Şebnem Ferah Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Şebnem Ferah kimdir?, Şebnem Ferah kaç yaşında?, Şebnem Ferah evi nerede?, Şebnem Ferah nerelidir? Şebnem Ferah ev adresi?, Şebnem Ferah kaç yaşında?, Şebnem Ferah nerede oturuyor?, Şebnem Ferah nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Şebnem Ferah hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 12.Nisan.1972 senesinde doğan Şebnem Ferah şu an için 49 yaşında ve Koç burcundandır. Şebnem Ferah doğum yeri ise Yalova olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise MüzisyenŞarkıcı olarak devam ettirmektedir.

Şebnem Ferah Kimdir? – Şebnem Ferah Evi Nerede? – Şebnem Ferah Nerede Oturuyor?

Şebnem Ferah Kimdir?, evi nerede?

Türk Rock Müziği’nin kadın vokallerinden, besteci ve söz yazarı.

Şebnem Ferah, 12 Nisan1972‘de Üsküp’den Yalova‘ya gelen ailenin üç kızından en küçüğü olarak Yalova’da dünyaya geldi. Küçük yaşta müzikle tanışmasından ailesinin etkisi büyük oldu. İlkokulda mandolin ve solfej dersleri almaya başladı. Liseyi Bursa Özel Namık Sözeri Lisesi’nde yatılı olarak okudu.

İlk kez lise senelerındayken okul orkestralarında ve küçük topluluklar önünde çalmaya başladı. “Pegasus” adlı grup ile bir süre çalıştıktan sonra 80li senelerın başında Bursa’da bir stüdyo aracılığıyla hayalini kurduğu kız grubu olan “Volvox“u kurdu. 1988 senesinde “Volvox” ile bir çok yerde sahne alan sanatçının, ODTÜ Ekonomi Bölümü’nü kazanması sebebiyle grup dostlarından uzun bir süre ayrı kaldı. Bu bölümü 2. sınıfta bırakarak İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydoldu.

Grup üyeleri içerisinden Özlem Tekin gibi isimlerin bulunduğu Volvox’un 1994 senesinde dağılmasından sonra Şebnem Ferah, solo çalışmalarına ağırlık verdi. Onno Tunç ve Sezen Aksu‘nun da yardımlarıyla ilk albümü olan “Kadın1996 senesinde piyasaya çıktı. Bu albümde bulunan “Vazgeçtim Dünyadan” adlı parça ile kısa bir sürede büyük bir çıkış yakaladı.

İlk klibini albümün çıkış parçası olan “Vazgeçtim Dünyadan”a geçtikten sonra arkasından aynı albümde bulunan “Yağmurlar”, “Bu Aşk Fazla Sana” ve “Fırtına” adlı parçalarına klip çekti. 4 Nisan1997 tarihinde İzmir Ege Üniversitesi’nde verdiği ilk konserinde çok büyük bir ilgiyle karşılandı.

Albüm çalışmasından sonra yurtiçi turnesine çıkan sanatçı öte yandan da bar programlarına devam etti. 1998 senesinde büyük bir acı yaşayarak ablasını kaybetmesi üzerine bir süre aktif müzik yaşamından uzak kaldı. Bu uzun sessizliğin sonrasında 1999 senesinde “Artık Kısa Cümleler Kuruyorum” adlı albümünü piyasaya çıkardı. “Bugün” adlı çıkış parçasını yitirdiği ablasına ithaf etti. İskender Paydaş ve Pentagram ekibiyle çalışan sanatçı bu albümden ikinci klibini “Artk Kısa Cümleler Kuruyorum”a çekti.

Bis sonraki albüm çalışmasını devam ettirirken 17 Ağustos1999 depreminde babasını kayneden sanatçı, albüm çalışmalarına kısa bir ara verdikten sonra 2001 senesinde “Perdeler” adlı üçüncü albümünü piyasaya sürdü. Ozan Tügen, Buket Doran, Metin Türkcan, Aykan İlkan ve Ceren Tügen‘den oluşan kendi grubuyla çalışmaya başlayan sanatçı bu albümünde bulunan “Perdeler” adlı parçasını Apocalyptica ile yorumladı.

2003 senesinde “Kelimler Yetse” adlı yeni albümü ile sevenleriyle buluşan sanatçı, bu albümden “Ben Şarkımı Söylerken” parçası ile çıkış yaptı. Albüm çalışmalarının yanında düetlere de yer verdi ve Müzeyyen Senar, Polad Bülbüloğlu, Kargo, Teoman, İlgi Özdikmenli, Sezen Aksu, Ogün Şanlısoy, Haluk Levent ve Bülent Ortaçgil gibi isimlerle çalışmalar yaptı.

2 yıl süren hazırlık aşamasından sonra 2005 tarihinde “Can Kırınları” adlı 5. stüdyo albümü ile geri dönüş yaptı. İlk klibi “Can Kırıkları” adlı parçaya çektikten sonra arkasından “Çakıl Taşları” adlı klibi müzik kanallarında gösterilmeye başladı. 10 Mart2007 tarihinde Bostancı Gösteri Merkezi’nde Orhan Şallıel idaresindeki İstanbul Senfoni Projesi Orkestrası ile verdiği konserin DVD’si ve CD’si sanatçının ilk konser albümü olarak piyasaya sunuldu. Konser DVD’si Türkiye’de bir ilke imza atarak 500 binin üzerinde satışa ulaştı.

Şebnem Ferah, müzikal çalışmalarının yanında film seslendirme çalışmalarından da bulundu. “Küçük Denizkızı” adlı filmde bulunan “O Dünyada” adlı parçayı seslendirdi. Bazı reklam cingıllarında da karşımıza çıkan sanatçı Akbank’ın reklam müziğini seslendirdi.

Little Mermaid (Küçük Denizkızı) adlı çizgi filmde seslendirme yapmış ve soundtrackinde bulunan “O Dünyada” isimli şarkıyı seslendirmiştir. Toprak Sergen ve Aydan Şener‘in oynadığı bir filmde ise, söz ve müziği Demir Demirkan‘a ait olan ” Ay Işığında Saklıdır” adlı şarkıyı seslendirmiştir. Ayrıca bir ara Akbank’ın reklam müziğini de seslendirmiştir. Çeşitli TV programlarına çıkmıştır. Bir zamanlar Pepsi’nin de reklam müziği olan “Daha Fazlasını İste” şarkısını da Kenan Doğulu ile birlikte seslendirmiştir. Teoman‘ın yazdığı ve yönetmenliğini yaptığı Balans ve Manevra filmi için yine Teoman’a ait olan “Gönülçelen” şarkısını seslendirmiştir. 2008 senesinde da Finans Emeklilik için bir reklam filmi çeken Şebnem Ferah, bazı anlaşmazlıklar sebebiyle bu çalışmanın yayına girmesina izin vermedi. Sonradan anneli-kızlı iki kişi ile yeniden çekildi ve yayınlandı. Kızın Şebnem Ferah’a olan benzerliği şaşırttı. Ayrıca seslendirmiş olduğu “Ünzile” şarkısı Kasım 2009’dan beri ÇYDD‘nin reklamında kullanılmıştır.

Şebnem Ferah’ın “Can Kırıkları” albümünün piyasaya çıkmasından kısa bir süre sonra Akşam Gazetesi’ne verdiği röportaj :

Bazı sanatçıların albümü dinledikçe beğenilir. Sizinki de böyle… Peki neden böyle bir duygu yaşatıyorsunuz?
Çünkü amacımız, bir-iki parçanın öne çıkması değil. Albümü bir bütün olarak algılanması ve beğenilmesini istiyoruz. Benim bütün albümlerimde de böyle bir duygu yaşıyor insanlar. Bu da albümün daha uzun süre dinlenmesine neden oluyor. Bu da iyi bir şey.

Albümün hazırlık aşamasını anlatır mısınız?
Geçen albüm çıktıktan sonra bir-bir buçuk yıl yoğun bir konser turnesi geçirdik. Ben, albüm çıktıktan ve onun yenilik duygusu geçtikten sonra hemen bir yerlere bir şeyler karalamaya başlarım. Yoğun konser zamanında konsantre olup ince ince çalışmaya başlayamam. Önce dinlenmem gerekiyor. Sonra da her şeyi bırakıp müziğe yoğunlaşırım. Normalde, yaptığım bir şarkıyı kayderim, ertesi gün dinlerken hoşuma giderse üzerinde çalışmaya devam ederim. Bu da bana çok büyük bir gösterge oluyor. Kimi zaman bir parça çok kısa bir sürede biter. Ben öyle şarkıları daha çok seviyorum. Ve insanlar da rastlantı sonucu çıkan öyle parçaları daha çok seviyor. Martta stüdyoya girdik. Yaklaşık üç buçuk-dört ayda albüm yaşandı.

Müzisyen dostlarınız her daim beraber olduğunuz isimler sanırım…
Evet. Albümün prodüktörlüğünü Tarkan Gözübüyük yaptı. İlk iki albümde de onunla çalışmıştım. Dokuz senedir sahnede çalıştığım müzisyen dostlarım yanımdaydı. Hem keyifli hem de çok yoğun bir çalışma dönemi paylaştık. Beraber nefes alan, bir sürü şeyi beraber yapan bireylerin bir arada müzik yapması çok şeyi değiştiriyor. Bazen söze bile gerek kalmadan birbirimizi anlayabiliyoruz. Bu da ilk olarak işi yapan insanı da çok tatmin ediyor, çünkü insanın yaşı ve tecrübesi geliştikçe, böyle şeylerin kıymetini biraz daha fazla anlıyorsunuz.

Olgunluk Şebnem Ferahı nasıl değiştirdi?
Elbette bazı şeyler değişiyor. Birincisi bir sürü hususta ilk kez yaşamak var, ikinci-üçüncü kez yaşamak var. Tecrübeleniyorsunuz. Tecrübelendikçe tepkilerinizin boyutu da değişebiliyor. Bunlar tabi ki ki sözlerime yansıyor. Benim fark ettiğim en büyük yansıma ise, kendi içimde çoklukla halledebildiğimi düşündüğüm şeyleri yeniden yaşıyormuşum gibi geliyor. Kendimi daha cesur buluyorum. Müziğe o kadar emek harcıyorum ki bu da bana özgürlük alanı sağlıyor. Bunlar benim saptadığım olumlu yönler. Zaman ilerledikçe bazı olumlu olmayan etkiler de olabilir. Hem fiziksel hem de ruhsal olarak daha kolay yoruluyorsunuz. Ama bunun da önlemini alıyorum. Çünkü yorgunken insan hiçbir şeye konsantre olamıyor. Müzik de konsantrasyon isteyen bir şey. Hayatımı bir müzisyen gibi yaşamak istiyorum. Ara verdiğim zamanlarda da müzikten kopmuyorum.

Albümdeki tüm sözler size ait. Peki Can Kırıkları nasıl dünyaya geldi?
Önceki albümden sonra şirkete gelen zarfların birinden bir kitap çıktı. Kitap, Karin Karakaşlı’ya aitti. İsmi ise ‘Can Kırıkları’. Kitabın içini görmeden kafamda şarkı çalıyordu. Çok imrendim. Acıya dair güzel ve etkileyici bir ifadeydi. Ama konserler derken hemen oturup yazamadım. O kadar çok beğendim ve albümü de o kadar iyi temsil ediyordu ki, kendisini arayıp hem haber vermek hem de izin almak istedim, çünkü ilham almıştım. Çok tatmin oldu. Albümün isim hikayesi işte böyle. Yani benim bulduğum bir şey değil…

Sözlerinizde bu kez aşktan çok söz etmiyorsunuz…
Bu albümde aşk çok az. Daha çok hayata bakış açımı, kendi kendime değerlendirmelerimi ve önerilerimi yansıtmak istedim. İlkel bir ahlak anlayışı, ilkel derken gelişmemiş demek istemiyorum. İnsanların uygarlıkla bütünleşmedikleri bir anlayışı anlatmaya çalıştım. Bunu da önceden oturup planlamamıştım.

Yazarken sizi neler besliyor?
Eğer üretiyorsanız, sinir uçlarınız hem kendi hem de etrafınızdaki hayat karşı çok hassas oluyor. İlla çok büyük şeyler yaşamak gerekmiyor. Mesela o kitaba bakıp, onu yanlış okuyabilecek ya da hemen algılayabilecek bir diğeride olabilir… Ben ikinci örnekteyim. Bu anlamda sünger gibiyim. Geçen albümde fazlaca aşka dair sözler vardı. Bunu da kendimce farklı açıkladığimi düşünüyorum. Bir hususta çok konuştuğunuzda aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorsunuz. Bir yaştan sonra da insani taraf daha hassas oluyor. Yani ahlakın ne kadar mühim bir mefhum olduğunu görüyorsunuz. Klişeleşmiş namustan söz etmiyorum. İnsanların kendi ahlaklarını üretebilmesinin ne kadar mühim bir şey olduğunu ve bunu yapmadığımızda ne kadar büyük bir noksanlık içersinde yüzdüğümüzü sık fark eder oluyorsunuz. Demek ki, benim de içimde büyük bir etki alanı yaratmış ki, böyle sözler çıktı. Herkes nasıl rahat ediyorsa öyle yaşamalı. Ama toplu olarak yaşadığınızda sizin rahatlığınız, başkaların rahatsızlığı oluyor. Kendimce öneriler sunuyorum. Birinin duygularına çamur mu sürmek istiyorsun? Önce senin ellerin kirlenecek… Bu kirliliğin içinde önce sen olacaksın diyebilmek hoşuma gidiyor. İnsani değerlerimizi kaybettiğimizi düşünmüyorum. Herkes içinde bir yürek taşıdığı sürece bunların kaybolmasına imkan yok. Herkese mesaj vereceğim diye bir endişem yok. Birileri bunu alıyor ve evine yani hayatına sokuyor. Zamanına ortak oluyorum. Türkiye’de artık müziğin çok içi boşaltıldı. Günlük hayatımda da sıkkınlığımı yanımdakine aktarmam. Bunu yapmak yerine anlarımızı güzelleştirmeye çalışırım. Ve birilerinin üç-beş dakikalık duygu yoğunluğuna ortak olabiliyorsam, bu benim için kıymetli bir şey. Ben bunun için hep çalışırım.

Konserleri yoğun geçen de bir sanatçısınız. Konser öncesi değişik bir ruh haline bürünüyor musunuz?
Yaklaşık 20 senedir sahneye çıkıyorum. Son on senedir da işinde uzman olarak sahnedeyim. Ondan öncesinde de gruplarım vardı. Yani 15-16 yaşından beri sahnedeyim. Buna rağmen zaman geçip, tecrübeler arttıkça heyecanı yeneceğimi zannediyordum. Sonra anladım ki, bırakın bunu yenmeyi asla kaybetmemek gerektiğini gördüm ama heyecan arada bir de ömür törpüsü olabiliyor. Biraz fazla heyecanlanıyorum. Ama bu heyecan elimin, ayağımın birbirine girmesi değil de karın ağrısı ya da tansiyon düşüklüğü yaşatıyor. Sahneye çıktığım dakikada da kontrol altına alabiliyorum. Çalışkan biriyim. Çok prova yaparız. Hatta dostlarım neden bu kadar çok prova yaptığımı sorar. Çünkü müzik çalarak güzelleşir diye düşünüyorum.

Yalnızca çalışmalarıyla var olan ender insanlardansınız. Bunu nasıl beceriyorsunuz?
Ben o alanı sevmiyorum. Klişe bir laf ama ben gerçekten kendimi değil, yaptığım şeyi sunmak istiyorum. Kendinizi sunmak istediğinizde daha çok görünebilirsiniz. Zaten her önüne gelene mikrofon uzatıyorlar, her önüne gelen de konuşuyor. Ancak benim bunu yapmama gerek yok ya da yapmakta bir anlam olduğunu düşünmüyorum. İnsanlarla yüz yüze geldiğimde ürünümle alakalı saatlerce konuşabilirim. Fakat ben kiminleyim, nerdeyim, nerde dans ediyorum bunları abesle iştigal olarak değerlendiriyorum. Kesinlikle o şeklide yaşayan insanlara da her hangi bir halde lafım olamaz. Ama ben o yapıda değilim. Eğer öyle yaşıyor olsaydım yaptıklarımdan bahsedemez hale gelirdim. Yani o taraftaki yolu açtığınızda kimse size bu kız müzisyen, tecrübeli gözüyle bakmıyor. Henüz özel hayatla işi içerisinde sağlıklı bir dengenin kurulduğuna şahit olmadım. Bir şeyler için de özel çaba harcamıyorum. Ünlü bir şahsiyet gibi değil, müzisyen olarak yaşıyorum. Zaman içinde gazeteciler, de kim ne istiyoru idrak ediyor ve saygı gösteriyorlar. Birbirimizin tercihlerine saygı göstermemiz gerekiyor.

Şimdiye kadarki çalışmalarınızdan sonra müziğinizi başka ülkelere götürmeyi istiyor musunuz?
Kim istemez ki? Ayrıca bazı gereksinimleri de barındırdığımı düşünüyorum. En son Los Angeles’a gittiğimde idrak ettiğim şey bunun rock müzik için doğru bir yol olmadığı oldu. Ben tepeden inme bir şarkıcı değilim. Bir gelişim süreci geçirdim. Her şey doğal bir halde ilerledi. Yani bazı şeyler için ‘istiyorum’ demek olmuyor. Her şeyini toplayıp, orada yaşayıp kendini sıfırdan bir kariyer oluşturmaya çalışacaksın. Bu da çocuk oyuncağı değil. Ama masa başında Türkiye’den bir artistin albümünü gönderme şeklinin de yetersiz olduğunu düşünüyorum. Başka bir dilde müzik yapacaksan o kültüre de hakim olmak gerekiyor.

Müziğin dışında nasıl vakit geçiriyorsunuz?
Çok çalışmak gerektiğini düşünen bir insan olarak, başka yaptığım şeyleri de müziğin etrafına toplamaya çalışıyorum, çünkü fakat bu biçimde kendimizi besleyebileceğimizi düşünüyorum. Çekirdek bir arkadaş çevrem var. Ailem var. Onlarla bir araya gelmek çok hoşuma gider. Zaman zaman yalnız kalmayı ve yaşayabilmeyi severim. Tek başına iyi vakit geçirmeyi becerebilen biriyim. En sevdiğim şeylerden bir diğeride seyahat etmektir.

2015 senesinin Ocak ayında Star Tv’de gösterime girecek olan “Ve Kazanan” yarışmasının sunuculuğunu oyuncu Kadir Doğulu yaparken jüri koltuğunda Kenan Doğulu ile Şebnem Ferah olacaktır.

Albümleri :
1996 – Kadın
1999 – Artık Kısa Cümleler Kuruyorum
2001 – Perdeler
2003 – Kelimeler Yetse
2005 – Can Kırıkları
2007 – 10 Mart 2007 İstanbul Konseri
2009 – Benim Adım Orman
2013 – Od

Kaynak:Bilgisayfam.net

porno izle cm to inches
bestnich altyazılı porno porno nulled script