Şah Cihan Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Şah Cihan kimdir?, Şah Cihan kaç yaşında?, Şah Cihan evi nerede?, Şah Cihan nerelidir? Şah Cihan ev adresi?, Şah Cihan kaç yaşında?, Şah Cihan nerede oturuyor?, Şah Cihan nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Şah Cihan hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 05.Ocak.159222.Ocak.1666 senesinde doğan Şah Cihan şu an için 74 yaşında ve Oğlak burcundandır. Şah Cihan doğum yeri ise Lahor, Pakistan (Babür İmparatorluğu)Agra, Hindistan olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Devlet Başkanı olarak devam ettirmektedir.

Şah Cihan Kimdir? – Şah Cihan Evi Nerede? – Şah Cihan Nerede Oturuyor?

Şah Cihan Kimdir?, evi nerede?

300 yılı aşkın bir süre, Hindistan coğrafyasına hükmetmiş, Türk-Moğol kökenli Babür İmparatorluğu’nun 5. Hükümdarı olan Şah Cihan, baba tarafından Timur’un anne tarafından da Cengiz Han’ın torunudur. Ölen eşi Mümtaz Mahal adına yapılan Tac Mahal anıt mezarı, tarihin en mühim mimari eserlerinden sayılmaktadır.

Şah Cihan, 5 Ocak 1592 tarihinde bugünkü Pakistan toprakları olan Babür İmparatorluğunda Lahor’da ailesinin üçüncü oğlu olarak doğmuştur. Doğum adı Hürrem olan Şah Cihan’ın asıl adı Ebü’l Muzaffer Şehâbeddin Muhammed Sâhib-kıran’dır. 1627 – 1658 senelerı içerisinde Babür İmparatorluğu’nu yönetmiş beşinci hükümdardır. Annesi Racpût Prensesi Manmati’dir. Babası Babür İmparatorluğu’nun 4. Hükümdarı Cihangir Şah’dır.

Şah Cihan, küçük yaşta geleneksel eğitim aldı, askerlik mesleğinde kendini gösterdi ve bir çok askerî harekâta katıldı. Bâbürlü ordusunda ilk mühim faaliyeti 1615 senesinde Racpûtlar’a karşı başarıyla bitirdiğı Mevar seferidir. Ardından 1616 senesinde Ahmednagar Kalesi’ni fethedince babası tarafından kendisine Şah Cihan unvanı verildi.

Dekken seferinde kazandığı başarı üzerine Dekken sûbedarlığına tayin edildi. 1622 senesinde kardeşi Hüsrev’i yaşamını kaybettirttü, bir yıl sonra da babasına karşı ayaklandı. Dekken’den çıkartılınca Bengal’e yöneldi, burada Portekizliler’le iş birliği imkânı aradı, fakat bir netice alamadı. Bengal’de babasına karşı yenilgiye uğradı, Delhi’ye gidip teslim oldu ve 1626 senesinde affedildi.

1627 senesinde Cihangir’in vefatının sonrasında taht kavgasında kardeşlerine karşı üstün çıkarak “Ebü’l-Muzaffer Şehâbeddin Muhammed Sâhib-kıran” unvanıyla Bâbürlü sultanı oldu. Kısa zamanda istikrarı sağladı ve Safevîler’in elindeki Kandehar’a yürüdü. Kandehar Valisi Ali Merdân Han, Şah Cihan’a tâbi olarak şehri teslim etti. Safevîler fakat on yıl sonra şehri geri alabildiler.

1633 senesinde Devletâbâd’ı, 1636 senesinde Ahmednagar’ı aldı ve Gûlkünde’yi vergiye bağladı. 1646 senesinde Özbek Hanlığı’na karşı sefer başlattı ve Belh şehrine girdi, fakat ertesi yıl çekilmek zorunda kaldı. Bunun yanında Bengal’de Portekizliler’in kurduğu Hugli şehrini talan edip Portekizliler’in bir kısmını yaşamını kaybettirdü, bir kısmını esir alarak Agra’ya götürdü. Delhi Sultanlığı’nın çözülme sürecinde yaşanan bağımsız Müslüman sultanlıklardan başka Banglana ve Bundelkhand’daki Racpût krallıkları da ele geçirildi ve Hayber Geçidi’ne kadar olan Hindistan topraklarında hâkimiyet kuruldu. Şah Cihan zamanında Bâbürlü toprakları günümüz Hindistan sınırlarına yakın bir miktarda, 3.000.000 km2 civarındaydı.

6 Eylül 1657 tarihinde oldukça önemli hastalığa yakalanan Şah Cihan’ın dört oğlu Dârâ Şükûh, Şah Şücâ‘, Evrengzîb ve Murad Bahş içerisinde taht mücadelesi başladı. Neticede öne çıkan Evrengzîb kardeşleri Murad Bahş, Şah Şücâ‘ ile veliaht Dârâ Şükûh’u yaşamını kaybettirttü. Ardından babasına karşı ayaklandı ve onu Agra Kalesi’ne hapsederek kendi saltanatını 21 Temmuz 1658 günü ilân etti . Kızı Cihanârâ Begüm bu zaman içinde Şah Cihan’ın yanında bulundu. Hastalığı giderek ağırlaşan Şah Cihan 22 Ocak 1666 günüvefat etti ve Tac Mahal’de hanımı Mümtaz Mahal’in yanına toprağa verildi.

Şah Cihan, senelerca mirasçılarından olduğu Timur İmparatorluğu’nu yeniden kurmaya çalışmış, Maveraünnehir’e defalarca seferler düzenlemiştir. Büyük atası Timur‘un hayallerinin kenti Semerkant’ı üç kez geri almış, fakat kaybetmiştir. Hindistan‘a sefer düzenlemiş, selefleri tarafından ise Hindistan‘ın çoğu ele geçirilmiştir.

Şah Cihan, atalarından kalan bir çok sıkıntı ile yüz yüze kalmış, iç isyanlar ve hanedanlıktaki çekişmelerle çaba göstermiştir. Ancak Babür ve Timurlu kültürü yönünden tartışmasız bir altın çağın yaşanmasını sağlamıştır. Döneminde bir çok şair ve minyatür sanatçısına destek vermiş, Hint minyatür sanatında Babür ekolünün inşaasını sağlamıştır. Ancak hiç şüphesiz en büyük desteği, tutkunu olduğu mimari çalışmalara vermiştir. Ülkenin bir başından bir başına kaleler, türbeler, saraylar, camiler ve medreseler yaptırmıştır. Şahcihanabad yani bugünkü Delhi kenti de Şah Cihan tarafından kurulmuştur.

Şah Cihan, 1612 senesinde babasının vezirlerinden Mirza Gıyâsüddin’in oğlu Âsaf Han kızı Ercümend Banu Begüm ile evlendi. Evlendikten sonra Şah Cihan eşine “dünyanın kraliçesi” manasına gelen Mümtaz Mahal ismini takmış ve öyle bilinmiştir..

Bir isyanı bastırmak için 1631 senesinde ordularıyla Burhanpur’a giden Şah Cihan‘a, dokuz aylık hamile olmasına rağmen her daimki gibi eşlik eden Mümtaz Mahal, Burhanpur’da Gauhara Begüm adlı 14. çocuğunu doğururken 38 yaşında yaşamını kaybetti. Tac Mahal bitip nakledilene kadar, naaşı 23 yıl boyunca Burhanpur’da kaldı, sonrasında Tac Mahal anıt mezarına gömüldü. Şah Cihan, da ölümünün sonrasında Taç Mahal’e, Mümtaz Mahal’in yanına gömülmüştür.

Şah Cihan, Taç Mahal’in tamamlanmasından kısa bir süre sonra oğlu Alemgir tarafından ruh sağlığıni yitirdiği ve devlet işlerinin aksadığı gerekçesi ile tahttan aşağı indirilerek Agra Kalesi’ne kapatılmıştır. Agra Kalesi Taç Mahal’in tam karşısında bulunmaktadır ve en üst bölümdeki hücre sekizgendir. Bu sekizgen odanın neresinden bakarsanız bakın Taç Mahal’i görmektedir. Efsaneye göre Şah Cihan Hayatının son 8 yılını bu sekizgen odada Taç Mahal’i seyrederek ve eşi ile mutlu günleri hatırlayarak geçirmiştir.

Şah Cihan, 22 Ocak 1666 tarihinde 74 yaşında Agra’da ölmüştür.

Şah Cihan, saltanatı esnasında Osmanlı İmparatorluğu ile iyi ilişkiler kurmaya çalışmış, Kandehar’ı Safevîler’den almak için bir Sünnî ittifakı planlamış ve bu çerçevede o sırada Bağdat seferiyle meşgul olan IV. Murat’a bir elçi ile mektup göndermiştir. Mîr Zarîf İsfahânî adlı elçinin getirdiği mektupta Safevîler’le mücadelenin gerekliliğine işaret edilmekte, Sultan IV. Murat’dan Bağdat’ı bir an önce onlardan kurtarması beklenmekte ve Bâbürlüler’in doğudan, Osmanlılar’ın batıdan Safevîler’i baskı altına almaları teklif edilmekteydi. IV. Murat da Şah Cihan’a bir elçi ve mektup göndererek karşılık vermiştir. Ancak Şah Cihan olabileceken mektubun üslûbundan hoşlanmadığı için irtibatı kesmiş, daha sonra Sultan I. İbrahim’in cülûsunu ve Bağdat fethinin sonuçlarını bildiren Osmanlı mektuplarına kayıtsız kalmıştır. 1649 senesinde IV. Mehmet zamanında diplomatik ilişki kurulmuş, Şah Cihan’a müteferrika Seyyid Muhyiddin Efendi elçi olarak yollanmış, Şah Cihan da Seyyid Ahmed adlı elçisini zengin armağanlerle İstanbul’a göndermiştir. Bu diplomatik teşebbüs Özbek hanının arzusuyla yapılmıştır.

Şah Cihan’ın saltanatı Bâbürlüler’in altın çağı sayılır. Hükümdarlığı esnasında bir istikrar dönemi yaşanmış, ordu ve devlet çok kuvvetli bir yapı kazanmış, hukuk sistemi yeniden yapılandırılmış, birden fazla bölgeden katılımlar olmuştur. Vergi ve topraklarda yeni düzenlemeler gerçekleştirilmiş, Hâlisa toprakları genişletilmiş ve hazine bundan öncekilerdesine göre çok zenginleşmiştir. Dinî hayatta Ekber ve Cihangir şahların devrine göre daha muhafazakâr bir yol izlenmiş, Nakşibendî, Çiştî, Şüttârî gibi Sünnî tarikatlar faaliyetlerini yaygınlaştırmıştır. Şah Cihan dönemi bunun yanında Bâbürlü mimarisinin zirvesidir ve başta Tac Mahal olmak üzere birden fazla muhteşem eserin inşası gerçekleştirilmiştir. Saltanatının başlarında Şah Cihan devletin idarî merkezi olarak Agra’yı tercih etmiş, bu sebeple Agra’da birden fazla mimari eser yapılmıştır. Bunlar içerisinde en mühimsi hanımı Ercümend Bânû (Mümtaz Mahal) için inşa ettirdiği türbe olan Tac Mahal’dir.

Şah Cihan 1638’de devletin idare merkezini Agra’dan Delhi’ye taşımış ve günümüzde eski Delhi diye bilinen Şahcihanâbâd’ın inşasını başlatmıştır. 1639-1648 senelerı içerisinde sona eren yeni şehir surlarla çevrili geniş caddeler, su yolları, pazar yerleri, hanlar, bağlar, camiler ve La‘l Kıl‘a (kızıl kale) olarak adlandırılan kaleyi ihtiva ediyordu. Şehrin doğusunda bulunan La‘l Kıl‘a, Bâbürlü dönemi sivil mimarisinin en güzel emsallarinden olup kale kapıları, surları, geniş alanları, salonları ile bütüncül bir yapıdır ve Şah Cihan’dan beri Bâbürlü tahtının idarî merkezi olmuştur. 1644-1658 senelerında inşa edilen Delhi Cuma Camii, Fetihpûr Sikri Ulucamii anlayışını sürdüren, ibadet mekânının köşelerinde bulunan iki büyük minare ve üç büyük taçkapıdan girilen geniş avlusu ile görkemli bir eserdir.

Lahor’da bu devirde özellikle su mimarisi doruğa ulaşmış, su kanalları açılmış, yüzlerce süs bitkisiyle bezenmiş ünlü Şâlîmâr Bahçesi burada kurulmuştur (1642). Ayrıca Cihangir Şah’ın türbesiyle Lahor Kalesi’nin bir kısmı inşa edilmiştir. Şah Cihan’ın kendi adını taşıyan cami ise Sind bölgesinde Tatta’dadır ve 1644 tarihlidir. Cami 100 kadar kubbesiyle dünyanın en fazla kubbeli eseri hüviyetindedir. Bâbürlü ihtişamını ortaya çıkaran ünlü Taht-ı Tâvûs da Şah Cihan zamanına aittir.
Kaynak:Bilgisayfam.net

porno izle cm to inches
bestnich altyazılı porno porno nulled script