Salvador Dalí Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Salvador Dalí kimdir?, Salvador Dalí kaç yaşında?, Salvador Dalí evi nerede?, Salvador Dalí nerelidir? Salvador Dalí ev adresi?, Salvador Dalí kaç yaşında?, Salvador Dalí nerede oturuyor?, Salvador Dalí nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Salvador Dalí hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 11.Mayıs.190423.Ocak.1989 senesinde doğan Salvador Dalí şu an için 85 yaşında ve Boğa burcundandır. Salvador Dalí doğum yeri ise Figueres, Catalonia, İspanyaFigueres, Catalonia, İspanya olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Ressam olarak devam ettirmektedir.

Salvador Dalí Kimdir? – Salvador Dalí Evi Nerede? – Salvador Dalí Nerede Oturuyor?

Salvador Dalí Kimdir?, evi nerede?

İspanyol ressam. Gerçek adı Salvador Domingo Felipe Jacinto Dalí y Domènech‘tir. 20. yüzyılın en mühim ressamlarındandır. Dali, sürrealizmin tanınmasında ve toplum içinde yaygınlaşmasında en fazla payı olan sanatçıdır. Zira sanatı klasik anlayışın dışına çıkarmış, dehasını yaratıcılığının sınırlarını zorladığı yapıtlarına yansıtmıştır. Sigmund Freud‘un yazılarından etkilenerek sanatını sürrealizmle temellendiren Dali, “Eleştirel Paranoya” adını verdiği yaklaşımı ortaya koymuş ve bu yaklaşımla oluşturduğu eserlerle dünyanın en başarılı sürrealist ressamı olmuştur. Sanat tarihinde çığır açan ressamın en fazla bilinen eseri 1931‘de bitirdiğı
The Persistence of Memory‘dir.

11 Mayıs1904‘te Figueres, Catalonia, İspanya‘da dünyaya geldi. O doğmadan dokuz ay önce menenjit sebebiyle hayata gözlerini yuman ağabeyinin adı da Salvador’du ve anne babası ağabeyinin Salvador’un bedeninde yeniden dünyaya geldiğine yani reenkarnesi olduğuna inanıyorlardı. Dali daha sonraları bununla alakalı olarak şunları söyleyecekti:

Doğar doğmaz tapınılan bir ölünün ayak izlerinden yürümeye başladım. Beni severken hala onu seviyorlardı aslında. Belki de benden fazla onu.. Babamın sevgisinin bu sınırları yaşamımın ilk günlerinden beri fazla büyük bir yara oldu benim için.

Bu farkındalıkla yaşamakta zorlanan Dali’nin tüm davranışları ailesinin dikkatini çekmek üzerine odaklıydı. Dali’nin kızkardeşi Ana María‘nın da dünyaya gelmesi durumu değiştirmedi. Zaman geçtikçe farklılığını ifade etme isteği daha dayanılmaz hale geliyordu.

Çocukluğunda, ileride FC Barcelona futbolcularından olacak Emili Sagi-Barba ve Josep Samitier‘le çok iyi arkadaş olan Dali, Cadaqués‘te geçirdiği tatillerde iki arkadaşıyla futbol oynamayı çok seviyordu.

1916‘da resim okuluna kaydolan Dali’nin bir yıl boyunca yaptığı karakalem çalışmaları babasının desteğiyle evlerinde sergilendi. İlk resmi sergisi ise 1919‘da Figueres’teki Municipal Theater‘da açıldı. Dali’nin öğretmeni iyi bir ressam olan Juan Núñez‘di. Dali, Catalan empresyonist ve realistlerini tanıdıktan sonra kübizm akımını ve Juan Gris‘i de keşfetti.

Dali 1921‘de annesini göğüs kanserinden kaybettiğinde halen 16 yaşındaydı. Bu büyük travmanın üstesinden güçlükle gelmeye çalışan Dali’nin babası, merhum eşinin kız kardeşiyle evlendiğinde, bilinenin aksine Dali bu duruma içerlemedi. Zira teyzesine de bi hayli düşkündü. Dali, Figueres Belediyesi Sanat Okulu’nda eğitim gördüğü zamanda Michelangelo Buonarroti, El Greco, Diego Velazquez,
Leonardo da Vinci, Francisco Goya ve hayran olduğu diğer ressamların makalelerinin bulunduğu ‘Studium‘ dergisinde de çalıştı.

1922‘de Madrid‘e taşınıp, San Fernando School of Fine Arts‘a kaydolan Dali, burada gerçekleştirdiği kübist çalışmalarıyla büyük ilgi gördü. Hayatı boyunca etkileneceği dadaist akımıyla da o senelerda tanışan Dali, şair Federico Garcia Lorca ve film yapımcısı Luis Bunuel‘le yakın arkadaştı. Okulda onu sınava tabii tutacak yetenekte kimsenin olmadığını dile getirdiği için yönetimle arası açılıp, final sınavlarından çok kısa bir süre önce okuldan atılan Dali, Basket of Bread isimli çalışmasında dehasını ortaya koymuştu. O yıl Paris‘e ilk ziyaretini gerçekleştirdiğinde Pablo Picasso‘yla tanışma fırsatı bulan Dali, ressamdan çok etkilendi ve bu etkilenimleri o zamanda yaptığı çalışmalarına da yansıdı.

Resimdeki yeteneği açtığı sergilerle tescillenen ve Barcelona‘da oldukça büyük beğeni alan Dali, ilgilendiği akımları arada bir sıra sıra arada bir de tümünü kombine ederek resimlerinde kullanıyordu. Daha çok avantgard ve deneysel bir tarzı olsa da resim sanatının temelleriyle de ilgileniyordu. Gösterişli bıyığı Dali’nin kişiliğistiklerinden biri olmuştu, zira Dali fiziksel görünüşü itibariyle 17. yüzyıl İspanyasının en mühim ressamlarından biri olan Diego Velazquez‘tan bi hayli etkilenmişti. Günlük yaşamı; entelektüel bir söylemin ve lüks bir yaşamın etrafında dönen ressamın, kadınlar pek ilgisini çekmiyordu. Ancak bu durum kısa bir süre sonra değişecekti.

1929‘da film yapımcısı arkadaşı Luis Bunuel‘le birlikte Un chien andalou isimli ilk gerçek üstü kısa film için ortak bir çalışma yürüttü. Aynı yıl sürrealist şair Paul Éluard‘ın eski eşi Gala‘yla tanışan Dali, onunla büyük bir aşk yaşamaya başladı ve o andan beri Gala; Dali için bir âşık, bir arkadaş, esin perisi ve resimleri için de model oldu.

O senelerda bi hayli mühim işinde uzman sergiler açan Dali, yaratıcılığıyla büyük övgü alıyordu. En mühim çalışmalarından biri olan The Persistence of Memory isimli tablosunu 1931’de tamamlayan Dali, 1929 senesinden beri birlikte yaşadığı Gala’yla 1934‘te dünya evine girdi. Tarihçi Alexandre Deulofeu‘yla da o senelerda tanıştı ve yakın arkadaş oldu. 30’lu senelerın başında Paris’te katılmış olduğu sürrealist hareketten, kısa bir süre sonra dik başlılığı ve asi kişiliği sebebiyle dışlanan Dali, bu süre içinde kendisini sürrealizmin en büyük temsilcilerinden biri haline getirecek olan Büyük Mastürbasyoncu, Seksapel Görüntü ve Hüzünlü Oyun isimli eserlerine imza attı.

Yine 1934’te tablo alıp satan Julian Levy tarafından Amerika‘ya tanıtılan ressam, New York‘ta da bir sergi açtı. Birkaç İspanyol entelektüelle birlikte İspanyol Sivil Savaşı‘ndan sonra başa geçen Francisco Franco‘yu destekleyen Dali, sürrealist dostlarınca küçük burjuvaya dönüşmekle suçlanır olmuştu. Bununla alakalı;

Beni Marksizm bir parça bile ilgilendirmiyordu. Politika bir kansere benziyordu.

açıklamasını yapan Dali, politik görüşüyle alakalı olarak bundan öncekilerde de şunları söylemişti:

Her zaman anarşist ve bunun yanında da monarşisttim. Her zaman burjuvaziye karşıydım ve hala da öyleyim. Gerçek kültürel devrim monarşist prensiplerin restoresiyle olabilecekdür.

1936‘da Londra‘da Stefan Zweig onu Sigmund Freud‘a tanıttı ve aynı yıl New York Moma’da “Fantastic Art, Dada and Surrealism” sergisine katıldı. Sergiye dalgıç kıyafetleri içinde ve tasmalarından tuttuğu iki tazıyla gelmesi Dali’nin insanın gerçek bir düş dünyası yaratması ve bunu yaparken aklını denetim altında tutup iradesini bilinçli olarak bir süre askıya alması gerektiğiyle alakalı düşüncelerini de destekler nitelikteydi. Dali daha sonra Time dergisine kapak oldu.

İkinci Dünya Savaşı başlar başlamaz eşi Gala’yla birlikte Amerika’ya giden Dali, 8 yıl boyunca orda yaşayacaktı. 1942‘de otobiyografisi The Secret Life of Salvador Dalí‘yi paylaştı.

Virginia, Pebble Beach, California ve New York St. Regis Hotel‘de geçirdikleri senelerdan sonra çift 1949‘da yeniden İspanya‘ya döndü. Dali, Andre Breton‘ın sürrealizmin kırkıncı kutlama yılı için organize etiği Homage to Surrealism isimli sergide Joan Miro, Enrique Tábara ve Eugenio Granell‘le birlikte fotoğraflarını sergiledi. 40’lı senelerda, Kızarmış Bacon ve Yumuşak Otoportre, Ekmek Sepeti, Atomik Leda ve Portlligat’lı Madonna gibi çok mühim yapıtlarını sanatseverlerle buluşturan Dali, döneminin en ünlü ressamlarından biri halini aldı. Ressam 1946‘da Alfred Joseph Hitchcock‘un Spellbound filminde bir dizi rüya sahnesi için sahne tasarımı da yaptı. O dönemin yıldızı yeni yeni parlamaya başlayan sanatçılarından Andy Warhol, Pop Art‘ın ortaya çıkmasında Dali’nin büyük etkisi olduğunu açıkladı. Matematiğe ve fiziğe de büyük ilgisi olan sanatçı, çalışmalarında geometrik öğeleri de kullanıyordu.

1950’lerde, “Yansıtma ve Derinleşme Üzerine Paranoyak – Eleştiri” metodunu geliştiren ressamın eserlerinin büyük bir çoğunluğunun konusunu din, tarih ve fen bilimleri oluşturuyordu. Bu seneler içinde Cristo de San Juan de la Cruz,
Galatea de Las Esferas, Corpus Hipercubicus, Amerika’nın Kristof Kolomb Tarafından Keşfi ve Son Yemek gibi çok tanınan yapıtlarını verdi.

1960 senesinde dünyaya geldiğu yer olan Figueres’de en büyük projesi olan ve 1974 yılına kadar uğraş vereceği Dali Tiyatrosu ve Müzesi‘ni kurmak için kollarını sıvayan Dali, ünlü lolipop markası Chupa Chups‘un da logosunu hazırlamıştı. 1969 senesinde yapılan eurovizyon şarkı yarışmasının tanıtımlarından ve sahne düzeninden de sorumlu olan ressam, Gerona‘da Pubol Şatosu’nu satın aldı ve içini yenilemeye başladı.

60’lı senelerda, Los Angeles (1964), New York Modern Sanatlar Müzesi (1966), Rótterdam (1974),
Dalí Cleveland Müzesi (1971), París George Pompidou Merkezi (1979), Londra Tate Gallery (1980), Madrit Çağdaş Sanatlar İspanyol Müzesi (1983), Barselona Pedralbes Sarayı (1983) gibi dünyanın en büyük sanat merkezlerinde Dali’nin geniş çaplı antolojik sergileri sanatseverlerle buluştu.

Yalnızca resim sanatında değil güzel sanatların bir çok alanında da yapıtlar veren Dali şaşırtıcı ve olağanüstü projeleri de hayata geçirdi. Ressam, bir smokini, içinde filtre bulunan likör kadehleriyle kaplayarak gerçekleştirdiği çalışmaya Afrodizyak Ceket adını vermişti. Daha sonra ahize yerine kabuklu hayvan kullandığı Istakoz Telefon’u icat etti. Çekmeceli Milo Venüs isimli eserinde ise ünlü heykeli çekmeceli gülünç bir mobilyaya dönüştüren Dali, memeler, göbek ve dizlerle mobilyanın kulplarını oluşturmuştu. Bu çalışma daha sonra mobilyacılık ve mücevhercilik alanında üretilen bir çok lüks eşyaya da uygulandı. Breton tarafından Fransızcada dolar düşkünü manasına gelen “Avida Dollars” anagramıyla devamlı olarak eleştirilen Dali, yapıtlarını bir meta olarak ortaya koyduğu için “Sanat için sanat” düşüncesini yıkmaya çalışmıştı. Amacı sanatın, hayatın her alanını doğrudan doğruya ilgilendiren bir yaşam şekili olduğunu göstermekti.

Robert Descharnes ile birlikte Dantelacı Kadının ve Gergedanın İnanılmaz Öyküsü’nü yöneten Dali, 1978‘de
Yukarı Moğolistan’dan İzlenimler (Impressions de Haute Mongolie) adıyla deneysel bir de film çevirdi.

1982 senesinde tek aşkı Gala’nın ölümünün sonrasında Dali büyük bir travma geçirdi ve sağlığı da gitgide bozulmaya başladı. 1984‘te İspanya‘daki şatosunda çıkan yangından sonra rahatsızlığı iyice artan Dali, son senelerının bir kısmını Pubol’daki şatoda, bir kısmını da kendi kurduğu Tiyatro Müzesi’nin yanındaki Torre Galatea’daki özel odasında inzivada geçirdi. Salvador Dali 23 Ocak1989‘da Figueras hastanesinde, 84 yaşındayken hayata gözlerini yumdu ve Figueras’daki müzesine hâkim olan dev kubbenin altına gömüldü.

Dali tüm varlığını ve koleksiyonunu İspanya devletine bırakmıştı.
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script