Kuzgun Acar Kimdir? Evi nerede? Nerede oturuyor?

Kuzgun Acar kimdir?, Kuzgun Acar kaç yaşında?, Kuzgun Acar evi nerede?, Kuzgun Acar nerelidir? Kuzgun Acar ev adresi?, Kuzgun Acar kaç yaşında?, Kuzgun Acar nerede oturuyor?, Kuzgun Acar nerede yaşıyor? gibi sorularınızı yanıtlamak için Kuzgun Acar hakkında ayrıntılı bir biyografi sayfasını siz değerli okurlarımız için bir araya getirdik. 28.Şubat.192804.Şubat.1976 senesinde doğan Kuzgun Acar şu an için 48 yaşında ve Balık burcundandır. Kuzgun Acar doğum yeri ise İstanbulİstanbul olarak bilinmektedir. Meslek yaşamını ise Ressam olarak devam ettirmektedir.

Kuzgun Acar Kimdir? – Kuzgun Acar Evi Nerede? – Kuzgun Acar Nerede Oturuyor?

Kuzgun Acar Kimdir?, evi nerede?

Kuzgun Acar, 1928 doğumlu heykeltraş ve ressam. Çağdaş Heykel Sanatı’nın öncülerinden kabul gören Acar, demir, çivi ve tel tercih ederek yaptığı ve şiirsellikle bezediği eserleri ile tanındı.

Abdülahet Kuzgun Çetin Acar, 1928’da İstanbul’da Habeşistan kökenli olduğu düşünülen Ayşe Zehra Hanım ile Nazmi Acar’ın oğlu olarak dünyaya geldi. 3 Yaşında iken anne babası ayrılmıştır. Anca 12 yaşında iken babası onu nüfuzuna aldı. Kuzgun’u amcası öğretmenlik yaptığı Sultanahmet’teki İstanbul 1. Ticaret Lisesi’ne yazdırdı. Sultanahmet Lisesi’ni bitirdikten sonra mezuniyetiyle birlikte babası onun için ayakkabı bağı imalathanesi açsa da, kısa bir sürede iflasla son buldu.

1948’de İstanbul Güzel Sanatlar Fakültesi’ne girdi. Burada Heykel Bölünü’nü bitiren Acar, önce Prof. Rudolf Belling’in sonrasında da Ali Hadi Bara ve Zühtü Müridoğlu’nun öğrencisi oldu. Maya Sanat Galerisi’nde 1952 senesinde üçüncü sınıf öğrencisiyken ilk sergisini açar. Bu sergide, yontma kadın heykellerinin bunun yanında, tahtadan yaptığı figüratif ve dekoratif işlerini de sergileme fırsatı bulur.

Okulu aracılığıyla Sait Faik Abasıyanık, Bilge Karasu, Abidin Dino, Can Yücel gibi sanatçılarla ömür boyu sürecek dostluklar kurar. 1953 senesinde Akademi’den Yüksek Heykeltıraş olarak mezun olan Kuzgun, on sekiz aylık askerliğini Silivri Selimiye’de tamamlar. İstanbul’a yakın olması sebebiyle etrafından kopmaz ve 1954 senesindeki sanat etkinliklerine büyük oranda katılabilir.

Bara’nın sanat anlayışından etkilendi ve geometrik-soyut tarzda, figürsüz eserler verdi. Mezun olduktan sonra serbest çalışmaya başladı. Kafes, tel tercih ederek yaptığı çalışmalarla Gabo’yu anımsatan Acar, sonraları demir, çivi, tel ve ahşaptan meydana getirdiği, soyut anlayışı ve lirizmi birleştiren eserleriyle fark yarattı.

1955 senesinde ilk evliliğini Münire Abduşef ile yaptı. Munire Hanım’ın verdiği piyano dersleri ve eşinin ailesine ait Bostancı’daki evinde ikamet ederek geçindikleri senelerda, Kuzgun Acar kendini çalışmalarına verir. 1961’de ise 6. Sao Paulo Bienali’ne üç demir heykeliyle katılır. 1962’de Venedik Bienali kapsamı içinde gerçekleştirilen Venedik Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nden mansiyon, İstanbul’da 23. Devlet Resim ve Heykel Sergisi’nde ise birincilik ödülü alır. Fakat tabi ki en mühimsi 1962’deki Paris Genç Sanatçılar Bienali’ndeki birincilik ödülü olur.

1962Paris Bienali’nde çivilerden yaptığı bir eseriyle 1. oldu. Buradan kazandığı bursla Fransa’ya giden Acar, 1962’de Paris Modern Sanatlar Müzesi’nde (Musee D’Arts) bir sergi açtı. Paris’te bulunduğu sırada ikinci eşi Bige Berker ile tanıştı. 1964’te 23. Devlet Resim Heykel Sergisi’nde Heykel dalında 1. oldu.

1964 senesinde Fransa’daki geçim sıkıntısından dolayı İstanbul’a döndü, 1966’da Bige Berker ile evlendi ve oğulları Emre Yunus dünyaya geldi. Fransa’da Havre Müzesi’nde ve Lacloche Galerisi’nde 1962 ve 1963 senelerında iki kişisel sergi düzenledi.

Paris’ten dönünce ilk yaptığı işlerden biri mimar Ercüment Tarcan’ın Karaköy’de yaptığı Tatlıcılar Binası’nın zemin katındaki pastane için ışıklandırma sistemidir. Plastik malzeme tercih ederek yaptığı abajurların kablolarını kamufle etmek için duvarları çevreleyen ahşap panolar yapar. Siyaha boyanmış ve üzerlerine ağacın kırmızımsı rengini de ortaya çıkaracak biçimde çivi yazılarına benzer motifler oyulmuş panolar, bir süre sonra mekan sahipleri tarafından sökülüp depoya kaldırılır ve sonrasında kaybolurlar.

Eserleriyle Avrupa’daki sanat çevrelerince de tanınan Acar’ın eserleri 1966’da Rodin Müzesi’nde de sergilendi. 1975’de ise Mehmet Ulusoy’un Paris’de sahnelediği Kafkas Tebeşir Dairesi adlı oyun için masklar yaptı.

Çağdaş heykel sanatının öncülerinden sayılan Acar, bazen eserleriyle tartışıldı. Bazı eserleri sökülüp depolara kaldırıldı. 1975Heykel Sempozyumu için yaptığı heykel de, kaldırılmasından uzun zaman sonra Antalya’da yeniden gün yüzüne çıktı. Dev orandaki el heykeli, şehrin girişine yerleştirildi. İstanbul Manifaturacılar Çarşısı’ndaki Kuşlar ve Ankara Kızılay’da, Emek İş Hanı Emekli Sandığı Gökdeleni’nin cephesindeki tunçtan kabartması da sanatçının en mühim çalışmalarındandır. 1966’da Ankara Kızılay’da, Emek İş Hanı’nın ön girişine Anadolu’nun çoraklaşma sonucu kaybettiği toprakları ifade etmek üzere yaptığı büyük boyutlu metal Türkiye rölyefi ise 1981 senesinde sökülür, daha sonra yapılan araştırmalarda, heykelin bir depoda bekletildikten sonra hurda olarak satıldığı ortaya çıkar.

1960’lı senelerın sonunda sinemaya ilgisi seyirci olmanın ötesine geçen Kuzgun Acar, kısa metraj ve belgesel film projeleri çekmeye başlar. Aynı zamanda tiyatroyla da ilgilenir. Mehmet Ulusoy’un sokak tiyatrosu (Köprü, 1968) için maskeler yapar. 1969’da Milliyet Gazetesi’nin Boğaza değil Zap Suyuna Köprü kampanyasına belgesel film çekmek için katılır. Yabancı dağcılardan oluşan bir ekiple Doğu Anadolu’ya gider. Kuzgun Acar bir dönem belgesel film çekimine de ilgi duyar. 1968’de Hakkari, 1969’da ise Kanlı Pazar belgeselini Engin Ayça, Ahmet Soner ile birlikte çeker.

Kuzgun Acar, Mehmet Ulusoy’la, Ali Özgentürk’ün de kurucuları içerisinde olduğu Devrim için Hareket Tiyatrosu’na katıldı.

1971’de son eşi Fersa Pulhan ile evlenir, fakat ekonomik olarak sıkıntı yaşarlar. Bu sebeple, 1972’de Galata Kulesi’nde Kuzgun’un Yeri, Ceneviz Meyhanesi’nin işletmeciliğini üstlenir. Aynı yerde gerçekleştirdiği Galata Kulesi Sanat Galerisi’ni Tan Oral’ın karikatürleri, Gültekin Çizgen’in fotoğrafları ve Orhan Taylan’ın desenlerinden oluşan bir karma sergi ile açar. Ancak bu girişimi uzun ömürlü olmaz ve beklentilerini karşılamaz. 12 Mart Darbe günleridir, 1972’de 24 gün gözaltında kalır.

1973’te Cumhuriyet’in 50. yılı kapsamı içinde 20 heykeltıraştan İstanbul’un çeşitli alanlarına heykel sipariş edilir. Kuzgun Acar için Gülhane Parkı’ı seçilir. Çocuklar otursun, içine paketler konulsun diye yaptığı bu demirden yarı soyut kuş heykeli, yaşamın parçası olsun ister, oysa o heykel de bir süre sonra yok olur.

1974’te DİSK’e bağlı Maden-İş Sendikası’nın Gönen’deki dinlenme tesisleri için hurda otomobil parçalarını tercih ederek yaptığı Yürüyen İşçiler adlı duvar heykeli son büyük çalışması olacaktır. Farklı insan figürlerinden oluşan 13 metrelik bu kompozisyonu yerleştirmek için Gönen’e geldiğinde duvarın halen yapılmadığını gören sanatçı, heykelini yerleştireceği duvarı da kendisi yapar. Zincirler, çubuklarla birbirine bağlanan ve işçilerin dünyasını, üretimini temsil eden bu yarı figüratif heykelin bulunduğu tesis, 12 Eylül’den sonra sendikaların kapatılması bir süre kapalı kalır ve bu duvar heykeli sökülür. İkinci eşi Bige Berker, eseri buradaki bir depoda tespit eder. 30 Eylül 1997 tarihinde Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde açılan Kuzgun Acar Sergisi için yapılan araştırma esnasında bu çalışma bulunur ve sergilenir.

1975 senesinde Antalya Belediyesi’nin organize ettiği Antalya Sanat Şenliği kapsamı içinde İstanbul ve Antalya eski Belediye Başkanı Haşim İşcan’ın anısına, onun emeğini, hizmetlerini simgeleyen El heykelini yapar. 1980 Darbesi’yle kaldırılan heykel, daha sonra kentlilerin sahip çıkmasıyla bir parka tekrar yerleştirilir.

Kuzgun Acar, 2 Şubat 1976 gecesi atölyesinde bir bakır duvar rölyefi üzerinde çalışırken merdivenden düştü ve beyin kanamasını sebebiyle 4 Şubat1976’da hayata 48 yaşında veda etti.

Yaptığım her yontuda mutlaka bir çığlık mevcuttur.‘ diyen Kuzgun Acar’ın sanat ve heykelle alakalı bir yorumu şöyleydi:

Yadırgama, alışılmışla karşılaşmadan doğar. Yadırgadıkları için yeniden şüphelenenler alıştıklarını kendilerine verenleri suçlasın. Zira gümrüğü çoktan alınmış işçiliği sanat sanmak pek de övünülecek birşey olmasa gerek.

Siz bir yere varmışsınızdır. O halk sizi yontar zaten. Aslını söylemek gerekirse bize heykeltıraş diyorlar. Tamam doğru, biz yontuyoruz bazı şeyleri, ama aslında bizi yontan sokaktan geçen kişidir. O hesabını sorar adamdan. Bu açık, bunu o kadar uzun senelerdır, en azından bir 27 senedir yaşadım. Ben bilmiyorum, ben mi heykel yonttum, beni mi halk yonttu. Bunu bilemem.

Kaynak:Bilgisayfam.net

bestnich altyazılı porno porno nulled script