Quincy Jones Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Quincy Jones kimdir?, Quincy Jones kaç yaşında?, Quincy Jones evi nerede?, Quincy Jones nerelidir? Quincy Jones ev adresi?, Quincy Jones kaç yaşında?, Quincy Jones nerede oturuyor?, Quincy Jones nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Quincy Jones hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 14.Mart.1933 senesinde doğan Quincy Jones şu an için 88 yaşında ve Balık burcundandır. Quincy Jones doğum yeri ise Chicago, USA olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise BesteciMüzisyenProdüktörSes Sanatçısı olarak devam ettirmektedir.

Quincy Jones Kimdir? – Quincy Jones Evi Nerede? – Quincy Jones Nerede Oturuyor?

Quincy Jones Kimdir?, evi nerede?

Quincy Delightt Jones, Jr., Amerikalı zenci müzisyen, trompet üstadı, aranjör, prodüktör, film müziği bestecisi, eğlence organizatörüdür. Amerikan müzik ve eğlence endüstrisine 50 yılını vermiştir ve bu süreç içinde, Grammy Ödül Törenlerinde 70’den fazla adaylık görmüş, 26 Grammy Ödülünün sahibi olmuş ve 1991‘deki törende Yaşayan Efsane Ödülünü almıştır. Dünya çapında en büyük satış rakamına ulaşmış iki albümün prodüktörü Jones’tur: Bunlardan ilki, Michael Jackson‘ın Thriller albümü (104 milyon satış rakamına ulaşmıştır), diğeri de Afrika‘daki yoksul insanlara yardım için gerçekleştirilen kampanyanın ünlü müziğidir “We Are The World“.

14 Mart1933‘te Amerika‘nın Illionis eyaletinin Chicago kentinde dünyaya geldi. Yakın çevresi tarafından “Q” şeklinde çağrılan Jones, 10 yaşındayken, babası ve üvey annesiyle birlikte Seattle eyaletine, Washington‘ın küçük bir banliyösü olan Bremerton‘a taşındı. Küçük yaşlardan beri ilgi duyduğu müzikle içtenyeti ilkokulda trompetle başladı. O zamana kadar okulda bir çok enstrümanı denemiş; fakat en sonunda trompette karar kılmıştı. 12 yaşında İncil‘den dörtlükler okumaya başlayan ve enstrümantal müziğini ilerleten Jones, Jr., kendisinden yalnızca üç yaş büyük bir piyanist ve şarkıcı olan Ray Charles‘la arkadaş oldu. İki genç, küçük klüplerde ve bazı düğün eğlencelerinde birlikte çalıp söylemeye başladı.

1951‘de 18 yaşına gelen genç trompetçi, Boston‘daki Berklee Müzik Koleji‘nden bir eğitim bursu kazandı. Müzik öğrenimine böylesine prestijli bir kurumda devam etmesine rağmen, dönemin tanınmış orkestra şefi Lionel Hampton‘dan, orkestrasının çıkacağı turnede trompetçi olarak çalması için gelen teklif üzerine, ani bir kararla eğitimini yarıda bıraktı. Turne esnasında şarkılara uyguladığı farklı aranjelerle, bir süre daha Hampton’la freelance (bağımsız) aranjör olarak çalışmaya devam etti.

50’li senelerın ortalarına doğru New York‘a taşınan Jones, Sarah Vaughan, Duke Ellington, Cannonball Adderly ve eski dostu Ray Charles gibi bir çok ses sanatçısı için şarkılar aranje etmeye başladı. Artık Jones, mühim ve aranılan bir müzisyen haline gelmişti.

1956 senesinde, Dizzy Gillespie‘nin orkestrasıyla, trompetçi ve müzik direktörü olarak, Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın sponsoru olduğu Ortadoğu ve Güney Amerika turuna çıktı. Dönüşünde, ABC Paramount Records plak şirketiyle anlaşarak, kendi orkestrasının şefliğini üstlendi ve ilk albümlerinin kaydına başladı. Ertesi yıl Jeri Caldwell ile evlenen Jones, müzikal eğitim hayatına devam etmek için Paris‘e taşınmaya karar verdi. Nadia Boulanger, Leonard Bernstein ve Aaron Copeland gibi tanınmış söz yazarları ve müzik eğitmenlerinden beste ve teori dersleri almaya başladı. Aynı zamanda Mercury Records plak şirketinin Fransız distribütörü olan Barclay Disques’ün müzik direktörlüğünü yapıyordu. Bu şirketin stüdyolarında Charles Aznavour, Jacques Brel, Henri Salvador ve Andy Williams gibi şarkıcıların kayıtlarını yaptı.

Paris’te bulunduğu seneler boyunca, Avrupa‘nın bir çok caz orkestrasıyla birlikte şef olarak turnelere çıkan Jones, Harold Arlen‘in “Free and Easy” caz orkestrasının direktörlüğünü de yaptı. 1960 senesinde Free and Easy ile Paris Olimpiyat Stadı’nda sona eren başarılı bir turneye çıktı. Ancak, 1961‘de Arlen’in müzisyenlerinden kendi oluşturduğu 18 kişilik orkestrasıyla Kuzey Amerika ve Avrupa turnesi düzenleyen ünlü müzisyen, büyük başarı kazansa da, konser gelirleri bu geniş kadroyu finanse etmeye yetmedi ve Jones, turne sonrası mali sıkıntıya düştü. Yardımına Mercury Records’un başkanı Irving Green koştu ve sağladığı finansal desteğin bunun yanında Quincy Jones’u, şirketin New York ayağının müzik direktörlüğüne ve başkan yardımcılığına getirdi. Böylelikle ilk defa Amerikalı bir zenci, mühim bir plak şirketinin üst düzey yöneticisi haline gelmiş oldu. Aynı yıl Q, uzun süredir zencilere kapalı olan başka bir alana doğru yönelerek bir sosyal tabuyu daha aştı : film müziği sektörü. Sinema yapımcısı Sidney Lumet‘ten gelen teklif üzerine Jones, “The Pawnbroker” filminin tanınmış müziğini besteledi. Bu, ünlü müzisyenin, 33 soundtrack çalışmasının ilki ve en ünlüsü olacaktı.

The Pawnbroker’ın başarısının sonrasında Mercury’den ayrılan Quincy, Los Angeles‘a taşınarak film müziği bestelemeye devam etti. Başrolünü Sidney Poitier‘in oynadığı “The Slender Thread” için yaptığı soundtrack’in başarısından sonra Jones, artık aranılan bir besteci haline gelmişti. 60’lı senelerın uzun bir kısmını bu tür çalışmalara ayıran müzisyen, başarılı film müziği bestelerinden bazılarını Walk, Don’t Run, In Cold Blood, In the Heat of the Night, Bob & Carol & Ted & Alice, Cactus Flower, The Getaway, The Color Purple, The Wiz filmleri için yaptı. Daha sonra ise, televizyon programları için tanıtım müzikleri yaptı. Ironside ( ilk bireşimci bazlı TV tanıtım müziği), Sanford and Son ve The Billy Cosby Show‘un müzikleri ünlü sanatçıya Emmy Ödülü getiren bestelerindendir.

1964‘te, Quincy Jones, Count Basie için aranje ettiği “I Can’t Stop Loving You” şarkısı ile “En İyi Enstrümantal Aranje” dalında ilk Grammy Ödülünü aldı. 1966‘da eşinden boşanan ünlü müzisyen, sonraki üç yıl boyunca Frank Sinatra‘nın aranjman danışmanlığını ve orkestra şefliğini yaptı. Yine bu senelerda Ella Fitzgerald, Peggy Lee ve Dinah Washington gibi ünlü sanatçıların aranjörlüğünü üstlendi. 1967‘de Ulla Andersson‘la ikinci evliliğini gerçekleştirdikten sonra Count Basie ile tekrar bir araya gelen Jones, unutulmaz “Fly Me To The Moon“u aranje etti ve şarkı ilk defa, 1969‘da Buzz Aldrin tarafından aya çıktığında çalındı.

60’lı ve 70’li senelerda Quincy Jones, bir çok sosyal sorumluluk projesinde yer aldı. Dr. Martin Luther King, Jr.’s Operation Breadbasket gibi mühim yardım projelerinde başrol oynadı ve kenar semtlerin ekonomik olarak gelişmesi için faaliyet gösterdi. Dr. King’in ölümünden sonra, Jesse Jackson‘ın yardım kuruluşuna (PUSH) hizmet etti.

Jones’un kariyeri, Afrika kökenli Amerikan müziği ve kültürünü şekillendiren zencilerden biri olma yolunda ilerliyordu. Bu anlamda Quincy, Siyah Amerikan müziğini geliştirmek, Afro-Amerikan müziğinin ve sanatının ulusal liberilizasyonunu oluşturmak için kurulmuş IBAM ( the Institute for Black American Music ) ‘dan desteğini esirgemedi. Bunun bunun yanında, Chicago’da here yıl gerçekleştirilen Black Arts Festival’in de kurucuları içerisinde yer aldı. 1973‘de, CBS televizyonunda yayına giren We Love You Madly adlı programın yapımcılığını Duke Ellington‘la birlikte üstlendi. Programda Sarah Vaughan, Aretha Franklin, Peggy Lee, Count Basie ve Joe Williams gibi ünlü dostları onu yalnız bırakmadı.

1969 – 1981 senelerı içerisinde patlama yaparak Grammy ödülüne layık görülen bir çok albüme imza atan Jones, popüler vokallerle, yoğun bir caz altyapısı kullandığı R&B ve soul müziğine yöneldi. Bunlardan birkaçı, Walking in Space, Gula Materi, Smackwater Jack, and Ndeda‘dır. 1973‘deki You’ve Got It Bad, Girl albümleri ünlü müzisyenin “şarkıcı” olarak da kabiliyetini ortaya serdiği çalışmalarıdır. Bunları izleyen Body Heat (1974) albümü dünya çapında büyük beğeni toplayarak bir milyonun üzerinde sattı ve listelerde altı ay boyunca ilk beşteki yerini korudu. Ancak sanatçının bedeni, bu olağanüstü çalışma temposunu daha fazla kaldıramadı ve 1974 senesinin Ağustosunda ölümcül bir beyin kanaması geçirdi. İki tehlikeli cerrahi operasyonun sonrasında altı hafta gözetim altında tutulan Jones, iyileştikten sonra tekrar ve yenilenmiş bir halde işlerinin başına geçti. Yine 1974 senesinde Andersson’dan ayrılarak Peggy Lipton ile üçüncü evliliğini yaptı. Mellow Madness, I Heard That ve The Dude solo albümlerinden sonra A&M Records’la anlaşmasi bitti. Ancak bundan sonra da, şarkıcı olarak albüm yapmaya devam etti.

1978‘de, The Wiz filminin müziklerini yaptığı zamanda, filmde oynayan pop star Michael Jackson’la yolları kesişti. Jones, ilk solo albümü için prodüktör arayışında olan Jackson’a birlikte çalışmayı teklif etti. Böylelikle Q, ünlü şarkıcının solo kariyerinin önünü açan “Off The Wall“un prodüksiyonu için tekrar stüdyolara döndü. Albüm 30 milyonluk satış rakamına ulaştı ve Jackson’ı ülkeler arası bir pop yıldızı haline getirdi. Bu olağanüstü başarının sonrasında, Hollywood dünyasının ünlü sesleri Jones’un peşinden koşmaya başladı.

Jackson – Jones ikilisi, 1982‘de “Thriller” albümü için tekrar bir araya gelerek aşılması zor bir rekora imza attı. Thriller, 104 milyonluk rekor satış rakamıyla, dünya üzerinde en fazla satış yapan albüm oldu ve içindeki “Billie Jean“, “Beat It“, “Wanna Be Startin’ Somethin’” gibi şarkılar benzersiz liste başarıları elde etti. Böylelikle Jones, dünyanın en iyi albümünün prodüktörü olarak Amerikan müzik hayatına yön veren isimlerden biri halini aldı. Üç yıl sonra buna benzer başka bir rekora damgasını vuran ünlü müzik yapımcısı, geliri Afrikalı yoksul insanlara gitmek üzere hazırlanan bir yardım kampanyasının ünlü müziğini, “We Are The World“ü aranje etti. Söz ve müziği Lionel Richie ile Michael Jackson‘a ait olan şarkı, tüm zamanların en iyi satış yapan single’ı ünvanını aldı ve Grammy ödülüne layık görüldü.

1985 senesinde film yapımcılığına da soyunan Quincy, Steven Spielberg‘in Alice Walker‘ın kitabından uyarlama filmi “The Color Purple”ın yardımcı prodüktörlüğünü üstlendi. Bu yapım, Whoopi Goldberg ile Oprah Winfrey tarafından anons edilerek, 11 dalda Oscar adayı gösterildi. Artık Jones, müzikal başarılarının yanında iyi bir film yapımcısı olmuştu.

1987‘de Michael Jackson’ın üçüncü solo albümü ve ikilinin son çalışması olan “Bad“i yaptı. Bu albüm de 30 milyon satarak büyük bir başarı elde etti.

1996 yılına gelindiğinde Jones, David Salzman ile birlikte Bill Clinton‘ın başkanlığa gelişini kutlamak için “An American Reunion” adlı konseri sahneledi. Eğlence dünyasının bu iki mühim ismi, Quincy Jones / David Salzman Entertainment (QDE) adıyla 1994‘de bir ortaklık kurmuştu. Time – Warner şirketiyle de kısmi bir ortaklık kuran QDE, Jones’un idaresinde, Vibe adında bir magazin dergisini yayınlamaya başladı. Daha sonra Jones, David Salzman’dan ayrıldı ve Quincy Jones Entertainment (QJE) adıyla yoluna devam etti. QJE, çağın son teknolojik olanaklarından olabilecek olduğunca çok yararlanarak, tiyatral sinema filmleri ve televizyon için multi-medya programcılığı yapmaya başladı. NBC televizyonunda yayına giren ve başrolünü Will Smith‘in oynadığı “Fresh Prince of Bel-Air” dizini yaptı. Oldukça popüler hale gelen dizi, Will Smith’in oyunculuk kariyerinin önünü açtı. In The House, Madtv gibi ünlü dizilerin bunun yanında QJE, Spin ve Blaze adlı magazin dergilerini çıkardı. Aynı zamanlarda Jones, Qwest Records & Broadcasting adıyla kendi müzik ve film şirketini kurdu. Bu şirketle, Amerika’nın tek insana ait en büyük yayıncılık şifrketinın sahibi oldu. Jones, Back on the Block (1989) ve Q’s Jook Joint (1994) gibi hitleşen albümlere de kendi şirketiyle imza attı.

2001 senesinde Jones, kendi yaşamını kaleme aldığı “Q: The Autobiography of Quincy Jones“u paylaştı. Aynı yıl, sanatçıların sosyal sorumluluk ilkesine sahip olması gerektiğini savunan başarılı prodüktörün kendi kurduğu Quincy Jones Listen Up Fondation yardım fonu, Nelson Mandela‘nın Güney Afrika‘daki fonu için 100 ev inşa etti. 2004 senesinde, Roma‘da, yarım milyon dinleyicinin katıldığı ve aralarında Oprah Winfrey, Angelina Jolie, Fher (of Mana), Carlos Santana, Alicia Keys, Evander Holyfield, Chris Tucker gibi ünlü isimlerin bulunduğu “We Are The Future” adlı yardım konserini organize etti. Konser gelirleri, ünlü prodüktörün kendi yardım fonuna aktarıldı.

Hayatı boyunca bir çok başarıya, ulaşılması güç rekora imza atan Jones, şuana dek Grammy ödüllerinde en fazla aday gösterilen kişi oldu (77 defa aday gösterildi). Bu törenlerden 26 ödülle döndü. Başarılı müzisyen, bir Emmy, yedi Oscar, bir Academy of Motion Picture Arts and Sciences’ Jean Hersholt Humanitarian, bir Grammy Yaşayan Efsane ödülünün sahibi oldu. Aralarında Harvard, Seattle, New York, Connecticut gibi üniversitelerin bulunduğu eğitim kurumları tarafından kendisine “fahri doktora”lık verildi. 1990 senesinde Warner Bros, “Listen Up: The Lives of Quincy Jones” adıyla, Courtney Sale Ross yapımcılığında sanatçının yaşamını filme aldı. Halen müzik ve prodüksiyon çalışmalarına devam eden Jones’un altısı kız olmak üzere, yedi çocuğu bulunmaktadır. 1990‘da son eşinden de ayrıldıktan sonra, 1991 – 1997 senelerı içerisinde Nastassia Kinski ile medyanın büyük ilgisini çeken bir ilişki yaşayan Jones’un bu birlikteliğinden Kenya Julia Miambi Sarah Jones (d. 1993) adında bir kızı oldu.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script