Ruhi Arel Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Ruhi Arel kimdir?, Ruhi Arel kaç yaşında?, Ruhi Arel evi nerede?, Ruhi Arel nerelidir? Ruhi Arel ev adresi?, Ruhi Arel kaç yaşında?, Ruhi Arel nerede oturuyor?, Ruhi Arel nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Ruhi Arel hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. ??.??.188014.Ekim.1931 senesinde doğan Ruhi Arel şu an için 51 yaşında ve burcundandır. Ruhi Arel doğum yeri ise İstanbulİstanbul olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Ressam olarak devam ettirmektedir.

Ruhi Arel Kimdir? – Ruhi Arel Evi Nerede? – Ruhi Arel Nerede Oturuyor?

Ruhi Arel Kimdir?, evi nerede?

Osmanlı İmparatorluğu’nun parçalanma sürecinin ve bunun yanında Batılılaşma hareketlerinin ivme kazandığı Meşrutiyet dönemlerinin tanığı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin de karşılayıcısı olan 1914 Kuşağı ressamları ve 4. kuşak Asker Ressamlar içerisinde yer alır Ruhi Arel.

Ruhi Arel, 1880 senesinde İstanbul’da Galata’da doğmuştur. Tam adı Mehmet Ruhi Arel’dir. Babası Galatalı Halil İlhami Efendi, dedesi Diyarbakırlı Kâdiri Şeyhi Hacı Ali Baba’dır. İlkokulu bitirdikten sonra Bahriye Mektebine girdi. 1900 senesinde yaşıtı ve arkadaşı Hikmet Onat gibi Mekteb-i Bahriye-i Şahane’ye (Deniz Harp Okulu) girdi ve 1908 senesinde yüksek gemi inşaat mühendisi olarak mezun oldu. Aynı yıl bu okula resim muallim muavinliğine atandı.

Resim merakını, sistemli bir eğitim üzerine oturtmak isteyen Ruhi Bey, Sanayi-i Nefise Mektebi’ne kayıt yaptırır. Burada Osman Hamdi Bey ve Salvatore Valeri’nin öğrencisi oldu. Desen ve sulu boyada üstün bir beceriye kavuşmasında bu hocanın büyük payı mevcuttur. O senelerda Gülhane Parkı yakınında bulunan “Sanayi-i Nefise Mektebi”nde açılan Avrupa resim yarışmasını birincilikle kazanır. 1909 senesinde Sanayi-i Nefise Mektebi‘nden (Güzel Sanatlar Akademisi) mezun olurken Avrupa‘ya öğrenci göndermek maksadıyla açılan sınavı kazanarak Paris‘e resim öğrenimi için gitme hakkını elde etti. Bunun üzerine dostları Sami Yetik, Hikmet Onat, İbrahim Çallı, Feyhaman Duran ile birlikte 1910 senesinde gönderildiği Paris’te I’Ecole National Superiéur des Beaux-Arts’da (Paris Güzel Sanatlar Akademisi) Comon atelyesinde beş yıl süreyle öğrenimini geliştirir. Burada akademik resmin inceliklerini öğrenir. Paris Güzel Sanatlar Ulusal Yüksek Okulu’nda Fernand Cormon’un yanında beş yıl çalıştı.

1914 senesinde I. Dünya Savaşı başladığında Mehmet Ruhi Bey de dostları gibi Türkiye‘ye döndü. Sanat yaşamına Akademi’de “menazır” (perspektif) öğretmenliğine atanarak öğretim üyesi olarak devam etti. Ama bir süre sonra, Akademi’deki sanat eğitimini, çağın gidişine uygun görmediği için görevinden ayrıldı. Darüleytam, Kabataş, Namık Kemal, Kız Muallim okullarında ve Bahriye’de resim öğretmenliği yaptı.

1923 senesinde yaptığı “Bir Zeybek” adlı tablosu

1924 senesinde yeniden Akademi’ye döndüyse de, yapılmasını istediği yenilik ve reformlar, fakat ölümünden birkaç yıl sonra gerçekleştirilebildi. 1908 senesinde Ressamlar Cemiyeti’nin kurulmasında büyük katkısı olan sanatçının resimleri, yaşadığı zamanda Almanya, Avusturya ve İtalya’daki karma sergilere gönderilmiştir.

II. Meşrutiyet’in ilânının akabinde kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin kurucusu olan Ruhi Arel, keman çalar, iyi derecede İngilizce ve Fransızca bilirdi. I. Dünya Savaşı esnasında 1917 senesinde İstanbul‘da Enver Paşa tarafından Şişli’de açılan resim atölyesine Sami Yetik, Ali Cemal Ben’im, Ali Sami Boyar, Namık İsmail, Hikmet Cevat, Hikmet Onat, ve İbrahim Çallı ile birlikte o da devam etmiş, savaşın etkilerini de ortaya çıkaran tablolar üretip, kahramanlık konuları içeren kompozisyonlar yapmıştır.

Savaş senelerında Berlin, Viyana gibi müttefik başkentlerinde sergilenen (1917) ve ressamlarımızın genellikle savaş konularını işlediği bu sergide Ruhi Bey’in de yedi resmi yer alıyordu. “ Hareket Ordusu”, “ Balkan Savaşı Şehitleri”, “ Çanakkale Zaferi”, “ Yazmacı Kadın”, “ Sabah Duası”, “ Hilal-i Ahmer’e Yardım” bu zaman içinde gerçekleştirdiği, onun sanat anlayışım belgeleyen anlatımcı kompozisyonlarıdır.

Ruhi Arel- Hilal-i Ahmer’e Para toplayanlar tablosu

1918’de Şişli Atölyesi’nde Harbiye Nezareti’nin siparişi üzerine, Enver Paşa’nın poz verdiği ünlü “Balkan Savaşı Şehitleri” adlı tablosunu gerçekleştirir.

Yaşadığı zamanda yeterince anlaşılıp değerlendirilmemiş bir sanatçı olan Mehmet Ruhi Arel, özellikle yöresel nitelikli yapıtlarıyla çağdaş Türk resminde bir “yol açıcı” kimliği taşır. Birçok tablosunda (özellikle İstanbul Resim ve Heykel Müzesi’ndeki büyük Taşçılar kompozisyonu) toplumsal içerikli figürlere öncelik vermiş, halk yaşamına bir gözlemci tutumuyla eğilmiştir. Geniş rahat fırça tuşları, kapsamlı figür çalışmaları, konuyu bütünsel açıdan kavrama yeteneğiyle, kuşağı içinde bunun bunun yanındalıklı bir yeri mevcuttur. Çok figürlü büyük boyutlu kompozisyonlarında, Osman Hamdi Bey’in başlatmış olduğu geleneğin içinde yer alır gibi görünürse de, daha çok Hoca Ali Rıza’nın çizgisine yakındır.

Ruhi Arel, 1905 senesinde F. Muzaffer Neyzi Hanım ile evlendi. 1906 senesinde büyük oğlu Şemsettin dünyaya geldi. 1926 senesinde küçük oğlu Orhan dünyaya geldi. Küçük oğlu Orhan Arel ve gelini Maide Arel de daha sonraki senelerda sanat hayatına atılırlar.

1922 senesinde İstanbul Valisi Ali Haydar Bey’in himayesinde kurulan Çemberlitaş’taki Serbest Resim Atölyesi’nin daimi hocası olur. Atölyenin aynı yıl yayına giren genel programı Türk resminin temel taşlarından birini oluşturur. 1922 yılı Galatasaray Sergisi’ne bugün Mimar Sinan Üniversitesi İstanbul Resim Heykel Müzesi’nde “Uyuyan Ana ve Çocukları” adıyla bulunan “Hicretzede Bir Valide”, ”Eski Türk Güzelliği” ve “Gergef İşlerken” adlı tablolarını sergiler. 1923 senesinde “26 Ağustos Sabahı”, “Bir Zeybek”, ”Haliç’te Bir Gurup”, “Bir İhtiyar Köylü” adlı yapıtları Galatasaray Sergisi’nde teşhir edilir.

Ruhi Arel’in son görevi Üsküdar Ortaokulu’nda resim öğretmenliğidir.

Avrupa’da tahsil ettiği halde garplılaşmamış ve idealist bir milli ressam olarak kalması sebebiyle, ona çağdaşlarından değişik bir gözle bakılmıştır. Resimlerinde milli varlık ve hisli rengin olgunluğunu yaşatmış, özellikle de ordumuzun kahramanlıklarını gösteren “askeri” tablolar yapmıştır. Bu tablolarda aynı konuyu işlemiş diğerleriyle karşı karşıya geldirıldığında Ruhi Bey’inkilerde, konuyu aşan ve problemin özüne yaklaşan ayrı bir tutum görmekteyiz. Ruhi Arel’in daha gerçekçi yaklaşımlar içinde, halkın gündelik yaşamına eğilmiş olması, o zamana kadar pek denenmemiş bir yoldu. Büyük “Taşçılar” kompozisyonu başta olmak üzere, ”Hilal-i Ahmer’e Para toplayanlar”, ”Yaşmaklı Kadın”, “Hicrette Bir Valide”, “Gazi’yi İstikbal” onun bu yönünü ortaya koymaktadır.

Cumhuriyetin ilk senelerında gerçekleştirdiği, “Çiftçi”, “Çamaşır Yıkayan Kadınlar”, “Demirciler”, “Taşçılar” gibi genellikle Anadolu yaşamından alınmış konuları işleyen Ruhi Arel’in resimleri yapılış tarzı ve genellikle uyandırdığı etki yönünden eski Türk işlemelerini, yazmalarını anımsatır. Paletinde bulduğu çekici griler, turuncularla izlenimcilikle gerçekçiliği uzlaştıran bir yöntem uygulayan Arel, Türk resmine ulusal, yerel bir hava getirmeyi amaç edinmişti.

Eserleri yurtiçi sergilerinde olduğu gibi yurtdışı sergilerinde de daima büyük ilgi görmüştür. Yazmacı Kadın ve İftar Sofrası adlı tabloları Viyana ve Berlin şehirlerinde açılan sergilerde teşhir edilmiş büyük ilgi görüp takdir toplamıştır.

Onun mühim faaliyetlerinden bir diğeride 1922 senesinde İhsan Bey ile birlikte İstanbul Çemberlitaş’ta açtığı “Serbest Resim Atölyesi” adlı özel atölyedir. Bu atölyenin çalışma şekli ve genel programı 1922 senesinde yayınlanmış olup ressamlar için adeta bir rehberdir.

Halılar, kilimler, işlemeler ve yazmaların havasını, uyumunu yansıtmak Ruhi Arel’in yaşadığı zamanda yeni ve atılımcı bir eğilim idi. Süsleme motiflerimizin dekoratif sayıldığı o senelerda bir çok sanatçımız Batı teknik ve akımlarının aktarmacılığına yönelmişlerdi. İbrahim Çallı ve dostlarının yerli motifleri işleyişleri, bunları herhangi bir Avrupalı sanatçının fırçasından çıkmış gibi yerellikten uzak bırakıyordu. Buna karşılık Ruhi Arel bir işlemeyi andıran ağır, titiz tekniği ile resimlerine ulusal bir atmosfer katabilmiştir. Resim anlayışında büyük oranda gerçekçiliğe bağlı olan Ruhi Arel, “İstiklâl Savaşı”, ‘‘Cumhuriyetin İlânı”, “Atatürk Köylülerle”, “Harf İnkılâbı”, ve “Atatürk’ü Karşılama” adlı tabloları ile ulusal duyguların coşkusunu yansıtmış, resmin büyük kalabalıklara uzanan toplumsal işlevine inancını ispatlamıştı. Resimlerinin bir bölümü bugün Devlet Resim ve Heykel Müzesi, TBMM Müzesi, Topkapı sarayı ve Deniz müzeleri ile özel koleksiyonlarda bulunmaktadır. Bazı eserleri de torunlarında, özel koleksiyonlarda, hatta Amerika’da (Mr. Crane’in Koleksiyonu’nda) bulunmaktadır.

Ruhi Arel- Atatürk Köylülerle tablosu (142 x 185 cm.)

Türk izlenimci kuşağının en güçlü temsilcilerinden biri olan Mehmet Ruhi Arel son senelerında seramik çalışmaları da yaptı. Kompozisyonları ve portrelerinde çok başarılı olan Arel, yöresel yaşama eğilimli bir sanatçı olarak bilinmektedir.

Ruhi Arel, 14 Ekim 1931 tarihinde İstanbul’da 51 yaşında ölmüştür. Kasımpaşa Kulaksız Aile Kabristanı’na toprağa verildi.

Atatürk’e İstikbal (1927)
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script