kişilik kişiliğinde ise jiletlemek yani “kesip atmak” eylemine ve şiddetin içselleştirilerek kabul görmesine ödün vermemek mevcuttur. Özbek, kesip atmayı değil, yaşamında karşı karşıya geldiğı sorunlarda da “iyileştirmeyi”, “sağaltmayı” yöntem olarak tercih etmektedir.

Yapıtlarında, hayatın her alanında karşılaşılan görülen/görülmeyen “tehlikelere” dikkat çekerken, aslında öte yandan da “şiddet aracı” olan objeyi başka objelere dönüştürerek “oyun” oynamaktadır. “Evet, evlerden sokaklara, sokaklardan kamusal alanlara yayılan bir şiddet/tehlike var ama bu sorun gizlenerek değil açığa çıkartılarak çözülebilir” demektedir Özbek. Eserlerindeki mesaj yalın ve nettir: “İyileştirmek istediğin hastalığı açığa çıkart!”.

Özbek profilindeki bu özelliğini, etkileyici üçlü eserinde çok yalın bir halde ortaya koymuştur. Şöyle ki bu yapıtlarında; jilet giyimli bir kadın, jilet kanatlı bir melek ve jiletten çamaşırlarını kurutmak için asan Tarlabaşı semtini ana tema olarak tercih etmesi, bu tercihlerinde ne kadar dirayetli olduğunu da göstermektedir.

Özbek’in “Jilet Kanatlı Melek” eserini ayrıntılı irdelemek için önce “kanat” sembolünün tarihsel anlamlarına bakmak gerekebilir.

Kanat, uçma özelliğini sağlayan bir araç oluşundan ötürü yükselme, ilahi olana yönelme, yüksek enerjiler kullanma, sevgi gibi yüksek düzeyli bilgi alma ve yayma, ruhsallık ve semavi düşünceyle ilişkilendirilen bir semboldür. Kanat sembolü; kartal, şahin, leylek gibi kanatlı kuşlarla olduğu gibi insan, boğa, at, yılan gibi uçamayan hayvanlarla ve yıldız, güneş gibi göksel sembollerle de ilişkilendirildiği görülmektedir. Sembolün çeşitli şekillerde kullanımlarına Asur, Pers, Aztek, Maya, Mısır, Hitit uygarlıklarında ve Hint geleneklerinde olduğu gibi, Anadolu’da da kanatlı arslan, kanatlı arslan-insan ve kanatlı balık-at sfenkslerine rastlanmıştır.

En genel anlamıyla ele alındığında kanatlar ruhsallığı, ruhsal aydınlanmayı, yüksek bilgiye erişmeyi, imajinasyonu ve düşüncenin gücünü temsil eder. Yunanlılar sevgi ve zaferi kanatlı figürlerle resmetmişlerdir ve Atena, Artemis, Afrodit gibi bazı ilaheleri de önceleri kanatlı olarak betimlemiş, daha sonra bunu değiştirmişlerdir.

Eflatun’a göre kanatlar zekanın sembolüdür, bu sebeple bazı tanınmış hayvanlar kanatlıdır, bu, o hayvanlara atfedilen o sembolik niteliklerin yüceltilmesinin tasviridir. Pelops’un atları, Pegasus ve Ceres’in yılanları da bu bağlamdadır. Kanatlar bunun bunun yanında bazı nesnelerde de bulunur, misal verilecek olursa kahramanların miğferlerinde, günümüzde tıpta kullanılan Kadüse’de ve Jüpiter Kültü’ndeki şimşekte görülür. Dolayısıyla kanatların formunun ve doğasının sembolün ruhsal niteliklerini açıkladıği görülmektedir. (Salt, 2006)

Hıristiyan sembolizminde kanatların her daim doğru olanın zihnini aydınlatan adalet güneşinin ışığı olduğu söylenir. Kanatlar bunun yanında hareketi de açıkladıklerinden dolayı bu anlam bunun yanında aydınlanmadaki ya da ruhsal evrimleşmedeki devamlıliği ifade etmek için aydınlanma kavramı ile de birleşir.

Neo spiritüalist görüşe göre, kanat sembolü, bütün bu açıkladıklerinin bunun yanında, kanat çırparak yükseğe çıkma eylemini içerdiğinden içsel özgürleşmeyi de temsil ettiği söylenebilir.

“Jilet Kanatlı Melek” eserinde Özbek, oturan bir kadın figürüne iliştirdiği parıldayan jiletten kanatlarla, yukarıda aktarılan geleneksel imgeler ve söylemlere adeta meydan okumaktadır. Kadın jiletten kanatlarını açıp her an uçmaya yeltenen bir hareketle oturmakta ve direkt bize bakmaktadır.

Bu bakış, günümüz dünyasında her şeyin değiştiği gibi imgelerin, içeriklerin ve anlatıların da aslında değişmiş olduğunu “soran” bir ifade taşımaktadır. Resme gri tonların hakim oluşu, hayatın yeşil tonlarına zıt bir gönderme içermekte; günümüzde kanatların uçma/yükselme özelliğini, ilahi olana yönelme, yüksek enerjiler kullanma, ruhsallık ve semavi düşünceye kavuşma işlevlerini sorgulamaktadır.

Nilüfer Şasev Özbek’in “Tarlabaşı” yapıtı şiddetle/tehlikelerle kutsanan bir toplumun “yaralarının” görünür hale getirilmesinin, yani bir anlamda da “jilet atılmasının” iyi bir misal verilecek olursai oluşturmaktadır.

Nilüfer Şasev Özbek’in mail adresi aşağıdadır:
https://nilufersasevozbek.com/
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script