Timur Kimdir? Nerelidir?

Timur Kimdir? – Timur Evi Nerede? – Timur Nereli?

Timur kimdir?, Timur kaç yaşında?, Timur evi nerede?, Timur nerelidir? Timur ev adresi?, Timur kaç yaşında?, Timur nerede oturuyor?, Timur nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Timur hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 08.Nisan.133618.Şubat.1405 senesinde doğan Timur şu an için 69 yaşında ve Koç burcundandır. Timur doğum yeri ise Şehr-i-Sebz, ÖzbekistanOtrar, Kazakistan olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise AskerKomutan olarak devam ettirmektedir.

Timur Kimdir?, evi nerede?

Tarihin gördüğü en büyük askeri ve siyasi dehalardan biri olarak kabul gören Timur, sağ ayağı aksak kalacak biçimde darbe aldığından dolayı kendisine Farsça Timurlenk, Türkçe olarak ise Aksak Timur denilmekteydi.

Timur, 8 Nisan 1336 tarihinde Özbekistan’da Şehr-i-Sebz şehri Hoca Ilgar köyünde doğmuştur. Babası, Barlas oymağının beyi Turagay (Turgay), annesi Tekine Hatun idi. Barlas boyu Orta Asya’dan gelen bir Türk kavmidir. O devirde Barlas boyu Çağatay Hanlığı’na bağlı idi. Timur aslen Moğoldur. Moğollar, Cengiz Han’dan üç kuşak sonra Müslümanlaşmış ve komşusu olan Türklerle karışmıştı. Timur’un ana dili Türkçe idi.

Timur’un babası, 1360′da ölmüş, onun yerine geçen amcası Hacı Barlas’da 1361′de yaşamını kaybettirülmüştü. Timur, O sırada 25 yaşlarında idi. Cesur, zeki, balakalı bir Türk asilzadesi olan Timur, siyasî ve askerî dehasını gösterecek her fırsattan yararlanacak, kısa bir sürede yükselecek ve cihangir olacaktı. Doğu Türk Hakanlığı’nın tahtına çıkacak, imparatorluğun sınırlarını İtil (Volga)’den Hindistan’daki Ganj Nehri’ne, Tanrı Dağları’ndan İzmir ve Şam’a kadar uzatacaktı.

Timur 25 yaşlarında iken Çağatay Hanlığı valilerinden Kazgan Han’ın emrine girdi ve büyük bir birliğin kumandanı oldu. Kazgan Han onu kızı Olcay Türkân’la evlendirdi. Kazgan Han’ın düşmanları onu pusuya düşürüp yaşamını kaybettirdüler. Timur, Kazgan Han’ı yaşamını kaybettirtenlere savaş açarak hepsini yok etti. Bu başarıları karşısında Çağatay Hanı onu kendi hizmetine aldı ve Tümen Beyi yaptı.

1370 senesinde Timur, Belh şehrinde, mutlak hâkim ve tam bağımsız bir duruma geldi. Fakat Cengiz soyundan olmadığı ve Cengiz hanedanının büyük prestijinden de yararlanmak istediği için, Cengiz soyunun Çağatay sülalesinden Soyurgatmış Han’ı tahta çıkardı onu, hayatı boyunca kukla bir hükümdar olarak yanında gezdirdi. Şeklen ona bağlı görünüyordu, ama mutlak hâkim kendisiydi.

Belh’te toplanan Kurultay, Timur’ “Kutbeddin” ve Sâhib Kırân” unvanlarını verdi. Timur kısa bir süre sonra başkenti Belh’ten Semerkant’a nakletti. Bundan sonra dört yöne başarılı seferler düzenledi. Çok iyi planlanmış taktikler uyguluyor, senedirım savaşları yapıyor ve her seferini zaferle neticelendirıyordu. 1371-1377 senelerı içerisinde Harezm’e üç sefer, Moğolistan’a iki sefer düzenledi. 1378′de birinci Altın Ordu seferi ile ününü bütün dünyaya tanıttı. 1379′da Harezm’e bir sefer daha yaptı. 1380′de Herat’a girdi ve böylece Harezm ve Horasan tamamiyle fethedildi. 1389′a kadar yaptığı seferlerle Turfan, Karaşar bölgelerini zaptetti ve Uyguristan’ı kendisine bağladı.

1390 ve 1391 senelerında tekrar Altın Ordu seferine çıktı. Bu son seferi düzenlemesine Altın Ordu Hakanı Toktamış Han’ın nankörlüğü sebep olmuştu. Çünkü önceki seferlerinde Timur, Toktamış Han’ı desteklemiş onun düşmanlarını bertaraf etmişti. Toktamış Han bu destek aracılığıyla güçlenince bu kez Timur’a başkaldırmıştı. Bu seferinde, Doğu Avrupa’ya hâkim olan Toktamış’ı yıkmak için onun bütün ülkesini işgal etmek, tahrip etmek zorunda kalmıştı. Bu da, Rusya’nın doğup gelişmesine sebep olacak ve Timur istemeden sebep olduğu bu gelişmeden dolayı daha sonra tarihçiler tarafından suçlanacaktı.

Timur, 1401′e kadar yapılan dört seferle Irak ve Güney Anadolu, 1398-99 seferleriyle Hindistan Delhi Sultanlığı’nı, 1401-1402′ Suriye’yi fethetti. Nihayet 1402‘de yapılan Ankara Savaşı‘nda Yıldırım Bayezid‘i mağlup etti.

“Kıymetli bahadırlar aracılığıyla birden fazla yer fethettim ve 27 ülkenin hakanı oldum” diyen Timur hakanı olduğu ülkeleri şöyle sıralıyor: Turan, İran, Rum (Anadolu), Mağrib, Suriye, Mısır, Irak-ı Arap, Irak-ı Acem, Mazenderan, Geylan, Şirvan, Azerbaycan, Fars, Horasan, Cidde, Büyük Tataristan, Harezm, Hotin, Kâbilistan, Bahter, Zemin, Hindistan… (Yirmi iki yer sayıyor, diğerleri de Gürcistan, Ermenistan gibi Kafkas ülkeleri).

İskender, Sezar ve Dârâ gibi ünlü cihangirlerin düzeysine çıkabilmek için, Timur, hepsi zaferle neticelenen 17 sefer düzenlemiş, 27 ülkenin hakanına baş eğdirmiş, onlara baş olmuştu. Böyle bir şahsiyeti çocukluğundan beri bazı donanımlarıyla tanımak gerekir.

Timur, At binen, kılıç kuşanan, attığı oku yüzük deliğinden geçiren bir çocuk; on iki yaşında savaşa katılan bir bahadır, savaşlardan, savaş talimlerinden arta kalan zamanını okumakla, büyük âlimlerden ders almakla geçiren genç bir idealist; üç yüz kişilik bir kuvvetle on bin kişilik bir orduyu yenen eşsiz stratejist; bir savaşta ayağından yaralanan ve bu yüzden adının sonuna Fars dilinde “topal” manasına gelen “lenk” sıfatı eklenen bir başbuğ’dur.

Dünya tarihine, özellikle Türk-İslâm tarihini çok iyi bilen, dinin, ilim ve sanatın koruyucusu; Asya’da Türkçe’nin, Türk sanat ve kültürünün Fars kültürünün baskısı altında yok olup gitmesini önleyen, öne geçmesi, örnek olması çığırını açan hükümdar; aman dileyenin dostu, düşmanlarının acımasız baş belası, ama askerlerinin âdeta taptığı hükümdar ve milletinin babası olarak geçmiştir. Bu kadar değil. Günahını sevabından, zulmünü adaletinden fazla göstermek isteyenler de mevcuttur. Kellelerden kuleler yaptığını, şehirleri yakıp yıktığını da hatırlatırlar.

Yıldırım Bayezid’le savaşmış ve kardeş orduları birbirine kırdırmış olmakla da suçlanır. Gerçekten Ankara Savaşı’ndan sonra Osmanlı İmparatorluğu bir süre bocalamış ve bir fetret devri geçirmiştir. Fakat aynı tarihçiler, hatta bütün tarihçiler, Timur’un son ana kadar savaşı başlatmamak için, Yıldırım’ın ise başlatmak için gayret gösterdiğini yazarlar.

O, İlhanlı Devleti’nin ve ona bağlı Çağatay Hanlığı’nın kargaşalıklar, entrikalarla sarsıldığı bir zamanda, yenilmez bir güç olarak ortaya çıkmıştı. Türk, İran ve Arap tarihçileri, bu kargaşalığa Yahudi tüccarların ve Hıristiyan misyonerlerin birinci derecede sebep olduklarını belirtirler. Bu tüccarlar ve bazı misyonerler Avrupa krallarına casusluk yapıyorlardı ve bunlar bütün Türkistan’a dolmuşlardı. Timur bunların faaliyetlerine son verdi. Hindistan’dan Hıristiyan misyonerlerin kovulmasını, bu kıtada Müslümanlığın yayılmasını sağladı. Bunun için Hıristiyanlar ona düşman idi. Timur, işgal ettiği yerlerde, Yunan ve Roma eserlerinin kalıntılarını, putları yıkmıştı. Bundan dolayı ona “yıkıcı” demişlerdir.

İsfahan’da yetmiş bin kişiyi kılıçtan geçirip kellelerini kule gibi yığması da insan kellesinden kule yapan hükümdar” olarak anılmasına sebep olmuştur. Buna kendisinin verdiği cevap şudur: “İsfahan’a bıraktığım memurlarımı ve beş bin kişilik askerimi, isyan edip bir tekini bile sağ bırakmadan kılıçtan geçirdikleri, dinsizlik ettikleri için…”

Kendi ülkesi bilgisinde, halk içerisinde haber toplayan görevliler bulunduğu gibi, diğer ülkelerde de casusları vardı. Bu casuslar sufi, derviş, tüccar, müneccim, asker, sanatkar, pehlivan olarak çeşitli ülkeleri dolaşır, bu ülkelerin şehir, kasaba yollar ve ileri gelenleri ile alakalı bilgi toplayarak Timur’a bildirirlerdi. Daha sonra Timur bu ülkeye gelip o şehir ile alakalı şeyleri sormaya başlayınca bu büyük bir hayret ve şaşkınlığa yol açardı.

Timur, 18 Şubat 1405 tarihinde Otrar, Kazakistan’da, Otrar’da, Çin’e sefere giderken 69 yaşında kulunç sebebiyle ölmüştür. Özbekistan’da Semerkant, Gur-e-Amir’de defnedilmiştir.

Büyük cihangir, son seferini Çin’e yapacaktı. 1404 yılı kışında her tarafın karla kaplı olduğu bir zamanda yola koyuldu. Ömrünün sonuna yaklaştığını seziyor, en büyük cihadı geciktirmemek gerektiğine inanıyordu. Çin sınırındaki Otrar şehrine geldiği zaman durdu. Burada ordusuna büyük bir geçit töreni yaptırdı. Kuğu avı düzenledi. Fakat Timur hastalanmış, yatağa düşmüştü. Hekimbaşı Fazlullah, ona ölüm döşeğinde olduğunu apaçık açıkladı. Bunun üzerine Timur vasiyetini hazırladı. Sayar adamlarını, orduda bulunan torunlarını yanına çağırarak, ölüm döşeğinde bir konuşma yaptı.

Timur Ölüm döşeğinde şunları dile getirdi:

“Oğullarım,
Milletin refahını, saadetini sağlamak maksadıyla sizlere bıraktığım vasiyeti ve tüzükleri iyi okuyun, asla unutmayın ve tatbik edin. Milletin dertlerine derman bulmak vazifenizdir.Zayıfları koruyun, yoksulları zenginlerin zulmüne bırakmayın. “Adalet ve iyilik etmek” düsturunuz, rehberiniz olsun.Benim gibi uzun saltanat sürmek dilerseniz, kılıcınızı iyice düşünerek çekiniz, bir defa çektikten sonra da onu ustalıkla kullanınız.Aranıza nifak tohumları ekilmemesi için çok dikkatli olun. Bazı nedimleriniz ve düşmanlarınız nifak tohumları saçmaya, bundan yararlanmaya çalışacaklardır. Fakat vasiyetimde size idare şeklini, ana ilkelerini gösterdim. Bunlara sadık kalırsanız taç başınızdan düşmez.Ölüm döşeğimde söylenen babanızın bu sözlerini unutmayın.Benden sonra hakan Pir Muhammed Cihangir olacaktır. Ona, bana itaat eder gibi itaat edeceksiniz. Kumandanlarım, şimdi itaat yemini ediniz!”

(Ve bütün kumandanlar, saray adamları, ağlayarak yemin ettiler.)

Timur, 18 Şubat 1405 günü vefat etti. Son sözü “Lâ ilâhe illallah” oldu. Cenazesini mumyalayarak Semerkant’a götürdüler. Sağlığında çok sevdiği torunu Muhammed Sultan için yaptırdığı türbeye, torununun yanına gömüldü. Timur’un 9 karısından yalnızca 4 oğlu ve 2 kızı olmuştu. Fakat yaşamını kaybettiğü zaman oğullarından, yalnızca ikisi hayatta idi. Bunlardan Mihrişah, Irak-ı Arap (Bağdat) ve Azerbaycan’da, bu bölgelerin beyi olarak yer alıyordu. Öteki oğlu Şahruh ise, babası adına Horasan’ı idare ediyordu.

Eşleri :
Saray Mülk Hanım
Çolpan Mülk Ağa
Alcaz Türkan Ağa
Tukal Hanım
Dilşad Ağa
Tuman Ağa
Bibi Hanım

Çocukları:
Şahruh
Miranşah
Cihangir
Umar Shaykh
2 kız çocuğu

İran tarihçilerinin, Timur’un daima aleyhinde olmalarının, böylece batıda olduğu gibi doğuda da kötülenmesinin bir nedeni de şudur: Timur, İran seferinde, Şehname’nin yazarı ünlü şair Firdevsî’nin mezarına giderek, “Kalk, kalk da, her satırında kötülediğin mağlup Türk’ü şimdi gör!” demiştir. Timur’un, İslâmiyet’e öncelik vermek ve din adamlarını kullanmak suretiyle Türk milliyetçiliğini gerilettiğini söyleyenler de olmuştur. Ama o, kendi devrine kadar Bilge Kağan’dan başka hiçbir Türk hükümdarın göstermediği bir anlayışla, gurur kaynağını şu sözlerle belirtmiştir:

Ben Turanın sahibi ve Türklerin amiriyim. Ben Türk oğluyum. Ben en güçlü ve en eski ırk olan Türklerin önderiyim..

Biz ki Melik-i Turan, Emîr-i Türkistan’ız, Biz ki Türk oğlu Türk’üz; Biz ki milletlerin en kadîmî ve en ulusu Türk’ün Başbuğuyuz!

I am the ruler of great Turan, the King of Turkestan; I am a son of the Turkish nation; I am a Khan of the noblest and greates Turkish Nation!

Biz kim mulki Turan, Amiri Türkistonmiz! Biz kim millatlarning en ulugi, Türkning bosh bo’g’inimiz

Én vagyok az uralkodó nagy Turán, a király Turkesztán, én vagyok a fia a Török nemzet vagyok Khan a legnemesebb és greates Török nemzet!

Biz ki, Məliki-Turan, Əmiri-Türküstanıq; Biz ki, Türk oğlu Türkük; Biz ki, millətlərin ən qədimi, ən Ulusu Türkün Başbuğuyuq
Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script