Tarkan Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Tarkan kimdir?, Tarkan kaç yaşında?, Tarkan evi nerede?, Tarkan nerelidir? Tarkan ev adresi?, Tarkan kaç yaşında?, Tarkan nerede oturuyor?, Tarkan nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Tarkan hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 17.Ekim.1972 senesinde doğan Tarkan şu an için 49 yaşında ve Terazi burcundandır. Tarkan doğum yeri ise Alzey, Almanya olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Pop Şarkıcısı olarak devam ettirmektedir.

Tarkan Kimdir? – Tarkan Evi Nerede? – Tarkan Nerede Oturuyor?

Tarkan Kimdir?, evi nerede?

1992 senesinde “Kıl Oldum Abi” adlı şarkısıyla büyük bir çıkış yakalayan Tarkan, “Şımarık” ve “Şıkıdım” gibi parçalarıyla Avrupa’da müzik listelerine girmeyi başarmış, sonrasında çıkardığı İngilizce albüm “Come Closer”ın başarısı ile Türkiye ile sınırlı kalmayacağını göstermiştir.

Tarkan Tevetoğlu, 17 Ekim1972‘de aslen Rizeli olan bir aileden Almanya‘nın Frankfurt yakınlarından bulunan Alzey kasabasında dünyaya geldi. İlköğretimi Almanya’da bitirdiktan sonra 15 yaşında iken ailesi ile birlikte Türkiye‘ye döndü. Babası Ali Tevetoğlu’nun oğlunda gördüğü müzik yeteneği ile 13 yaşındayken Klasik Türk Müziği eğitimi almaya başladı. Eğitimini Karamürsel’de devam eden sanatçı 1990 senesinde Karamürsel Lisesi’nden mezun oldu.

Müzik eğitimi için İstanbul‘a gittikten sonra 1990 ile 1992 senelerı içerisinde Üsküdar Musiki Cemiyeti’ne devam etti. 1993 senesinde prodüktör Mehmet Söğütoğlu ile tanışmasının sonrasında İstanbul Plak ile anlaşmaya vardı. İlk albümü “Yine Sensiz1992 senesinde piyasaya çıktı. Albümün çıkış şarkısı “Kıl Oldum Abi” ile kısa bir sürede büyük bir çıkış yakaladı. Albüm 900 bin adet satıldı ve Tarkan bir anda tüm televizyonların ve magazinin kilit noktası halini aldı.

Ardından 1994 senesinde çıkardığı “Aa Acayipsin” adlı albümde Sezen Aksu ile çalışan Tarkan, daha ikinci albümü ile Türk Pop Müzik camiasının en mühim isimlerinden biri halini aldı. Bu albümden sonra Türkiye ve dünya turuna çıkan sanatçı, Türkiye ve Avrupa’da 24 konser verdi. Bu konserlerin 25’i, ulusal çapta gerçekleştirilen en büyük sponsorlu turne kapsamı içinde, Tarkan’ı Türkiye’nin farklı illerinde ortalama 10 bin seyirci ile buluşturan stadyum konserleriydi. Sanatçının kariyerindeki en büyük dönüm noktalarından olan albüm 2,5 milyona yakın satıldı. Avrupa’da da 950 bin rakamına ulaştı.

1995 senesinde Ahmet Ertegün ve Atlantic Records ile anlaşma imzaladı. Türkiye’de medyanın yoğun takibi ve baskılarının artması üzerine New York’a giden sanatçı burada öte yandan albüm çalışmalarına devam ederken öte yandan da New York Baruch Üniversitesi’nde dil eğitimi aldı.

O dönemin en mühim yıldızları icra eden menajeri Ahmet San ile 1995‘te anlaşma imzaladıktan sonra 19941997 senelerı içerisinde İsviçre, Hollanda, İngiltere ve Almanya’da toplam 12 şehri kapsayan 3 büyük Avrupa turnesine çıktı. 1995 senesinde New York Palladium’da verdiği konser, Türkiye’de canlı yayınlandı. Tarkan, 1997 Temmuz’de üçüncü albümü “Ölürüm Sana” rekor satışlarını kırıp Türkiye’de 2,5 milyon sattı. Aynı yıl kendi müzik şirketi HITT Prodüksiyon’u kurdu, 1998 senesinde Walt Disney’in 35. uzun metrajlı çizgi film’i olan Herkül’ün baş kişiliğini Türkçe olarak seslendirdi. Filmin müziklerinden “Yolumdayım”ı seslendirdi.

Bu albümde bulunan ve bir Sezen Aksu parçası olan “Şımarık”, kısa bir sürede dünya çapında tanındı ve daha sonra başka yabancı sanatçılar tarafından da çeşitli dillerde yorumlandı. Ahmet Ertegün ile olan anlaşmazlıklarından dolayı Atlantic Records’tan ayrıldıktan sonra Türkiye’ye dönerek askerlik görevini yerine getirdi. Tarkan, 2001 senesinde “Kuzu Kuzu” isimli single çalışmasını piyasaya sürdü. Aynı yıl “Karma” adlı albümünü paylaştı. Albümde bulunan “Kuzu Kuzu” ve “Hüp” gibi çalışmalar ile iyi bir dönüş yaptı. Washington Post Tarkan ile alakalı yaptığı bir haberde, Tarkan’nın Fransa’dan Danimarka’ya müzik listelerine girebilmeyi başarmış, Rusya’da en fazla satan Rus olmayan sanatçı ünvanını almaya layık görülmüştü.

2003 yılına gelindiğinde Tarkan yeni albümü “Dudu” adlı albümünün çalışmalarını bitirdi. Nazan Öncel ile çalıştığı bu albüm ile Rusya’da 1 milyon satış rakamına ulaştı, aynı ülkeden en iyi yabancı şarkı ödülünü aldı.

Bir yandan reklam filmlerinde oynayan sanatçı 2001 senesinde Pepsi ile gerçekleştirilen sponsorluğun sonrasında, çekimleri Kapadokya’da yapılan Turkcell’in Hazır Kart reklamlarında yer aldı. “Özgürlük İçimizde” adlı bestesini de seslendirdiği aynı proje kapsamı içinde Tarkan-Özgürlük Yolcusu takvimi piyasaya sunuldu. 2004‘te petrol şirketi OPET’in reklamlarında yer aldı. 2006 Yılında da Avea sponsorluğunda bir dizi konser verdi.

Dünyadan müziği ile olumlu eleştirilen almasından haraketle İngilizce albüm yapma kararı alan sanatçı, 2005‘in Ekim ayından beklenen single “Bounce“u piyasaya sürdü. Hemen sonrasında ilk İngilizce albümü olan “Come Closer” aynı anda tüm Avrupa ve Türkiye’de satışa sunuldu. Kısa bir süre sonra albümde bulunan “Start The Fire” adlı ikinci single çalışmasını yaptı.

Müziğe kısa bir süre ara verdikten sonra 2007 senesinin Aralık ayında altıncı albümü “Metamorfoz” ile tekrar sevenleriyle kavuştu. Albüm klasik bir Tarkan albümü olmamasından ötürü olumlu olmayan eleştrilere maruz kalsa da sevenleri Tarkan’ı yanlız bırakmadı. Albüm tüm bu olumlu olmayan eleştirilere rağmen 2 ayda 500 bin satış rakamına ulaştı.

11 Mart 2016 tarihinde Tarkan’ın dokuzuncu stüdyo albümü olan “Ahde Vefa” çıktı.

29 Nisan 2016 tarihinde Tarkan’ın Tarabya’daki lüks villasının bahçesinde gerçekleşen törenle 5 senedir birlikte olduğu Pınar Dilek ile evlendi.

Ayşe Arman‘nın Tarkan ile yaptığı röportaj :

Sesiniz sedanız çıkmıyor. Kendinizi geri mi çektiniz Allah aşkına!
– Ne alakası var, geri çekilme filan yok! Tam tersine, yeni bir Türkçe pop albüm hazırlıyorum. İngilizce albüm çalışmalarım sürüyor. Sonra ardı sıra bir sürü konser var. Dubai’den sonra, Kopenhag, Hamburg, Los Angeles. Yoğunum yani, başımı kaşıyacak vaktim yok. Ama artık magazin programlarında ve dergilerinde yer almıyorum…

Yoksa, bilinçli bir tercih mi bu?
– Fevkalade bilinçli.

Peki neden?
– Medyayla aramızda güven krizi var! Söylediklerimin çarpıtılmasından, zorla birtakım polemiklere sokulmaktan sıkıldım. Benim için artık bu tür şeylerin şakasi yok. Canım istemiyor. Eğlenceli gelmiyor. Hatta sıkıcı ve banal buluyorum. Bir de tabii itiraf etmem gerekirse, inciniyorum. Doğrudan kafama ateş ediyorlar.

Hala deriniz kalınlaşmadı mı?
– Hayır. Kaşarlaşamadım bir türlü. Derim hálá ince. Üzülüyorum. O yüzden röportajlara hayır diyorum.

Ama, sanatçılar magazinle beslenirler, diye biliriz. Bu bir karşılıklı ihtiyaçtır…
– Benim böyle bir ihtiyacım yok. Lütfen ukalalık gibi değerlendirmeyin, o gürültüde, o kargaşada yer almak bana manasız geliyor. Bir de artık beni bilen biliyor ya. Konserlerim tıklım tıklım. Bana yetiyor. Daha ne isterim?

İyi de, ertesi gün gazeteye incelediğimizde, sizden hiç söz edilmiyor ya da adınız eskiye oranla çok daha az geçiyor… Korkmuyor musunuz?
– Hayır. Gazetelerin seni eskisi kadar yazıp çizmemesi, popülariteni kaybettiğin manasına gelmiyor. Tam tersine, birilerini her gün gazetede manşetlerde gördüğüm zaman kuşku duyuyorum, bir reyting problemi varmış gibi geliyor bana. Bu mekanizmadan uzakta durmak istiyorum. Ben magazin haberlerle değil, işimle anılmak istiyorum.

İnsan, belli bir doygunluğa gelince mi böyle hissediyor?
– Bilmem, olabilir. İnsan doyuyor galiba. Eskiden daha fazla dışarı çıkıyordum. Haber olmak için mi çıkıyordum, dışarı çıktığım için mi haber oluyordum bilmiyorum. Ama artık dışarı bile çıkmak istemiyorum. İçime kapandım biraz. Daha doğrusu, kendimi tanımaya çalışıyorum. Müzik yapıyorum, hobilerimle meşgulüm, çok sık seyahat ediyorum. Uzaklaşınca, Türkiye’yi daha net görüyorum. Ne kadar küçük bir dünyam olduğunu, ne salak şeylerle uğraştığımı fark ediyorum. Ama işte bir süre sonra Türkiye’yi özlüyorum, geliyorum hooop yine kendimi o girdabın içinde buluyorum.

Yine de ben “Hakkımda yazılsın çizilsin istemiyorum” laflarına inanmıyorum…
– Ama doğru söylüyorum. Konsere çıkıyorsam, yeni bir albüm yapıyorsam ya da söylemek istediğim yeni bir şey varsa, o zaman röportaj veriyorum. Bazen de “Hadi çıkayım ortalığa da, etrafı şöyle bir sallayayım” diyorum. Ama işte hepsi o kadar. Yoksa o yaldızlı dünyanın bir yalandan ibaret olduğunu biliyorum. O yüzden de, epey bir süredir başka türlü yaşıyorum. Sevgilimle, köpeğimle, dostlarımla mutluyum.

“Sevgilisi gerçek değil. Paravan. Onun aslında erkek sevgilileri var!” laflarına ne diyorsunuz?
– Gülüyorum. Bu ülke, beni illa gay yapacak, o zaman rahat edecekler! Altı senedir birlikteyiz Bilge’yle. Bir yalan, altı sene nasıl sürdürülebilir?

Sevgiliniz de çok geride, kendi halinde biri. Çok gösterişli değil, çok frapan değil, çok meme değil, çok popo değil. Rahatlıkla öyle birini de seçebilirdiniz. Siz Tarkan’sınız, sahnelerin seks tanrısı…
– Yalnızca sahnede öyleyim. O sahneden indim mi, herhangi biri, sıradan biriyim. Bilge’yle birlikte mutluyuz. Zaten onun kendini olmadığı bir şey gibi göstermeyen halini seviyorum. Zor bir yaşamımız var. Her zaman didikleniyoruz. Sağa sola rahat gidemiyoruz.

Siz yurtdışındayken, o ne yapıyor?
– Bazen yanıma geliyor. Bazen de gelmiyor. Özlemek ikimize de iyi geliyor. İstanbul’da ikimizin ayrı evi var. Ama çoğunlukla birlikte geçiriyoruz zamanımızı.

O da röportaj vermiyor. Birkaç kez aradım. Kibarca savuşturdu beni. Onu nasıl tutabiliyorsunuz? İnsanlar şöhret için bu kadar delirirken…
– Bu tür şeyler onu hiç ilgilendirmiyor.

“Allah’ım ben Tarkan’la sevgiliyim. Seviştiğim adam Tarkan!” filan da yapmıyor mu bu kadın!
– İlk zamanlar belki biraz sarhoşluk yaşadı. Ama medyanın üzerine gitmesinden hep rahatsız oldu. “Ben de çıkayım Tarkan’ın sevgilisi olmak nasıl bir şey anlatayım” heveslerine kapılmadı.

Kız kardeşi daha farklı ama…
– Hangisi Berna mı? Deli o. Ama tatlı bir deli. Çok severim. Üç kız kardeş onlar, üçü de çok değişik. Bilge, ağırbaşlı. Zaten avukat. Mesleği de başka türlüsünü kaldırmaz. Göz önünde olamaz. Öyle bir niyeti olmaması da çok hoşuma gidiyor.

Tamam röportaj vermemenizi anladım, ama sizi çılgınca seven takipçileriniza ne olacak? Onlara haksızlık değil mi?
– E haksızlık oluyor tabii. Onlar benim orada burada daha sık karşılarına çıkmamı istiyorlardır. Amerika’ya gittiğimde çok kıskanıyorum, çok güzel talk-show’lar görüyorum, normal kanallarda da, MTV’de de. Türkiye’de ne yazık ki yok. Türkiye’de kiminle, hangi talk-show’da sohbet edeceğim? Mutlaka, abuk sabuk yerlere çekilecek, olmadığım biri gibi gösterileceğim. Konu dönüp dolaşıp hep aynı yere gelecek: “Gay misin, biseksüel mi?”

Duyarlı, çekingen ve mütevazısınız… Ama sahneye çıkınca “seks tanrısı” oluyorsunuz. Nasıl bu kadar değişiyorsunuz? Orada ne oluyor? Hormonlarınızda değişen bir şeyler mi oluyor?
– Kesinlikle oluyor! Orası, yani sahne başka bir şey. Her şey bir arada, insanlar, spotlar, müziğin yüksek volümü… İnsanlar ismini haykırıyor, tezahürat ediyor… Seni arzuluyorlar… Bunu hissediyorsun… Kaplana dönüyorsun… Ve ben sahneyi çok seviyorum. Onaylandığımı, takdir edildiğimi hissediyorum. Ama sahneden inince, tekrar sıradan adam oluyorum. Bunu da seviyorum…

Bunca zaman Tarkan imajı, Tarkan sesi, Tarkan stili, Tarkan müziği diye bir şey yarattınız. Şimdi ne yapıyorsunuz? Bundan daha fazla yapabileceğim bir şey yok, diyor musunuz?
– Demez miyim? Kendime karşı acımasız bir adamım, içimde kendimi yerden yere vuruyorum. Ve yetersiz buluyorum. “Daha iyi olabilirdin” diyorum. “Daha iyi söyleyebilirdin, daha güzel söz yazabilirdin, daha güzel dans edebilirdin…” Hayatım kendimi nasıl geliştirebileceğimi düşünmekle geçiyor. Ama dürüst olmak gerekirse, arada bir de “Aman be!” diyorum, “Ne uğraşacaksın bunlarla. Şöhreti batsın!” Her şeyi bırakıp, bir kenara çekileyim istiyorum.

Amerika’da tanıyorlar mı sizi sokakta yürürken filan?
– Los Angeles’ta tanıyorlar. Orada Latin çok, Meksikalılar filan. Miami’de de tanıyorlar. Venezüellalılar, Brezilyalılar var. Ama Amerikalılar tanımıyor. Hoşuma da gidiyor.

New York’ta da ordu halinde mi yaşıyorsunuz?
– Hayır. Tekim. Güvenlik de yok. İlk zamanlar öyle değildi tabii, Michael Jackson gibi beş korumayla dolaşıyordum. Limuzinler filan. Özenmişim demek ki. Şimdi gülünç geliyor.

Peki korktuğunuz şeyler değişti mi?
– Sağlıksal paranoyalarım olmaya başladı…

Nasıl yani? Ölüm korkusu mu?
-Yok ölmekten hiç korkmuyorum, hatta “İyi bile olur” diyorum. Erken gitmekte yarar var. Çok yaşanılası bir dünya değil. Biraz karamsarım son zamanlarda. Bir yandan da genetik mirasımdan zanlıyım. Babam genç yaşta kalpten gitti, kolesterolü yüksekti, benim de öyle. Annemin de senelerdır problemleri var. Bazen “Acaba şeker hastası mı yer alacağım, kalp hastası mı?” diye korkulara kapılıyorum. Check-up’lara gidiyorum, Allah’a şükür, dizim dışında her şey iyi. Bazen de, yapmak istediklerimi yapabilecek miyim, diye düşünüyorum. Zamanım yetecek mi, daha çoook şey var yapmak istediğim…

Neler mesela?
– Kendim dışında birilerine faydalı olayım istiyorum. Örnek aldığım isimler: Bono ve Angelina Jolie. Angelina Jolie bile Hollywood’un yalan olduğunun fark etti.

Peki Angelina Jolie’ninki bir PR faaliyeti olamaz mı?
– Olsa ne fark eder. Kadının, yardıma ihtiyacı olanlara faydası oluyor mu, oluyor. Ayrıca, içten olduğuna inanıyorum.

Siz niye yapamıyorsunuz?
– İstiyorum ama olmuyor. Denedik. Destek alamıyoruz.

Albümleri :
1992 – Yine Sensiz
1994 – Aacayipsin
1997 – Ölürüm Sana
2001 – Karma
2003 – Dudu
2006 – Come Closer
2007 – Metamorfoz
2010 – Adımı Kalbine Yaz
2016 – Ahde Vefa

Kaynak:Bilgisayfam.net

porno izle cm to inches
bestnich altyazılı porno porno nulled script